03

214 28 4
                                    

İkisi de çiçekleri sulayıp etrafı temizlerken kapı sesi duyuldu.
Günün ilk müşterisi gelmişti.

"Merhabalar benim buket siparişim vardı da?"
"Tabi buyrun isminiz neydi?" Jiwoong sordu.
"Choi Hyunbin."
"Tabi hemen kontrol ediyorum."
Jiwoong listeden isme baktı. Onlar işlemleri hallederken Hao hazırladığı buketi paketledi.
Uzun boylu, yapılı adam hemen ödemesini yaptı. Haodan paketi aldı.
"Teşekkür ederim. İyi günler"
"İyi günler, tekrar bekleriz."

Saatler geçti siparişleri halletmişlerdi bu sırada hava da kararmıştı.
Hao çiçekleri yerleştirirken Jiwoong kasadaki işlerini halletti.
Dükkanı kapatmaya hazır oldukları sırada Jiwoongun telefonu çaldı.
"Efendim günışığım."
Hao, gittiğinden beri sadece Hanbine değil ona hiçbir şey söylemeyen arkadaşı Matte de kızgın ve kırgındı. İşine döndü.
Jiwoongsa karşıdan gelen ses sevgilisine ait olmadığı için endişeyle ayağa kalktı.
"Merhabalar telefon sahibi en son sizinle arama yaptığı için sizinle görüşüyorum."
"Nereden arıyorsunuz? Matte ne oldu?"
Hao endişeli sesini duyunca hızlıca arkadaşının yanına geldi.
"Seoul Hastanesinden arıyoruz. Bir trafik kazası gerçekleşmiş. Arkadaşınız ve yanında biri daha vardı kimliğinde Sung Hanbin yazıyor. İkisinin de durumu kötü değil endişelenmeyin."
"Tamam hemen geliyorum."
Hao merakla sordu
"Matthew iyi mi? Ne olmuş?"
Jiwoong neredeyse ağlayacaktı
"Hemen hastaneye gitmemiz gerek kaza yapmışlar."
"Yapmışlar?"
"Hanbin ve Matthew"
Duyduğu isimle kalbinin durduğunu hissetti.
Neden buradaydı?
Şu an iyi miydi?
Uyandığında ilk gördüğü kişinin kendisinin olmasını isteyeceği ne malumdu?
Daha fazla düşünmeden hızlıca Jiwoongla arabaya binip hastaneye gittiler.
Jiwoong danışmadan öğrendikleri odaya baskın yaparcasına girmeyi engelleyememişti. Neyseki ikisi de uyanıktı.
"Sevgilim iyi misin? Nerde oldu? Nasıl oldu? Nasıl dikkat etmezsiniz?"
"İyiyiz sevgilim yola aniden bir çocuk atlayınca Hanbin kontrolü kaybetti."
Onlar konuşurken Hanbinin gözü kapıdaki bedene döndü ama gözlerinin içine birkaç saniyeden fazla bakamadı.
"Matthew çok ağrın var mı?"
"Biraz ama daha iyiyim teşekkürler Hao."
Jiwoong Hanbine döndü arkadaşını birden bıraktığı için ona kızgındı ama yine de kimseye bir şey olmasını asla istemezdi. İyi olup olmadığını sordu. Zaten ikisi de kötü görünmüyordu kazayı hafif sıyrıklarla atlatmışlardı.

Hao ise hala şok içindeydi. Kafasında cevap bekleyen onlarca soru vardı. Ayrıca eski sevgilisini uzun süre sonra bu şekilde gördüğü için ne hissedeceğini şaşırdı. Şükürler olsun ki ikisi de iyi görünüyorlardı.
Haonun acilen hava alması gerekiyordu.
"Hyung ben su almaya gideyim."
"Tamam."

Odadan koşar adımlarla çıktı. Önce dışarı çıkıp hava almak istedi. Hâlâ kendine gelememişti. Şu an o kadar fazla hissi bir arada yaşıyordu ki oturup saatlerce ağlamak istiyordu. Ama kendini tuttu hemen kantinden su almaya gitti.
Odaya çıktı ve suları Jiwoonga uzattı.
Hanbini deli gibi özlese de yüzüne bakmak istemiyordu. Bakarsa ne yapacağını kestiremiyordu.
Hanbinin de ondan bir farkı yoktu.
İkisinin de iyi olduğunu bildiği ve yanlarında arkadaşı olduğu için eve gitmek istedi.
Zaten bu gece burdalardı ve yanlarında sadece bir kişi kalabilirdi. Hemşireyle konuştuktan sonra ağzından zorla çıkan cümleyle odadan ayrıldı.
"Bir şeye ihtiyacınız olursa arayın ben eve geçiyorum." Jiwoong ve Matte bakarak konuştu.
"Tamam dikkatli git."
"Teşekkürler Hao."

Kendini zorla dışarı atmıştı hemen eve gidip ağlamayı düşünüyordu.

Not Alone| HaobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin