(jk)
Enfes kokular eşliğinde ayıldığım sırada gözlerimi ovaladım ellerimle.Koku öylesine yoğun,öylesinr güzeldi ki aniden ayakta yürürken buldum kendimi.Yarım yamalak görüş açımla beraber merdiven basamaklarını birer birer tükettikten sonra kokunun en yoğun olduğu yere,yani mutfağa geçmiştim.
"Hyung?"
Uykulu sesimle beraber abime seslendiğimde geri dönüt almıştım."Günaydın Gguk."
Ardından ise eldivenleri çıkardığını gördüm ve bana doğru adımladı.Kolumdan tutarak nazikçe gelmemi istercesine sürükledi arkasından."Bak sana ne yaptım!"Tavadaki sosisten yüz yapılmış omlet surata baktım.Çok tatlıydı,ayrıca lezzetli gözüküyordu.
Bir dakika,lezzetli?
Namjoon Hyung?
İmkanı yok.
"Hyung,içinden bir şeyler çıkmaz,değil mi..?"
Gülüşü yavaş yavaş solduğunda alıngan bir ifadeye bürümüştü kendisini."O ne demek ya?"
"Eh,yani daha önceki faciaları hatırlatmak iste-"
"Tamam Jeongguk,tamam.Sus ve ye!" çıkıştıktan sonra ben arkasından belli belirsiz kıkırdarken o ise omleti dilimlere ayırıp tabaklara yerleştiriyordu.
Elindeki iki tabakla beraber masaya geldiğinde bir çocuk edası vardı heyecanında."Umarım güzel olmuştur,üçüncü denemem falan..."
"Oha,alt tarafı omlet hyung neyini yapamadın ya?"
"Dalga geçme de tadına bak.Güzelse her sabah yapacağım,söz."
Kuşkuyla önce çaktırmadan bıçakla böldüm,ardından ise çatalla biraz deşeleyip içinden herhangi bir varlık çıkabilitesi yüksek omleti inceledim.Görünürde bir şey olmamasıyla beraber kısmen rahatlamıştım,ardından ise hapşurmuş numarasıyla önüme eğilip birkaç saniye boyunca koklamıştım.
Kokusu güzeldi,aslında içinde bir şey de yoktu.İlginç...
"Jeongguk yesene,neyi bekliyorsun?" heyecan içinde beni gözlemliyordu ilk izlenimlerimi almak için fakat ben sadece omletle bakışıyordum.
Yersem ölebilme olasılığım yüksekti,biliyorum.
Aslında beni böyle heyecanla ve belli etmemeye çalıştığı tedirginlikleriyle beraber izlemesinin bence bir sebebi de önce beni ölçmekti.Eğer ölürsem kendi de yemeyecekti kuvvetle muhtemel.
Çatalımı batırıp bir parçayı nefesimi tutarak ağzıma attığımda hayata dair tüm beklentilerimi sıfırlayıp kendimi ebedi yolculuğa hazırlamıştım,sona yaklaştığımı hissediyordum.
Bir kez çiğnedim,öldüm mü?Ellerimi kontrol ettiğimde ölmediğimi görmüştüm.
Ne yani,ölmeyecek miyim?
Nefesimi nihayet bıraktığımda birkaç defa daha çiğnedim ve kendimi omletin enfes lezzetinin kollarına bırakıverdim.
Neydi bu böyle?
Hayatımda yediğim en ama en güzel omlet olduğu şüphesizdi.Kesinlikle mükemmeldi.Sosisten de birkaç ısırık aldığımda emin olmuştum.Tanrı'm,bu mükemmel!
Tabağı yalnızca birkaç dakika içinde silip süpürdüğümde gözlerimde umut ve arzuyla lokmasını mutlulukla çiğneyen abime bakıyordum.Bir tabak daha lütfen...
"N'oldu Gguk?"
"Şey,yani...Bir tabak daha var mı?"
"Ah,ne?" sahte bir öksürükten sonra boğazını temizledi ve yüzüne zafer kazanmış ifadesini kondurdu."Hani ben yemek yapamazdım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Rose///Taekook
FanfictionGüller,meğer ne çok anlam taşıyormuş. Taehyung'un minik bebeği beyaz olmak için savaşırken üstüne sıçrayan kanlar,olmayan bedeninde kırmızının hüküm sürmesini sağladı. Kth:Sen tutmadın sözünü meleğim,çok bencilsin.Ama ben tutacağım.