Onuncu kezdir ertelediği alarm sesinin iğrençliğine artık dayanamayan Hao yataktan mecburen kalktı. Aslında bugün için kurduğu bir alarm değildi sadece kapatmayı unutmuştu ama sabah sabah alarmı iptal edecek hali olmadığından erteleyip durmuştu.
Yataktan kalkıp banyoya yöneldi. Kısa bir duş alıp [min 40dk] dolabından rahat bir şeyler seçip giydi.Banyodan sonra kendini çok aç hissediyordu. Hemen mutfağa geçti. Kahvaltı için mısır gevreğini kaseye döktü. Karşısına telefonunu sabitledi sütü dökmeden geçen gece başladığı diziyi devam ettirdi sütü sonra ekledi yumuşamış gevrekten nefret ederdi.
Bugün için Jiwoongla anlaşmışlardı akşam onun evinde bir şeyler içeceklerdi. Akşama kadar işi yoktu bu sürede de hiçbir şey yapmayıp uzanmayı düşünüyordu belki diziden bıkıp oyun falan oynardı. Hiçbir şeyden emin olamıyordu. Son zamanlarda yaptığı neredeyse her şey anlık karar verdiği şeylerdi. Eskiden daha düzenli olan hayatı birkaç aydır tamamen doğaçlama ilerliyordu. Düzenli olduğu sadece iki şey vardı her gün çiçekçiye gitmek ve gecesinde sevgilisiyle her zaman gittikleri yerlerinde biraz vakit geçirmek. Sonrası yine keyfine göreydi.
Birkaç saat aralıksız dizi izledi tekrar uykusu gelmişti. Henüz akşama çok vardı biraz kestirmek iyi olur diye düşündü.
Bir süre sonra telefon sesiyle uyandı. Ekrana baktı Jiwoong arıyordu.
"Hyung?"
"Hao Mattin bana aldığı bilekliklerden biri kayıp misafir odasına bakar mısın?"
"Tamam bir saniye."
Paytak paytak yürüyerek misafir odasına gitti. Komodinin üstündeki eşyaların yanında duruyordu.
"Mavi taşlı olan mı?"
"Evet evet onu da getirmeyi unutma ve biraz daha erken gelmeye çalış öncesinde bir şeyler de yeriz."
Hao saate baktı 6yı geçiyordu.
"Tamam ben birazdan çıkarım.""Tamam, dikkatli ol."
Telefonu kapattıktan sonra elindeki bileklikle odasına döndü. Bu bileklik Mattin sevgilisine en sonki doğum gününde aldığı bileklikti. Jiwoong en son burda kaldığı gece duş aldıktan sonra takmayı unutmuştu diye düşündü Hao.
Üstüne bir şeyler geçirdi bilekliği de çantasına atıp evden çıktı.Arabasına atlayıp çalıştırdı. Gitmeden önce markete uğrayıp atıştırmalık bir şeyler aldı nedense bugün canı gördüğü her şeyi çekiyordu.
Evleri çok uzak değildi aslında yürüyerek de gidebilirdi ama üşeniyordu.
Eve vardıktan sonra elinde poşetler omzunda çantasıyla arabadan indi. Kapıyı çaldı. Arkadaşı sanki kapıda onu beklercesine hızlı bi şekilde açmıştı.
Elindeki poşetleri görünce şaşırdı."Bu kadar şeyi napacaksın? Hem yemek de yapmıştım."
"Bugün çok aç hissediyorum hyung."
Jiwoong arkadaşına güldü. Elindeki poşetleri aldı mutfağa geçti. İçecekleri dolaba yerleştirmişti. Dondurmaları buzluğa. Eşyalar yerleştikçe yerine yenileri geliyordu sanki. Sanırım arkadaşı tüm marketi satın almıştı.
Hao da ayakkabısını çıkarıp içeri geçti. Üstüne hemen rahat bir şeyler geçirmeye karar verdi. Giydikten sonra mutfağa geçip arkadaşına yardım etti sofrayı hazırlayıp yemeye başladılar. Sonrasında hızlıca bulaşıkları yıkayıp içkileri aldılar ve oturma odasına geçtiler. Atıştırmalıkları özenle hazırlamışlardı sanki birazdan hepsi yok olmayacakmış gibi.
Jiwoong birazdan Hanbinle alakalı konuya gireceği için kendini toparladı henüz çok sarhoş olmadan konuşmaya girmesi gerekiyordu. Çünkü ikisi bir aradayken şişeleri art arda kafalarına dikip kısa sürede kafayı buluyorlardı."Yavaş içelim, keyfini çıkarmalıyız dostum."
"Pekiiii."
Jiwoong bardaklara doldurduğu şaraptan bir yudum alıp konuştu.
"Bugünlerde nasıl hissediyorsun?"
"Hanbinden mi bahsediyorsun?"
Jiwoong arkadaşının salak olmadığını biliyordu. Kast ettiği şeyi anlaması normaldi.
"Kısmen."
"Bilmiyorum hyung. Kafam çok karışık. Beni terk ettiği için onu hâlâ affetmedim ve bunu düşünüyor muyum bilmiyorum. Bunun benim için kolay olmadığını biliyorsun."
"Biliyorum. Ama belki de düşündüğün gibi değildir durumlar. Yani bilemezsin açıklamasını duymaya ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun?"
"İhtiyacım var evet. Ama onunla konuşmak da istemiyorum. Konuşursam hemen affedecekmişim gibi geliyor. Gururumun yerle bir olması bana daha da koyar. Düşünsene seni bırakıp giden biri aylar sonra geri dönüyor. Ve sen onun yaptığı açıklama belki de ürettiği bahaneyle hemen affedip tekrardan hayatının merkezine koyuyorsun. Çok acizce."
"Açıklama istiyorsan ona izin vermelisin bunu hak ediyorsun bence açıklama yaptıktan sonra hayatında olup olmayacağına karar vermelisin."
"Sanki içtiğimiz gecelerde sen de ona küfür etmiyor gibi konuşuyorsun Jiwoong."
"Ben sadece mantıklı düşünmeye çalışıyorum. Hanbinin aksine.""Her neyse onu daha fazla düşünmek istemiyorum. Mattle nasıl gidiyor?"
"Sanırım son günlerde birkaç ayın aksine iyi toparladık. Biliyorsun o da pek iyi değildi."
Biraz daha sohbet edip içmeye devam ettiler kafayı iyice bulmuşlardı. Çeneleri düşmüştü bi gülüp bi hüzünleniyorlardı.
Haonun sanki saatlerce yatmamış gibi uykusu gelmişti. Jiwoong zor da olsa arkadaşını yerinden kaldırıp her zaman kaldığı odaya kadar yardım etmişti. Etrafın dağınıklığına aldırmadan o da odasına geçip uyumuştu.konser kesitlerinden sonra ağlayarak yazdım bb
((T_T))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Not Alone| Haobin
FanfictionÇok özlemişti Anlatabileceğinden değil Anlayabileceğinden bile çok.