Tanıştığıma Memnun Oldum Jeongguk

17 3 25
                                    

DONT FORGET OY YORUM.

(yazar)

Dakikalar birbirini kovalarken Jeongguk,abisinden heyecanlı biçimde hızlı hızlı zıplayarak adımlarken Namjoon ise hem içindeki garipseyip anlamlandıramadığı heyecanla,hem de kardeşinin bu denli çocuksu olduğuna inanamayaraktan söyleniyordu yalnızca.

İçindeki heyecanın sebebini aslında tahmin ediyordu.Pembe saçlı çocuğa tutulmuştu Namjoon.Ama aşık oldum derken öylesine söylediğini düşünmüştü.Her ne kadar hoşlansa bile gelip geçici olduğunu düşünüyordu içten içe fakat beyninde durmadan taklalar atan pembe saçlı çocuk,aynı zamanda midesine kramplar saplanmasına sebebiyet veriyordu.Her düşündüğü anda gözleri istemsizce ağırlaşıp kapanıyordu ve derin düşüncelere dalıyordu bandajlı tatlı çocuk hakkında.

Hatta öylesine dalmıştı ki bir ara,sokaktaki direğe koç başı gibi girdiğini dahi birkaç saniyenin ardından farketmişti.Namjoon yerde otururken içi içine sığmayan Jeongguk abisinin yerdeki bedeninin yanına çömelmişti.Bir eliyle abisinin kafasını ve yanağını ovuyor,diğer eliyle ise gülmesini bastırmak için insan üstü bir çaba sarf ediyordu.Sürekli hönkürür gibi sesler çıkarmaktan muhtemelen boğazı parçalanacaktı.

"Ggukie,tamam iyiyim.Ha bu arada,gülersen seni öldürürüm demedi deme."

"Ta-tamam hyung." gülmemek için kekelediği esnada abisiyle beraber çömeldikleri yerden kalkmışlardı.Jeongguk abisinin başına bir öpücük kondurmuş,ardından kol kola girerek buluşacakları köprüye gitmek üzere adımlamışlardı.

Jeongguk,bir anda gülmesini tutamayarak sokak ortasında koca bir kahkaha patlattığında hem tiz sesi yüzünden,hem de ani olmasından ötürü Namjoon korkudan sıçramıştı."Lan velet,ne dedim ben sana?!"

Bağırmasının ardından bir tekme savurdu fakat Jeongguk son anda kalçasını öne doğru itekleyerek arkasına yiyeceği,yerse de bilmem kaç ay besinsel atığını yapamayacanı darbeden refleksleriyle kurtulmuştu.Yolda koşarak gülüyordu kahkahalarla.

Bu tablo öylesine huzurlu,öylesine güzeldi ki...Arkasında at gibi kendisini kovalayan abisi olmasaydı tam huzura erişecekti Jeongguk.

°

"Hyung,neredeler?"

"Bilemiyorum Jeongguk,biraz dolaşalım belki rastlaşırız." diyerekten Namjoon,eliyle hafifçe ilerlemesi için kardeşinin ince belini itekledi.Geceyi aydınlatan ay ışığıyla beraber ilerliyorlardı.

Köprüye geldiklerinde ise bir siluet görmüşlerdi arkası dönük bir şekilde.Köprünün ucunda oturmuş,yakasında güller olan bir siluet.Yanında da o siluetin yanına oturmuş,bacakları bağdaş halini almış şapkalı bir genç duruyordu.Yüzleri her ne kadar gözükmese bile,Jeongguk onu tanımıştı.

Güller sayesinde.

Yakasında bir gül,etrafında ise birkaç gül yaprağı serpiştirilmiş olan silueti gördüğünde aklına geldi o gece.Her şeyin değiştiği,o özel gece...

Sahildelerdi.Vakitlerden yine gece yarısıydı.Fakat bu sefer yalnızlardı.Kumlar arasına çömelmiş,aralarında güllerden örülmüş bir duvar vardı.İletişime geçtikleri andan itibaren iletişimi kestikleri ana kadar geçen her bir sözcük,akıllarının en ücra köşelerine işlenmişti ince ince.Sanki hep boştu bir yerleri,o konuşma doldurmuştu o yerleri,bilmiyorlardı.

Jeongguk,abisine işaret etti siyah gölgeli siluetleri."Hyung,oradalar.Onlar galiba..."

"Hmhm,onlar sanırım.Hadi bakalım,gidelim..."

İkisinin de elleri titriyor ve terliyordu.Jeongguk önden,Namjoon ise arkasından yaklaşıyordu gecenin hapsine aldığı bedenleri.

Jeongguk,yakasına gül takmış olan siluetin arkasında durduğunda aldığı yoğun kokuyu hemen tanımıştı.Bay V'ydi kesinlikle.Titreyen ellerini dizginlemek adına birkaç saniye sessizce nefeslendi.Kendini toparladığı anda ise tam bedenin omzuna dokunacakken duyduğu tok ve sakin ses ile eli havada bir biçimde kaldı.

Bloody Rose///TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin