fünf.zwanzig.

51 14 6
                                    

O günün geri kalanında Hyunsuk zamanın nasıl geçtiğini anlamadı bile. Jihoon'un sıcak göğsünde ve sıkı kolları arasında hastane odasında uyudu. Ara sıra hareketleri ile onu şenlendiren kızının varlığını hissetti. Saatler sonra kollarında olacağını bilmek onu şaşırtıyordu.

Aylardır bebeği olacağını biliyordu ama şimdi gerçekten bebeği doğuracağını daha da somut bir şekilde kavradığında korkmuyor değildi. Artık iki kişi değillerdi. Yanlarında, uyurken ortalarında, yemek yerken kollarında ve sonsuza dek yaşarken kolları arasında bir varlığa sahip olacaklardı.

Hyunsuk yattığı Jihoon'un göğsünden biraz hareket etti. Jihoon'un elleri karnının üzerine sürekli daire çizmekten sıcak bir hava yaratmıştı.

"Ji."

"Hm?"

"Henüz bir isim bulmadık." dedi. Başını biraz daha kaldırıp eşinin boyun girintisine iyice saklandı. Burnunu dolduran misk kokusu duyularını ele geçirdi. Jihoon'un mırıldandığını duydu.

"Hiç fikirin var mı?" Basitçe ve sessizce konuştu Jihoon. Hyunsuk uyandığından beri Jihoon'da gözle görülür bir değişiklik fark etmemişti. Lakin hareketlerine çok fazla tedirginlik eklenmişti. Sanki doğuracak olan Hyunsuk değilde oydu.

"Hayır." dedi Hyunsuk. "Senin vardır. Her zaman bir fikirlerin olur, değil mi?" diye ekledi ardından.

Jihoon gülünce Hyunsuk'un da çene kasları gevşedi ve dudakları yukarı doğru kıvrıldı.

"Düşünelim, bakalım." dedi Jihoon. Elleri hâlâ Hyunsuk'un karnında gezerken birkaç dakika sessiz kaldı. "Cho Hee'ye ne dersin?" diye sordu.

"Çok uzun." diye yakındı Hyunsuk.

"Öyle olduğunu mu düşünüyorsun?" diye kıkırdadı Jihoon. "Ruby, peki?"

"Yabancı isim koymak istemiyorum." diye somurttu Hyunsuk. "Zaten telaffuzlarım çok kötü."

Jihoon'un gözlerinin içine bakarken sinirli ifadesini takınmaya çalıştı. "Kızımın ismini söyleyemediğimi hayal etsene."

Jihoon'un gülmemek için sıktığı kaslarının gevşemesi bir saniye sürdü. "O zaman ne koyacağız kızımızın ismini?" diye sordu gülerken.

"Gülmeyi kes." diye mırıldandı Hyunsuk. Eski yerine dönerken kafasını Jihoon'un sert göğsüne öyle hızlı vurdu ki arkasında ki adamdan acı dolu bir inleme duydu.

"Çok açım." dedi Hyunsuk. "Bir şeyler yiyemez miyim?"

"Tatlım, maalesef." Hyunsuk'un uzun saçlarını okşarken konuştu Jihoon. Saçlarını öyle öptü ki Hyunsuk ruhuna kadar hissetti. Ellerinde biri Jihoon'un elini kavrarken içinde ki gerginlik büyüdü.

"Bunca ay boyunca ben taşıdım. Keşke doğuran kişi sen olsaydın."

"Elimde olsaydı bunu yapacağımı biliyorsun." dedi Jihoon.

"Biliyorum." Jihoon'un sesindeki güvene inandı Hyunsuk. Parmakları iç içe geçmişken karnının içinde ki varlığını güzelliğini düşünmeye çalıştı. "Korkuyorum." dedi Hyunsuk.

"Ben de korkuyorum." İkisi de gülmeyi kesemedi bir an. "Bu hiç yardımcı olmuyor Jihoon." dedi Hyunsuk, sakinleşince.

"Ne kadar mükemmel bir ebeveyn olacağını biliyorsun değil mi?" diye sordu Jihoon. Hyunsuk'un küçük parmaklarını okşarken alnını öptü. "Kızımız etrafındayken size nasıl bakacağımı bile bilmiyorum. Çünkü o kadar harika ve güzel görüneceksiniz ki ben her seferinde sizi kendime saklamak isteyeceğim."

Hyunsuk konuşmadığında Jihoon boğazından dar bir nefes verdi.

"Yarın bu saatlerde minik bir bedenin yanımızda olacağını hâlâ kabullenemiyorum. Bizim, ikimizin kızı o. Gözleri senden olacak, saçları benden. Büyüyünce sözleri ikimizin sözlerinin karmaşası olacak. Büyümeye devam ettikçe ben daha çok korkacağım. En azından şimdi güvenli ve sıcak yuvasında." Hyunsuk'un karnını okşamaya devam etti.

