vier.zwanzig.

68 16 4
                                    

İnce bir sızı gibi vücudunu vuran rüzgara lanet etti. Kollarını önünde birleştirmiş ve banka iyice yaslanmıştı. Aslında işi vardı ama şimdilik kendisi ile çelişmekten alıkoyamıyordu kendisini.

Neredeyse otuz metre ilerisinde oturan Jihoon'a baktı. Kampüsün kafesindeydi. Dört yıllık üniversite hayatı boyunca takıldığı arkadaşlarıyla oturuyordu. Evet ve birde kahvesini içiyordu.

Çok gerçekçi ve inanılmaz hissettiriyordu.

Asla Hyunsuk'un bedenini fark etmemişti. Zaten bu da Hyunsuk'u hiç üzmemişti. Birazdan onunla konuşmak zorunda kalacaktı, biraz daha cesaret toplamak için gözlerini yumdu.

Nasıl açıklayacaktı onu düşünüp durdu. Hey Jihoon, çocuğuna hamileyim mi diyecekti?

Kafasını iki yana salladı ve yaklaşık bir ay önceki o parti doldu aklının her bir köşesine. Aslında Jihoon ile o partide tanışmış değillerdi. Onlar daha önceden ailevi bir şekilde toplu bir düğünde tanışmışlardı. Hyunsuk'un babası Jihoon'un babasıyla liseden arkadaşlardı.

Böylelikle ortak bir düğünde aileleri ve oğulları da tanışmıştı.

Partide yaşanan her şeyi ölçüp bir sonuca varmak istedi. O gece yaşanan her şey tek taraflı değil aksine iki tarafında bolca zevk aldığı tatlı saatlerdi.

Biraz alkol ile kutsanmışlardı ama ikiside geceyi hatırlayacak kadar ayıktı. Hatta birlikte uyumuş ve sabah Jihoon onu arabasıyla yaşadığı eve bırakmıştı. Ama ondan sonra ne Hyunsuk konuşmak için bir adım atmıştı ne de Jihoon.

Elleri yine karnına yerleştirirken bebeğin varlığından bir haftadır haberi olan Hyunsuk gergince gülümsedi.

"Her şey yolunda, seni güzelce büyüteceğim."

Bakışları kafedeki Jihoon'u buldu. O da gülümsüyordu, arkadaşlarına. Titreyen telefonuna baktı. Babası arıyordu.

"Efendim?" dedi telefonu kulağına yaklaştırırken.

"Oğlum, konuştun mu?" Hyunsuk gergince dişlerini dudağına geçirdi.

"On dakika içinde konuşacağım baba, sende sonra arayabilirsin."

Babası onayladı ve telefonu kapattı. Ayağa kalkması ile kafenin kapısı açıldı. Uzun boylu bir oğlan ve arkasından iki kız çıktı. Ardından ise Jihoon ile bir arkadaşı.

Kurumuş dudaklarını ıslatarak yutkundu Hyunsuk. Aldığı nefes sanki Jihoon'un vereceği ağır cevaplar olduğunu hisseder gibi göğsünü parçalayıp geçti.

Farkında olmadan dudaklarını ısırdı ve kampüsün çıkışına doğru yürüyen Jihoon'un bedenine seslendi. "Hey Jihoon!"

Bütün arkadaşları ile birlikte Jihoon da sesin geldiği noktaya yani Hyunsuk'un bedenine döndü. Hyunsuk adını hatırlayabildiği kadar Yujin denen kızdan bakışlarını çekti ve Jihoon'a odaklandı.

Jihoon tanıdığı yüz ile tarafsıca bir surat astı ve Hyunsuk'un gözlerine baktı.

"Biraz konuşabiliriz miyiz?" dedi Hyunsuk ellerini iki yanına indirerek. Jihoon arkasını döndü ve az önce Hyunsuk'un baktığı kıza doğru konuştu.

"Yujin sen Sungchan ile git." Yujin kafasını salladı ve Hyunsuk'un yüzüne düz bir ifadeyle baktıktan sonra diğerleri gibi gitti.

Jihoon adımlarını Hyunsuk'un yanına atarken genç adam biraz önce oturduğu banka geri oturdu. Jihoon ise ona uydu ve oturmak yerine iki adım ilerisinde ayakta durdu.

"Nasılsın?" dedi Jihoon. Hyunsuk'un gergin beyni soru ile afaladı.

"İ-iyiyim." Sesini kontrol edemeyişi onu sinirlendirdi. Konuştuktan sonra indirdiği bakışlarını yine Jihoon'un siyah irislerine baktı.

"O gece olanlar," dedi elleri kucağında birleştirirken. "O gece olanlar yüzünden konuşacağım."

Jihoon konuyu merak etmiş gibi Hyunsuk'un yanında ki boş yere oturdu. "Ne olmuş o geceden sonra?"

Hyunsuk derin bir nefes aldı. Dünyanın başına yıkılmamasını umarak aldığı nefesi geri verdi. Karşısında ki adamın gergin ve hiç hoş olmayan bakışları ona yardımcı bile olmuyordu.

"Geçen hafta pek iyi hissetmedim. Bir kliniğe gittim ve test yaptırdım. Bana hamile olduğumu söylediler."

Gergince gözlerini kaçırdı Hyunsuk. Jihoon ellerini yırtık pantolonun dizlerine indirdi. Aldığı nefesi Hyunsuk duydu.

"Sabah hap almadın mı?"

"Aldım." dedi Hyunsuk tekrar ona bakarken. "Ve sende kor-"

"Korunmadım." dedi Jihoon kampüsün içinde gezen bakışlarını Hyunsuk'un bedenine döndürdü. Bıkkınlıkla bulanmış dopdolu bir nefes verdi.

Gözleri sözler ile büyüyen Hyunsuk kafasını iki elinin arasına aldı. Çıkardığı sitem sesleri Jihoon'un kulağına doldu.

"Özür dilerim." dedi Jihoon, Hyunsuk'un eğdiği kafasını kaldırmaya çalışarak. Hyunsuk koluna dokunan eli itti. Kafasını kaldırdı ama bakmadı ona, babasının söylediklerini hatırladı.

"Çocuğu doğuracağım." dedi Hyunsuk.

"Onu aldırabilirsin."

"Buna sen karar veremezsin!" diye çıkıştı Hyunsuk. Jihoon bulanık gözleri ardında hangi duyguları barındırdığını anlamadı. Anlamak istemedi. Karnını korur gibi kolunu kendine sardı.

"Onu tek başına büyütemezsin." Jihoon'un ağzından çıkan bıçak gibi keskin sözler Hyunsuk'un yüzüne saplandı. Onu tek başına büyütmek ne demekti? Kabul edecekti değil mi çocuğunu? Sadece Hyunsuk'un bebeği değil ki o?

"Ne?" diyebildi sadece. Ağzından daha fazla söz çıkamadı, kalbi o kadar ağırlaştı ki bedenine inene ağırlığın altında kaldı.

Jihoon onu kabul etmeyecekti. Jihoon çocuğu kabul etmeyecekti. Hyunsuk bakışlarını kucağına indirdi. Gözlerinde ki yaşlar akarken hayatının berbat oluşuna dair ilk kanıtı gözleriyle kabullendi.

Ne sanmıştı? Jihoon'un kabul edeceğini mi? Elbette ki kabul etmeyecekti, kendi hayatını berbat etmeyecekti.

Hyunsuk düşünceleri yüzünden özür dilemek için ellerini karnına götürdü. Çocuğundan böyle bahsettiği için kendini ultra süper beceriksiz bir ebeveyn olarak gördü.

Ama karnına bastırılan el ile gözlerini açtı. Nefes alışverişleri hızlıydı ama makinaların mekanik sesi onu bastırıyordu.

Gözleri kocaman olmuş karnına indi. Ardından karnının üzerinde ki tanıdık ele ve yüzük parmağında ki yüzüğe bakınca kalp atışları sakin olmak çabaladı.

"Bebeğim?" diye sordu tanıdık bir ses. Hyunsuk bakışlarını Jihoon'un varlığına kaldırırken. Adamın endişeli yüzü sakinleşmiş gibiydi. Hyunsuk en son neler yaşadığını hatırladı. Kızının iyi olduğunu biliyordu çünkü hâlâ karnının alt kısmında hareket halindeydi.

"Korkacak bir şey yok. Hyein'in erken doğum dediğini biliyorum ama bunu hiç kabullenememiştim ve şimdi yarın için kızımızı kucağımıza alabileceğimizi söylüyorlar. Hyunnie buna inanabiliyor mu-"

"Ji." dedi Hyunsuk. Kocasının yüzüne baktı ve oradaki yorgunluğu gördü. Kabusun içinde ki Jihoon'la aralarında milyonlarca fark vardı. Hyunsuk derin bir nefes aldı.

"Sadece beni öp." Jihoon'u aşağıya, kendine doğru çekerken konuştu.

"Lütfen."

-

43, hoonsuk Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin