(Jk)
Abim Jimin ile beraber birkaç günlüğüne tatile gitme kararı vermiştiler.Onlarla gitmek isterdim ama başbaşa kalsınlar istedim.Hem,biraz dinlensinler.Şu son sıralar fazla kaotik ortamın içinde bulundular ve istemsizce de olsa etkilendiler bunlardan.Onların kafa dinleyecek olmaları düşüncesi beni rahatlatıyordu.Çok,çok mutlu olmalarını istiyordum.
Yine ve yine burnuma gelen enfes kokularla beraber uyanmıştım.Sanırım bu,Taehyung'la kaldığımız her günün geleneği haline gelmişti.
Hoş,belki son günlerimizdir.Kim bilir?
Omlet kokusu alıyordum.Omlete bayılırdım!Bir de kaşarlı...Bayılacağım cidden.
Kimin elinden olsa yerdim kaşarlı omleti,Namjoon hyung hariç,ama elbette sevgilimin enfes ellerinden yemek apayrı oluyordu.
Aşağı inmiştim sessizce pijamalarımla.Taehyung'un arkasına geçip parmak uçlarımda arkasından sarılmıştım beline.Biraz kocaman cüsseliydi evet,pek sarılmış sayılamazdım.Güzel koku ve huzur yüzünden tekrar uykuya dalmam çok muhtemeldi.Taehyung kollarımdan ayrılmadan bana döndürmüş bedenini,saçlarımı kulaklarımın arkasına ittirerek o da belime yerleştirmişti ellerini.Gözlerime kenetlemişti yine her şeyim olan gözlerini."Günaydın sevgilim."
"Günaydın aşkım.Yine şahane kokular alıyorum?"
"Şahane sevgilime şahane yemekler."
"Şahane sevgilin mi?"
"Hmhm,çok şahane sevgilim.Anlatayım mı biraz sana?"
"Olur,anlat." belimden kucaklayıp tezgaha oturtmuştu beni ve bacaklarıma yaslanarak anlatmaya başlamıştı.
"Bir sevgilim var,ismini söylemek gibi olmasın ama adı Jeongguk.Gözleri var.Çok,çok güzel gözleri.Aşık olfuğum gözleri var.İçine galaksileri sığdıran,hayatımın ışık kaynağı olan.Minik,sevimli bir dudağı var.Pembe pembe.Bir de tavşan dişleri var.Gülümseyince ortaya çıkıyorlar.Ha bir de gülümseyince burnu kırışıyor hafifçe.Burnu demişken,o da çok güzel.Dudağının altındaki ben,beni benden alıyor.Beli,kollarım için yaratılmış sanki.Vücudu,hatları...İnsanı hipnotize edecek biçimde güzel.Saçları,çok güzeller.Yumuşacık,hep bebek kokulu saçları.Hep seveceğim saçlarını."
Tanrım,öleceğim.
Çok,çok aşığım sana Kim Taehyung.Bunu kelimelere dahi dökemem.Kalbimde ne hissettiğimi ben bile yorumlayamam.Öyle büyük,öyle güzel şeyler hissediyorum ki sana,tarifi zor,hatta imkansız.
Burnumuzu birbirine sürttüğümüzde gelen garip kokuyla beraber aynı anda duraksamıştık.Yanık kokusu...
Tanrım,omlet!
"Siktir." Taehyung ocağa küfürler sıralıyordu.Bir yandan da yanık kokusunu gidermek için camları açmamı söylüyordu.
Dakikalarca uğraşmasına rağmen tava kül olmanın eşiğindeydi,kurtarılamazdı.En son Taehyung pes ederek iç çekmişti."Bebeğim,bu böyle olmayacak belli ki.Sen çık yukarı giyin bir şeyler,dışarıda edelim kahvaltımızı.Nasıl fikir,hm?"
"Evet,çok güzel olur sevgilim!" merdivenleri üçer üçer heyecanla çıkarken bir yandan da düşüp bir yerlerimi kırmamak için dengemi sağlamaya çalışıyordum.
Odama geldiğimde kapıyı kilitleme gereği duymamıştım hiç.Taehyung gelebilirdi isterse.Göreceğini görmemiş miydi zaten?
(Dediğime kendim bile inanmıyordum.Gelse utançtan ölebilirdim.)
Havalar yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı.Bu yüzden kalın şeyler yerine orta giysiler tercih edecektim.
Beyaz giymek istiyordu canım.Her ne kadar kırmızı olduğumu bile bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Rose///Taekook
FanfictionGüller,meğer ne çok anlam taşıyormuş. Taehyung'un minik bebeği beyaz olmak için savaşırken üstüne sıçrayan kanlar,olmayan bedeninde kırmızının hüküm sürmesini sağladı. Kth:Sen tutmadın sözünü meleğim,çok bencilsin.Ama ben tutacağım.