"Ama yarından sonra küçük elleri ve minik ayakları ile bize gösteriş yaparken güvenli bir yer bulmak için ömrümün sonuna kadar onunla kalmalıyım. Anlıyorsun değil mi beni Hyun? Çok değerli."

"Evet." dedi Hyunsuk. Çocuğu bu dünyaya getirmek bile zorken yaşadığı her an onlara sabretmeyi öğretmek daha zorluydu. Dünya tamamiyle berbat bir yerken.

"Evet, iyi ki bebeği sen doğurmuyorsun." dedi Hyunsuk. "Bu dramatik halinle bebeği sonsuza dek içinde tutardın."

Hyunsuk, Jihoon'un kahkahası ile kızının tekmesini aynı anda hissetti.

*

Hyunsuk, Hyein'in onunla doğuma girmeyeceğini öğrenince kendisi için oluşturduğu bütün güven duvarları yıkıldı. Endişe hemen kalbine doldu ama Jihoon'un ellerini sıkan parmakları onu kendine getirmeye yetti.

Jihoon'un ondan güven aldığını fark ettiğinde dik durmak zorunda kaldı. Hyein yoksa hâlâ Jihoon'a sahipti. Ruh eşi, bütün varlığıyla yanındaydı.

Doğuma hazırlanırken kıyafetlerini giymesine yardım etti. Odasında oturup hemşireleri beklerken annesi ve Jihoon'un annesinin bebek için getirdikleri kıyafetleri hazırladılar.

Seonghwa ve Hongjoong'un odaya girdiklerinde Wonbin'in küçük elleri arasında ki pembe çiçek buketini gördüğünde doğuma yaklaşık bir saati vardı. Kardeşinin ve eşinin bütün gün boyunca dışarıda olduklarını ama rahatsız etmemek için içeriye girmediklerini öğrenince tatlı bir kızgınlık sahnesi yarattı.

Ayrıca Wonbin'in karnını okşadıktan sonra sıkı ağzından çıkan bir kaç gevezelikten güldü, sinirleri yatıştı. Pembe çiçeklerin Junkyu'dan geldiğini Seonghwa'dan duydu.

Doğumhaneye giderken Jihoon'un hâlâ yanında olduğunu biliyordu. Parmakları hâlâ avuç içinde sıkıca bir sıcaklığa dalmıştı.

Hyein'in yerine diğer doktoru gördüğünde ağlamamak için kendini zorladı. Ablasının olması elbette güven sağlayacaktı ama şartlar buna el vermiyordu.

Doktor kendini tanıttığında isminin Seul olduğunu öğrendi. Çıplak ve şişkin karnında elini gezdirdiğinde bebeğin cinsiyetini sormayı ihmal etmedi. Hyunsuk'la sohbet etmeye devam etti ve güvenini kazandı.

Jihoon'u yanına aldıklarında uyuşturucunun vücuduna ilk kez enjekte edilişini gördü. Jihoon'un maskesinin ardındaki ağzı ona güzel sözler ve teselli cümleleri sıraladı.

Karnı etrafında ki ellerin hissini kaybettiğinde doktor onlara kızın ismini sordu.

"Hyunsuk pek bir şey beğenmiyor." diye konuştu Jihoon. Hyunsuk'un hasarlı gözleriyle karşılaşınca güldü ve alnına öpücük bıraktı.

Karnında ki gerginlik arttı ve parmakların hissiyatını çok nadir hissettiğinde gözleri zar zor açık kalıyordu. Kızının tekmeleri hissetmek istedi ama dakikalar sonra tiz bir çığlık kulağını doldurduğunda gözleri hiç istemeden kendiliğinden ıslanmaya başladı.

Jihoon'un ellerini sıkan elleri daha da baskı uygulayınca yüzünde biriken öpücüklerin sayısı arttı.

İlk kez göğsünde minik bir ağırlık hissedince kızının küçük yüzünü gördü. Ağlıyor ve çok güzeldi. Jihoon'un dediği gibi elleri ve ayaklarını sallayarak onlara gösteriş yapıyordu.

Ama hemşireler onu geri aldığında içinde endişe balonu sonunda patladı. Evinden ayrılmıştı. Sıcak yuvasından. Minik ellerini sıkıca sarmak istedi ama gidememek en büyük engeldi. Kendisi gibi bu duyguları en derinden hisseden Jihoon'a baktı. Hyunsuk'un gözlerinde oluşan yaşların aynısına tanıklık etti.

"Jihoon, onunla git." diye emretti Hyunsuk.

-

bebis dogdu!!!!
👉🏻👈🏻umarim bana olan sinirinizi alip goturur bu bolum, yazariniz geri dondu yeyyy🥳

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

43, hoonsuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin