0.4

311 35 63
                                    

•Jake'den•

Buraya geleli 2 hafta oldu sayılırdı. Alışmasına alışmıştım. Yani tabiki tam anlamıyla alışmış sayılmazdım. Ama ilk günkü gibi hissetmiyordum.

Burada en çok şaşırdığım şey direk arkadaş edinebilmem oldu. Heeseung hyung ve Jay harici diğerleri çok iyi İngilizce anlayıp konuşamasa bile benimle vakit geçirmeyi seviyorlar gibi görünüyorlardı. Tabi bu Jay için geçerli değil. Muhtemelen benden ölesiye nefret ediyordur. Açıkçası nedenini cidden bilmiyorum ama bana olan davranışlarından bunu anlamak çok zor olmasa gerek

Jay'in özünde kesinlikle iyi biri olduğunu biliyorum. Belki bana alışamamıştır diye düşünüyorum.

Kore'de her şey iyi hoş ama insanlar -daha doğrusu okuldakiler- yabancı öğrencilere pek iyi gözle bakmıyor. Mesela sınıfta Sunghoon ve belki Jay hariç beni seven kimse yok. Bunu hissediyorum.

Evet okul mükemmeldi ama ailem olmayınca her şey çok boş geliyor burada. Arada onlarla görüşsem de yanımda olmadıklarını hatta kilometrelerce ötemde oluşlarını bilmem çok koyuyor... Evet burada cidden kaliteli bir eğitim alıyorum bunu inkar edemem. Ama insanın ailesi olmayınca hep bir şeyler eksik kalıyor... Eğer ailem çok ısrar etmeseydi eski okulumda okumaya devam ederdim. Sonuçta orada da güzel bir eğitim alıyordum. En azından ailemin yanında olurdum... Çünkü artık geceleri uyuyamadığımda saçımı okşayacak bir annem yok. Okulda yaşadıklarımı heyecanla anlatabileceğim bir babam yok. Veya canım sıkıldığında bulaşabileceğim ona güvenip her şeyimi anlatabilecek bir küçük erkek kardeşim de yok...

"Jake-ah! Bizimle antrenmana gelsene. Burada tek başına sıkılırsın." Heeseung hyung konuştuğunda tüm düşüncelerimden sıyrılıp ona döndüm. Demek çoktan öğle arası olmuştu...

Onu dinleyip peşinden gittim. Muhtemelen Jay tarafından kovulabilirdim ama olsun. Denemekten zarar gelmezdi.

"Nightball'u biliyor musun?" Sunghoon, Heeseung'dan yardım alarak İngilizce konuştuğunda çok tatlı oluyordu.

"Hiç duymadım." Onlar için Korece öğrenmemi hızlandırmaya çalışıp yeni cümleler öğrenmeye başlamıştım. Muhtemelen doğru telaffuz edemiyordum ama sonuçta anlaşıyorduk.

"Jay! Oyunu ona açıklamalısın. O kadarına İngilizcem yetmiyor maalesef. En azından benim için yapabilirsin bence."

Ne kadar Heeseung hyungun kurduğu cümleleri çeviremesem de demek istediğini anlayabiliyordum az çok. Yani en azından Jay'in yüz ifadesinden...

"Senden nefret ediyorum hyung!" Jay bunu söyleyip bana dönmüş ve soğuk bir ifadeyle oyunu anlatmıştı. Oyun Avustralya'da kendi kendimize oluşturduğumuz futbola benziyordu aslında. Evet, arkadaşlarla kendi aramızda oyun oluşturmuştuk ....

Oynamaya başlamışlardı. Ve o zaman daha net anlamıştım bizim kurduğumuz oyuna benzediğini. Ne yani şu zamana kadar bilmeden aslında gerçekten var olan bir oyunu mu oynamıştık?

Ve Jay ilk kez bugün bana bir şey dememişti. Bu cidden bir ilkti...

"Son 2 gün kaldığına inanamıyorum... Ve biz hâlâ hazır değiliz. KAFAYI YİYECEĞİM!"

Jay aniden İngilizce bir şekilde yakardığında Heeseung hyung hariç hepsi ona tuhaf gözlerle bakıyordu.

"Kafayı yediğin konusunda haklısın. Son zamanlarda ne zaman sinirlensen İngilizce konuşuyorsun." demişti Sunghoon gülerek. Keşke dediğini anlayabilseydim...

Kendi aralarında biraz didiştikten sonra bana döndüler.

"Oynamak ister misin?" diye sordu Jungwon gülümseyerek. Gülümserken gamzesinin ortaya çıkması onu cidden çok daha tatlı yapıyordu.

Tamed-Dashed (Jayke)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin