09

191 29 0
                                    

Jiwoong sevgilisini sakinleştirdi. Hanbinin hastalığıyla alakalı merak ettiği şeyleri konuştular.

"Aşkım, Hanbin bunları Haoyla konuşmak istiyor. Günlerdir bunu nasıl yapacağı hakkında düşünüyor. Ona yardım etmek istiyorum ama senin de yardımına ihtiyacımız var. Bunu benim için yaparsın değil mi?"

"Hao için daha iyi olacağına emin miyiz?"

"Açıklamasını duymaya ihtiyacı var. İkisinin de."

"Tamam şöyle yapalım Hanbinin kendini açıklaması için fırsat yaratabiliriz. Ama Hao onu dinlemek istemezse ya da kendini daha kötü hissedip bana gelirse bunun tekrarlanmayacağını arkadaşına söyle."

"Tamam Hao için en doğrusu neyse onu yapacağız. En azından bu kez her şeyi Hanbine bırakmayacağımızdan eminiz."

"Haonun onu hemen affetmeyeceğinden de."

Jiwoong Hanbine kızgınlığını bir süre atamayacağını biliyordu. Verdiği kararın akla zarar olması Haonun yaşadıklarını gözünde daha da büyütmüştü. Bir insan asıl hastayken sevgilisine ihtiyaç duyardı. Hem Hao bilse tamam çok üzülecekti ama Hanbinin yanında olacaktı içi rahat edecekti en azından ve bunlar yaşanmayacaktı.

"Öyle deme sevgilim. İkisinin de birbirini ne kadar sevdiklerini biliyoruz. Tamam yaşadıkları çok zor ama onların tekrar bir arada olması ikisinin de daha mutlu olması demek. Hao sinirini attıktan sonra affedecek ben inanıyorum."

"Eğer Haoyu tanıyorsam o kızgınlığını çıkaracağına eminim."

"Umarım bu süreci bir an önce atlatırız. Her şey daha da mavholursa işte o zaman sıçarız."

Jiwoong sevgilisinin söylediği şeye kendini tutamayıp güldü. Haklı olması ayrı bi konuydu.
Konuştukları ve bazı şeyleri halletikleri için Matt kendini biraz daha rahatlamış hissediyordu.
Şimdiyse hiçbir şey düşünmeden gününü sevgilisiyle daha verimli geçirmek istiyordu.
Elini tutup kaldırdı.

"Anahtarları ver."

"Kazadan sonra güvenmedim."

"Yaa jiwoon <(`^')>."

"Tamam tamam kızma. Al."
Anahtarları sevgilisine uzattı.

Matt Jiwoongun yanağından makas alıp hızlıca koltuğa oturdu.
"Atla bakalım yakışıklı." (*`・ω-)ノ
Onu yeni keşfettiği bir yere götürmek istiyordu. Böylece rahatça öpüşebilirlerdi. [:)))]

Jiwoong gülerek arabaya bindi.
"Beyaz atlı prensesim beni nereye götürecek?"

"Sürpriz."

Jiwoong merak etmişti ama söylemeyeceğini bildiği için bir daha sormadı.
"Peki."

Matthew arabayı çalıştırdı. Önce bir yerde durup yiyecek içecek bir şeyler aldılar. Sonrasındaysa birkaç çiftin yürüyüş yaptığı bir yere geldiler. Kalabalık değildi. Biraz ilerleyip boş bir bank buldular etraflarında da kimseler yoktu.
İkisi de açtı hemen bir şeyler atıştırdılar. Sonra yürümeye karar verdiler. Jiwoong sevgilisinin elini tuttu.

"Burayı nerden öğrendin çok güzelmiş."

"Bir arkadaşıma sordum bize ait başka bir yerin daha olması iyi bir fikir, değil mi aşkım?"

"Evet öyle."

Bir ağacın altında durdular salakça gülüşüyorlardı, birsürü fotoğraf çektiler.
Uzun zamandır güzel ve rahat vakit geçirememişlerdi.
Bu ikisine de iyi gelmişti.
Matthew özlediği sevgilisinin boynuna kollarını doladı. Ona gerçekten çok ihtiyacı olduğunu dudaklarına kapandığında daha iyi anlamıştı. Jiwoong hemen karşılık verdi bu olaylar olduğundan beri adam akıllı beraber olamamışlardı. Ellerini sevgilisinin beline sardı.
Dudakları şişene kadar durmadılar.
Nefes nefese kalmışlardı. Matt dayanamayıp geri çekildi.

Sevgilisinin gözlerine baktı
"Seni seviyorum."

Jiwoong gülümseyip alnından öptü
"Seni seviyorum."

mattwoong bölümüydü
ehuehhh

Not Alone| HaobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin