Gerçekler

3 1 0
                                    

Yine... Yine ve yine... Bir döngü gibiydi olan biten. Bir hayal olması saçmalıktı. Fakat bu şeylerin gerçek olmadığı da bir çeşit nimetti onun için. Çünkü ölümle burun buruna çoğu kez kalmıştı, gerçek olmasa da, lakin artık bir istinat noktası, referans alınabilecek başlangıç istiyordu.

Şimdi kendinden bile şüphe ediyordu. Keşke her şey o İstanbul sokaklarında olduğu gibi basit olsa. Bu sözleri yaşadığı keşmekeş olaylardan ötürü kelam etmişti. Her şey sanki başlangıçta gerçekti ve ilerledikçe zaman geçtikçe kurgusal bir vizyona bürünüyordu. Düşünceleri artık onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Düşünmeyi kendisine yasak etmeliydi. Belki daha rahat olurdu ancak bu mantıklı bir seçim olabilir miydi?

Koyu kahve renkli gözlerini sakin ve dingin dalgaların olduğu bir kıyıda açtı. Uzun saçları ıslanmıştı ve kumla karışık bir biçimde rahatsız eden bir hissiyata esbap vermişti. Rüzgar yoktu. Sadece dalga sesi... Ve o bulutsuz masmavi gökyüzünü izlemek bir terapi gibiydi. Sesler duydu. Vücudu anlamsızca kasıktı, neler olmuştu. Kolunu güçlükle kaldırdı, dizlerinin üzerine koydu.

Hatırladı.

Gedik türü kara delik gibi bir cismin yaydığı dalgalar sonucu bunlar olmuştu. Helezonsal uçuşan topraklar, patlayıp da etrafı toza gömen binalar ve hava araçları. Ardından gözlerinin önüne bir profesör geliyordu. Her şey ondan kaçarken olmuştu ve şimdi bilinmezlikler ile dolu bir coğrafyada ve yüksek ihtimalle yalnız-

"Ayaz!"

Değildi.

Ses yakınından gelmişti. Tok bir sesti. Sakalı olan ve otuzlu yaşlarında olan bu kişi şüphesiz abisi Mert'ti. Ela gözleri ile ona bakıyordu, elini uzattı. Ayaz doğruldu. Hafızası silinmiş gibi kendini dımdızlak hissediyordu. Sanki hafızası, zihni ve hayalleri onun bir çeşit kıyafeti ve onlar yokmuş gibi hissederken de çıplakmış düşüncesi onu deli ediyordu.

Kalktı, çevresine bakındı istemsiz olarak. Bir çeşit çöldü burası ama hiçbir hareketin olmayışı da ,hatta Ayaz havayı teneffüs etme sesini bile işitiyordu, bir tür gerçeklik önsezisi vermişti. Tereddüt ederek arkadaşlarına baktı. Gamze yerde öylece uyuyordu. Ayaz içinde niyeyse bir bağ varmış gibi hissediyordu. Anlamsızca bunu düşünmek yerine Mert ile istişare yapmayı tercih etti.

"Neler oldu bize?" dedi Ayaz dalgalara doğru bakarak. Yüzünde bir kuruluk hissetti. Eli ile temizleyebildiği kadar temizledi. Yere bir miktar kum taneleri düştü. "Bilmiyorum. Kafam çok karışık ve az çok tahmin etmeye çalışsam da... Çıkmazlar bir engel oluşturuyor kafamda. Tek ve net hatırladığım şey kaskatı kesilip yere yığılışımız..." Ayaz da buna katılıyorum dercesine kafa salladı.

Mert saçlarını havaya kaldırdı. Hava soğuktu lakin bir gram esinti bile yoktu. Terlemiş gibiydi ancak burası terlenecek derecede sıcak değildi hatta soğuktu ve sanki bu hava ile derisi arasında bir temas olmamasından kaynaklıydı. Tuhaf ve olağanüstü bu olasılığa

"Hava biraz değişik."

"Gerçeklik olduğuna o kadar eminim ki ama sana bunu kanıtlayamam."

"Nasıl bu kadar eminsin?" diye sordu Ayaz merakla. Mert ofladı ve hüzünle, "İşte bunu yapamam. Sadece bir his, kuruntu da olabilir." diyerek gözlerini devirdi.

Gamze hafif kıpırdandı. Ayaz ona doğru başını çevirdi. Açelya ve İpek de yavaştan ayılıyorlardı. Hepsi ilk başta hafif bir şaşkınlık sendromu geçirdikten sonra küçük bir tartışma seansına başladılar. Ardından Ayaz Mert ve Kerim önden giderek kıyıdan ilerlemeye başladılar, nerede olduklarını tam kestirebilmek için.

Ayaz'ın dikkatini çeken başka bir şey de güneşin yaklaşık bir saattir aynı konumunda kalmasıydı. Güneşin konumundan saatin öğleden sonra dört civarı olduğu bedahetle anlaşılıyordu. Mert'e bunu sormak istedi.

Sessizliğin KeşmekeşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin