zehn.

168 32 10
                                    

Öğleden sonraki bütün dersleri askıya alınan Hyunsuk, kafeteryanın en dip köşelerinde birinde limonatasını içiyordu.

Sağ elinde tuttuğu bardağı cam masaya bırakırken kampüsün boş görünen manzarasına baktı. Yıl sonuna yaklaştıkları için kimse fakültede bulunmuyordu. Yalnızca son ödevlerini yetiştirmeye çalışan birkaç öğrenci vardı.

Düz karnına bir okşama bıraktığında telefonunun melodisi kulağına doldu. Arayan ablası Hyein'den başkası değildi.

"Merhaba." dedi telefon açılır açılmaz Hyein ve bekletmeden ekledi.

"Yeryüzünün en güzel anne adayı nasıllar?"

Hyunsuk maruz kaldığı ilgiden dolayı kıkırdamasına engel olamadı. Telefonu daha da çok kulağına yaslarken konuştu.

"İyiyim abla sen?"

"Öğle molasına yeni çıktım ve raporlarına göz gezdirdim Hyun." Biraz durakladıktan sonra devam etti.

"Yarın akşam kontrollerine gelmeni istiyorum.  Bebeğin kalp atışlarını dinlemek için iyi bir vakit."

"Peki abla." Konuşmaya devam etmeden önce pipet sayesinde limonatadan biraz daha içti. "Gerekli bir şey var mı?"

"Geçen sefer geldiğinde yazdığım diyet raporunu istiyorum. Onu düzeltilmesi gerekiyor. Vücuduna iyi baktıkça bebeğin gelişiminde gözle görülür bir etki de göreceğiz."

"Peki." dedi Hyunsuk. Raporlarını Hongjoong ile yaşadıkları evde olduğunu hatırladı. Ablasının aramasını sonlandırmasıyla Hongjoong'u aramaya yeltendi.

Ama boynunun açık kısmına bırakılan bir öpücükle tüm dikkati dağıldı.

Kafasını çevirdiği an gördüğü Jihoon ile yüzü güldü. Kafasını çevirmese bile onun olduğunu bilecekti. Kokusuna alışmıştı. Her sabah yanında uyandığı adam, hayatının bundan sonra ki bütün zaman dilimini paylaşacağı adam Park Jihoon'du.

Burnuna bırakılan ufak öpücükle Hyunsuk'un yanında ki boşluğa bedenini bırakmıştı Jihoon. Kolları hemen koruyucu bir mekanizma gibi açılınca Hyunsuk o büyük beden kolların arasında yerini bulmuştu.

Düğünlerinin üzerinden neredeyse iki hafta geçmişti. Zaman hızlı geçiyordu ve Hyunsuk buna yetişemiyordu. Jihoon ile aynı evde yaşamak başlı başına bir aksiyondu onun için.

Ani öpüşmeler, kucaklaşmalar, birlikte alınan duşlar ve Jihoon'un teninde bıraktığı izler. Boynundan göğsünün altına kadar iniyordu. Ama hep tatminsiz bir şekilde bitiyordu bunlar. Düğünden beri bir kez olsa bile onunla seks yapmamıştı.

Belkide Hyunsuk'un hazır olmadığını düşünüyordu ama Hyunsuk'un yaptığı her hamle bir izin niteliğindeydi. İkiside ileriye asla gidemediler ve Hyunsuk gitmeyi çok isterdi.

Havadan sudan konuşmalar yaptılar bir süre. Jihoon'un okul mezuniyetinden sonra babasının ofisinde çalışmaya başlamasını konuştular. Hyein'in kontroller için uğramasını da anlattı Hyunsuk.

Daha sonra Hyunsuk, Hongjoong'u aramasını hatırlayarak telefonuna geri uzandı.

Tekrardan kocasının kollarına yerleşirken Hongjoong'un numarasını çaldırdı. Birkaç saniye bekledi ama dakikalarca sürmüş gibi hissetti. Genelde telefonu hızlı açan birisiydi Hongjoong.

"Efendim?"

Hongjoong'un kadifemsi sesi duyulunca Hyunsuk bekletmeden konuştu.

"Bence evlendim diye beni reddettin." Jihoon'un uyluğuna bıraktığı nazik okşamaları görmezden gelmeye çalıştı Hyunsuk.

"Dedi benim mesajlarıma dönmeyen ikizim."

"Düğünümde neden birden kaybolduğunu sorunca esprili mesajlarına kelimelerim kifayetsiz kaldı Joongie, ne deme mi bekliyordun?"

Hongjoong güldü.

"İşlerim vardı Hyunnie, sonra telafi edeceğim gerçekten." dedi Hongjoong. Arka plandan gelen birkaç tıkırtıyı görmezden gelmeye çalıştı Hyunsuk.

"Evde misin?" diye sordu. Büyük ihtimalle yine yemek yapmaya çalışıyordu Hongjoong. Üşengeçlikten yemek sipariş edemiyordu, kısıtlı lokal bilgileri vardı. Hyunsuk'la birlikte yaşadıkları zaman sık sık Hyunsuk yemek sipariş ederdi.

"Hmhm."

O sırada Hyunsuk eve gidip raporlarını alacağını hatırladı. Ağzını açıp tam konuşacağı sırada bir bebeğin hiddetle ağlama sesini duydu.

Jihoon'un omuzuna yaslandığı yerden kalkıp etrafına bakındı. Bebek aradı gözleri ama sadece ne olduğunu anlamayan bir çift Jihoon'un gözleriyle buluştu.

Kulağında ki telefondan gelen yine bir ağlama sesiyle gözleri şokla açıldı.

"Joongi-"

"Seni daha sonra ararım Hyunsuk." dedi Hongjoong. Ağzını açmadan Hyunsuk telefonundaki bip sesleriyle durdu.

"Noldu güzelim?"

Ellerini kucağında durdururken Jihoon'un yüz ifadesine baktı. Biraz endişeyle kırışmıştı.

"Hongjoong'un yanında bir bebek ağlıyordu."

"Bebek?" anlamayarak sordu Jihoon.

"Evet." dedi Hyunsuk.

"Başta burada geliyor sandım ama etrafıma baktığım da bir bebek göremedim Ji. Taa ki ikinci de Hongjoong'un aceleyle aramayı bitirmeye çalışmasından fark ettim ki oradan geliyordu ses."

"Hongjoong'un bir bebekle yan yana düşünemiyorum güzelim." dedi Jihoon.

"Belki yanlış duymuşsundur."

"Hayır." diye inkar etti Hyunsuk. "Kesinlikle oradan geliyordu."

Jihoon'un kolları arasına girmeden önce telefonunu çantasına koydu. Düşüncelerinin her biri Hongjoong'la dolmuşken zihninde bebeğin sesi yankılanıyordu.

Hongjoong'un çocuğu mu vardı? Ya da evlat mı edinmişti? Ama bunları ailesiyle paylaşmak zorundaydı. Son zamanlarda Hongjoong'u görememesinin sebebi bu çocuk muydu? Düğünden bile erken ayrılmasının?

"Hongjoong bir şeyler gizliyor." diye yerinden kıpırdandı Hyunsuk. Jihoon'un sorgulayıcı bakışlarına hemen yanıt verdi.

"Hongjoong çocukları sevmez Ji. Yanında çocuk varsa o zaman bu işte bir bit yeniği vardır." dedi.

Jihoon eşine onaylayarak bakamadı. Çünkü Hongjoong'u tanımıyordu. Herhangi bir yorum yapması imkansızdı.

Oturduğu yerden hızla kalktı Hyunsuk. Çantasını omuzuna atarken Jihoon'un elinden tutup çekti. Kafeteryanın dışına çıktıklarında Jihoon'un arabasına doğru yürüdüler.

"Nereye gideceğiz?" diye sordu Jihoon. Hiçbir şey bilmeyerek eşini takip ediyordu. Arabanın  önüne geldiklerinde Hyunsuk konuştu.

"Hongjoong'un neler çevirdiğini öğrenmemiz gerekiyor."

-

oy siniri 18

43, hoonsuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin