Matthew sevgilisine her şeyi anlatmak için kendini hazırlamıştı. Ama tepkisinden de korkuyordu. Aralarının bozulmasını istemiyordu. Jiwoong onun için çok fazla şey ifade ediyordu hayatının merkezindeki kişiydi ve onu kaybetmektense ölmeyi tercih ederdi.
Sabah erkenden kalkıp duş aldı. Rahatlamaya ihtiyacı vardı. Dünkü konuşmalarında Hanbin onu bu duruma soktuğu için defalarca kez özür dilemişti ama o da her şeyi sevgilisi için yapmıştı. Daha doğrusu onun için yapmaya çalışmıştı ama sonuç tam bir hüsrandı.
Matt hızlıca üstüne dünden seçtiği kıyafetlerini geçirdi. Sevgilisi de o da birbirileri için her zaman özenli giyinmeye önem verirlerdi. Açık kahverengi saçlarını da düzgün bir şekle soktuktan sonra hazırdı.
Şu an her zamankinden daha stresli hissettiği bir buluşmaya çıkıyordu. Gerginliğini üstünden bir türlü atamamıştı. Acilen sevgilisinin kolları arasına girmeye ihtiyacı vardı.
Buluşacakları yere jiwoonuyla gidecekti. Arabasıyla onu almasını bekledi. Birkaç dakika içinde telefonu çaldı.
"Günışığım"
"Geldin mi sevgilim?"
"Aşağıdayım. Hazırsan in."
"Geliyorum."
Son bir kez aynaya bakıp çıktı.Jiwoong arabadan inmiş sevgilisine sarılmak için kollarını açmıştı.
"Benim bebeğim bugün nasıl hissediyor?"
"Fiziksel olarak çok daha iyi ama sana ihtiyacı var."
"Sesin telefonda da bir garipti. Sorun yok değil mi sevgilim?"
"Konuşmaya bir an önce girmek istiyorum. Hadi kafeye gidelim."Öncesinde kahvaltı yapacaklardı ama Matt iştahı olmadığı için sadece bir kahve söylemişti Jiwoong da ona uyarak kahve isteyip sevgilisine döndü.
"Beni endişelendiriyorsun. Hanbinle alaklı mı bir sorun var? Eğer kendini iyi hissetmiyorsa tekrar hastaneye gidebiliriz."
Hangi durumda olurlarsa olsun sevgilisi çok düşünceli olduğu için Matt kendini şanslı aynı zamanda suçlu hissetmişti."Bak sevgilim. Seninle aramızın bozulması istediğim en son şey bile değil. Seni her şeyden çok seviyorum, bunu biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum günışığım. Neden bir suç işlemiş gibi konuşuyorsun?"
"Hızlıca anlatacağım. Lafımı bölme tamam mı?"
Sevgilisi kafa salladı."Hanbin konusunda sana bir şey söylemedim çünkü ona söz vermiştim. Haoya söylemek istemediği bir şeydi ama işler tahmin ettiği gibi gitmedi. Bir hastalığı vardı bunun için tedavi olması gerekiyordu bu yüzden annesiyle Amerikaya gitti. Ama başlarda çok umutsuzdu ve uzun sürecek olan bu tedavinin istediği gibi gitmeyeceğini düşünüyordu ve Haoyu üzmemek için söylemedi. Biliyorsun Hao bu konuda hassas ona en küçük bir şey olduğunda bile kendini fazlasıyla üzen biri. Hanbin olası herhangi bir durumda öğrenmemesi için ona bir şey anlatmadı. Çünkü eğer tedavi işe yaramasaydı en azından Hao o zaman ondan nefret etmiş olacaktı ve daha az üzülecekti. Evet bu mantıklı bir sebep değil ona bunun yanlış olduğunu da söyledim ama o kararını çoktan vermişti. Hâlâ Haoya deli gibi aşık kendini çok suçlu hissediyor. Emin ol ben de öyleyim ama ona verdiğim sözden geri dönemezdim aynı şeyi sen de Hao için yaptığını düşün lütfen."
Matt biraz korkarak hızlıca cümleleri kurmuştu.
Jiwoong duydukları karşısında ne tepki vereceğini bilmiyordu. Hao o kadar üzülüp kahrolmuştu ki bu onun için bahane olabilir miydi emin değildi.
"Eğer böyle bir şey olsaydı benim aklını kullanabilen arkadaşım Hanbin gibi salakça bir karar vermezdi. Seni anlamamı istiyorsun ama arkadaşımın neler yaşadığı hakkında ikinizin de en ufak bir fikri yok onu tek bırakmaktan korkup yanında kalmak için nasıl bahaneler uydurduğumu bilemezsiniz. Ona bir şey olacak korkusuyla aylardır benim de diken üstünde olduğum hakkında da bir fikriniz yok. En azından bana söylemeliydin."
Jiwoong çok sinirlenmişti. Tamam o da bugüne kadar arkadaşına verdiği sözleri tutmuştu ama burda bir insanın daha doğrusu dostunun mahvolan hayatı söz konusuydu. İçinde Matte karşı bir kırgınlık oluştu. Her ne olursa olsun ona yalan söylememesi gerekirdi.
"Hanbinin de durumu başta pek iç açıcı değildi. Tamam sana söylemediğim için bana kızabilirsin ama bizim de kolay şeyler yaşamadığımızı bilmelisin. Her aradığında bana vereceği haberlerin iyi olması için dua ettiğimi, her gece belki de yakın zamanda onu kaybedeceğimi düşünmek beni çok üzüyordu. Ona verdiğim sözü ne olursa olsun tutmalıydım. Diğer yandan sana yalan söylemek de beni mahvediyordu. Sevgilim, sana bu zamana kadar asla yalan söylemediğimi biliyorsun ama bunu yapmak zorundaydım. Özür dilerim.
Çok özür dilerim."Matt sesinin titremesine engel olamamıştı.
Jiwoong sevgilisinin Hanbin gittiğinden beri pek keyifli olmadığını zaten biliyordu ona kırgındı ama daha fazla üzülmesini istemiyordu.
"Bundan sonra ne olursa olsun bana en ufak bir yalan söylemeyeceğine dair söz ver."
"Söz veriyorum bir daha asla olmayacak sevgilim."
Jiwoong yerinden kalkıp sevgilisinin yanına oturdu. Ona sıkıca sarıldı. Matthew o kadar korkmuştu ki dolan gözlerini daha fazla tutamamıştı. Sevgilisini kaybetme korkusu bile onu bu kadar korkutmuşken daha ilerisini düşünmek istemedi.
upuzuuuuuun bölüm ikiye bölecektim uzun diye ama neyseeeee
votelayın asklar ♡♡♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Alone| Haobin
FanficÇok özlemişti Anlatabileceğinden değil Anlayabileceğinden bile çok.