İnce bir sızı gibi vücudunu vuran rüzgara lanet etti. Kollarını önünde birleştirmiş ve banka iyice yaslandı. Aslında işi vardı ama şimdilik kendisi ile çelişmekten alıkoyamıyordu kendisini.
Neredeyse otuz metre ilerisinde oturan Jihoon'a baktı. Kampüsün kafesindeydi. Dört yıllık üniversite hayatı boyunca takıldığı arkadaşlarıyla oturuyordu. Evet ve birde kahvesini içiyordu.
Asla Hyunsuk'un bedenini fark etmemişti. Zaten bu da Hyunsuk'u hiç üzmemişti. Birazdan onunla konuşmak zorunda kalacaktı, biraz daha cesaret toplamak için gözlerini yumdu.
Nasıl açıklayacaktı onu düşünüp durdu. Hey Jihoon, çocuğuna hamileyim mi diyecekti?
Kafasını iki yana salladı ve yaklaşık bir ay önceki o parti doldu aklının her bir köşesine. Aslında Jihoon ile o partide tanışmış değillerdi. Onlar daha önceden ailevi bir şekilde toplu bir düğünde tanışmışlardı. Hyunsuk'un babası Jihoon'un babasıyla liseden arkadaşlardı.
Böylelikle ortak bir düğünde aileleri ve oğulları da tanışmıştı.
Partide yaşanan her şeyi ölçüp bir sonuca varmak istedi. O gece yaşanan her şey tek taraflı değil aksine iki tarafında bolca zevk aldığı tatlı saatlerdi.
Biraz alkol ile kutsanmışlardı ama ikiside geceyi hatırlayacak kadar ayıktı. Hatta birlikte uyumuş ve sabah Jihoon onu arabasıyla yaşadığı eve bırakmıştı. Ama ondan sonra ne Hyunsuk konuşmak için bir adım atmıştı ne de Jihoon.
Elleri yine karnına yerleştirirken bebeğin varlığından bir haftadır haberi olan Hyunsuk gergince gülümsedi.
"Her şey yolunda, seni güzelce büyüteceğim."
Bakışları kafedeki Jihoon'u buldu. O da gülümsüyordu, arkadaşlarına. Titreyen telefonuna baktı. Babası arıyordu.
"Efendim?" dedi telefonu kulağına yaklaştırırken.
"Oğlum, konuştun mu?" Hyunsuk gergince dişlerini dudağına geçirdi.
"On dakika içinde konuşacağım baba, sende sonra arayabilirsin."
Babası onayladı ve telefonu kapattı. Ayağa kalkması ile kafenin kapısı açıldı. Uzun boylu bir oğlan ve arkasından iki kız çıktı. Ardından ise Jihoon ile bir arkadaşı.
Kurumuş dudaklarını ıslatarak yutkundu Hyunsuk. Aldığı nefes sanki Jihoon'un vereceği ağır cevaplar olduğunu hisseder gibi göğsünü parçalayıp geçti.
Farkında olmadan dudaklarını ısırdı ve kampüsün çıkışına doğru yürüyen Jihoon'un bedenine seslendi. "Hey Jihoon!"
Bütün arkadaşları ile birlikte Jihoon da sesin geldiği noktaya yani Hyunsuk'un bedenine döndü. Hyunsuk adını hatırlayabildiği kadar Yujin denen kızdan bakışlarını çekti ve Jihoon'a odaklandı.
Jihoon tanıdığı yüz ile hafifçe güldü ve Hyunsuk'un gözlerine baktı.
"Biraz konuşabiliriz miyiz?" dedi Hyunsuk ellerini iki yanına indirerek. Jihoon arkasını döndü ve az önce Hyunsuk'un baktığı kıza doğru konuştu.
"Yujin sen Sungchan ile git." Yujin kafasını salladı ve Hyunsuk'un yüzüne düz bir ifadeyle baktıktan sonra diğerleri gibi gitti.
Jihoon adımlarını Hyunsuk'un yanına atarken genç adam biraz önce oturduğu banka geri oturdu. Jihoon ise ona uydu ve oturmak yerine iki adım ilerisinde ayakta durdu.
"Nasılsın?" dedi Jihoon. Hyunsuk'un gergin beyni soru ile afaladı.
"İ-iyiyim." Sesini kontrol edemeyişi onu sinirlendirdi. Konuştuktan sonra indirdiği bakışlarını yine Jihoon'un siyah irislerine baktı.
"O gece olanlar," dedi elleri kucağında birleştirirken. "O gece olanlar yüzünden konuşacağım."
Jihoon konuyu merak etmiş gibi Hyunsuk'un yanında ki boş yere oturdu. "Ne olmuş o geceden sonra?"
Hyunsuk derin bir nefes aldı. Dünyanın başına yıkılmamasını umarak aldığı nefesi geri verdi.
"Geçen hafta pek iyi hissetmedim. Bir kliniğe gittim ve test yaptırdım. Bana hamile olduğumu söylediler."
Gergince gözlerini kaçırdı Hyunsuk. Jihoon ellerini yırtık pantolonun dizlerine indirdi. Aldığı nefesi Hyunsuk duydu.
"Sabah hap almadın mı?"
"Aldım." dedi Hyunsuk tekrar ona bakarken. "Ve sende kor-"
"Korunmadım." dedi Jihoon kampüsün içinde gezen bakışlarını Hyunsuk'un bedenine döndürdü.
Gözleri sözler ile büyüyen Hyunsuk kafasını iki elinin arasına aldı. Çıkardığı sitem sesleri Jihoon'un kulağına doldu.
"Özür dilerim." dedi Jihoon, Hyunsuk'un eğdiği kafasını kaldırmaya çalışarak. Hyunsuk koluna dokunan eli itti. Kafasını kaldırdı ama bakmadı ona, babasının söylediklerini hatırladı.
"Çocuğu doğuracağım." dedi Hyunsuk.
"Onu aldırabilirsin."
"Hayır!" dedi Hyunsuk. "Onu doğuracağım Jihoon ve sen,"
Jihoon kabul etmiş gibi yerine daha da sinerken Hyunsuk'un beklediği o soruyu sordu.
"Yanında olmam senin için sorun yaratacak mı?"
Hyunsuk'un sorgulayıcı bakışları Jihoon'u telaşlandırdı.
"Yani, şey farkındaysan o benim de çocuğum olacak Hyunsuk."
"Bu kadar hızlı kabulleneceğini düşünmemiştim." dedi az önce duyduğu sözleri sindirememiş Hyunsuk.
Jihoon omuz silkti. "Aileme anlatmak zor olacak ama yapmaya çalışacağım. Ya senin ailen öğrendi mi?"
"Aslında bununla ilgili bir şey daha söyleyeceğim." Jihoon kafasını salladı.
Hyunsuk tam ağzını açacağı sırada Jihoon'un telefonu çaldı. Pardon diyerek telefonu onaylayan Jihoon aramayı onayladığı gibi duyduğu sözleri yutmaya çalıştı.
Babasının sesi o kadar gür olacaktı ki Hyunsuk da duymuştu.
Babası her şeyi anlattığında -ki Hyunsuk'un babasının aradığı kısmı da es geçmeyerek- tamamlamıştı sözleri.
Hemen eve gel diyerekte kapatmıştı. Jihoon bu kadarı ile bitmeyecek soruna sarsılsa mı yoksa bu basit sözlerin yumuşaklığına mı sevinse bilemedi.
Hyunsuk'a baktı. "Ailen biliyor muydu?" dedi. Hyunsuk başını salladı. "Sana bunu söyleyecektim." dedi.
Jihoon onayladı ama kafası yerinde değildi. Ayağa kalktı bir şey demeden yürüdü. Ama bir kaç adımdan sonra arkasında ona bakan Hyunsuk'un yanına geri dönüş yaptı.
"Özür dilerim bir anda kafam karman çorman oldu. Seni eve bırakmamı ister misin?"
Hyunsuk gülmedi ama tebessüm etti. Ayağa kalktı. "Ablamın yanına gideceğim." dedi.
"Okula yakın olan klinikte çalışıyor."
Jihoon onu onayladı. "Seni bırakayım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
43, hoonsuk
FanficHyunsuk, Park Jihoon'un çocuğuna hamileydi. - Bu kurgu da geçen her türlü olay, davranış ve kişilerin gerçek ile bağlantısı bulunmamaktadır.