(jk)
Abimle sonunda yürüyerek sahile geldiğimizde havanın tatlı esintisi yüzüme vuruyor,saçlarımı birbirine karıştırıyor ve içimi olanaksız bir biçimde huzurla kaplıyordu.Nereden geliyordu bu huzur?
Abimle kol kola girdiğimizde ayakkabılarımızı kenara çıkarmış,sahil kumları ayak tabanlarımızda tatlı bir acı bırakması eşliğinde şarkılar söyleyerek ilerliyorduk içimdeki buruk acıyla.
Mutlu muydum?Hayır.
Mutsuz muydum?Bilmiyorum,buna ben bile cevap veremem.Artık kendimi dahi tanıyamıyorum.
Rüzgar önden esiyor,saçlarımı geriye savuruyordu.Ayak tabanımda hissettiğim akışkanlıkla beraber saliselik duraksadım,ardından ise devam ettim yoluma.Muhtemelen kanıyordu,kimin umrunda?
Şuan öylesine dolu doluydu ki içim,tüm duygularım harmanlanmıştı.Ortaya iyi bir şey çıkmasını beklerken en kötüsü gelmişti.
Ama olsun,umuyorum yakında tüm bu çektiğim dayanılmaz duygular aniden kesilecekti ve benim bile haberim olmayacaktı belki de.
"Gguk,bir şeyler atıştırmak ister misin?"
Abimin konuşmasıyla gerçeklikten soyutlandığım andan kurtulup gerçekliğe dönmüştüm.Karnımın içinde hissettiğim karıncalanmalarla beraber günlerdir doğru dürüst yemek yememekle beraber acıktığımı hissettim."Hmhm,olur."
"Ne alayım peki?" dediği esnada cebindeki kartı çıkarıyor,göz temasını kesmiyordu.
Birkaç saniye düşündükten sonra yanıtladım."Dango varsa ondan istiyorum,hyung."
"Tamamdır,ben de mochi alırım muhtemelen pakette.Bir koşuda alırım sen beni bekle."
Başımı aşağı yukarı sallayıp soğuk havada verdiğim nefesle beraber havaya karışan buhara daldı kahvelerim.
Sahilde ilerlerken gördüğüm kıpırdama ile başımı kıpırtının geldiği yöne çevirdiğimde siyah bir şey gördüm.Poşetti muhtemelen.
Gözlerimi biraz daha kısıp ileriye birkaç adım daha attığımda bir poşet olmadığını,insan silueti olduğunu gördüm.Bu soğukta,bu saatte kim ne yapabilir ki tek başına?
Çevresine bakındığımda etrafında kırmızı daireler olduğunu seçebilmiştim.Kırmızı daireler ne anlama geliyordu ki?Erkek olduğunu düşündüğüm kişinin karşısındaki denize ve dalgalarına direkt baktığını gördüğümde tüylerim ürpermişti.Deli miydi ki?
Ama kim etrafında kırmızı dairelemsi şeylerle dümdüz karşısına gecenin bir vaktinde dalabilirdi ki?
Bir dakika...
Düşündüğüm şey olmasın,Tanrı'm!
Sikeyim,olamazdı imkanı yok.
Emin olmanın tek bir yolu vardı.Kalbim başka,aklım bambaşkaydı.
Dakikalarca düşündükten sonra kararımı vermiş,her ne kadar sert olmak istese bile ürkekçe attığım adımlarımla beraber siluete yaklaştım.Kumlarda taşların birbirine sürtmesiyle çıkan seslerin adamı korkutmasından endişelendiğim için olabildiğince yavaşım ama yürüdüğüm totalde 10 metre boyunca geçen süre,sanki asırlarca sürmüştü.Geçirdiğim birkaç dakikanın sonunda birkaç adım gerisinde durdum,kırmızı daireleri ise daha yakından gördüğümde onların birer gül yaprağı olduğunu gördüm.
Siktir!
Umuda kapılmak istemiyordum,kapılmamalıydım ama hangi kişi böyle bir eylemde bulunurdu ki gecenin bir vakti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bloody Rose///Taekook
FanfictionGüller,meğer ne çok anlam taşıyormuş. Taehyung'un minik bebeği beyaz olmak için savaşırken üstüne sıçrayan kanlar,olmayan bedeninde kırmızının hüküm sürmesini sağladı. Kth:Sen tutmadın sözünü meleğim,çok bencilsin.Ama ben tutacağım.