Bahar akşamının en canlı saatlerinde, insanlar dışarıda cıvıldarken Hyunsuk ve Jihoon düğünleri için düzenledikleri mekanın kendileri için ayrılan odasındaydı.
Jihoon'un üst gövdesini saran gömlek birkaç dakika önce Hyunsuk tarafından temizlenmeye alınırken şimdi yeri boylamıştı.
Jihoon'un bacaklarına oturan Hyunsuk, kollarını genç oğlanın boynuna dolamış ve öpüşmelerini sakin bir dille sürdürüyordu.
Arada nefeslenmek için geri çekildiklerinde düştükleri durumla alay ediyorlardı. Daha sonra tekrar öpüşüyorlardı.
Hyunsuk geri çekildiğinde nefes alabilmek için yavaşça göğsünü kontrol etti. Belini tutan Jihoon'un kollarına tutunarak dik durdu.
Saçlarını bizzat dağıttığı eşinin saçlarını yine dağıttı Hyunsuk. Parmakları siyah saç tutamlarının arasından geçip ensesinde durdu.
"Gömleğini ne yapacağız?" Hyunsuk yerdeki gömleğe göz atarak sordu. Jihoon omuz silkti ve belinden tuttuğu oğlanı daha da kendine çekti.
"Bence bir problem yok." dedi Jihoon. Hyunsuk gözlerini büyüterek Jihoon'a baktığında hemen geri adım attı.
"Tamam güzeli-"
"Ben çıplak gezme diye burada kırk takla atıyorum ama beyefendi tınlamıyor bile." Hyunsuk, Jihoon'un göğsünden iterek inmeye çalıştı ama nafileydi.
Jihoon çok güçlüydü. Hyunsuk kımıldamıyordu bile. Jihoon eşinin yanağını öpmeye çalıştı ama Hyunsuk müsaade etmedi.
"Bırak beni Ji."
"Özür dilerim güzelim, ben bütün gece burada böyle kalırsak diye dedim. Yoksa aradım Sungchan'ı, yedek gömleğimi getiriyor." Hyunsuk, Jihoon'un gözlerine baktı.
İnanmak için gözlerini kısmıştı taa ki Jihoon onu oturdukları koltuğa yatırıp üzerine çıkana kadar. Ani hareketle hemen kollarını Jihoon'un boynuna dolamıştı Hyunsuk.
Bekletmeden dudaklarını birleştirdiğinde Hyunsuk hemen ona kandı. Narin bir öpücük akıp gitmeye devam ederken dakikalar sonra kapı çalmıştı.
Hyunsuk ellerini Jihoon'un çıplak göğsünde gezdirirken ikisi birlikte kapıya döndü. Hyunsuk'un meraklı bakışlarına Jihoon hemen cevap bulmak adına seslendi.
"Kim o?"
"Benim Jihoon, Sungchan. Şu ebesini sevdiğim gömleğini getirdim."
Kapının ardından gelen ses ile kıkırdamasını tutamayan Jihoon, Hyunsuk'un alnına bir öpücük bırakmış ve kapıya doğru yürümüştü.
Anahtarı çevirip kapıyı çok az açmıştı. Kafasını kapı aralığından çıkarıp Sungchan'ın elindeki gömleğini almıştı.
Sungchan kısık gözlerle ona bakarken Jihoon'un ne oldu derecesinde kafasını salladı.
"Şaftın kaymış Jihoon." Eğlenerek konuştuğunda Sungchan bilmiş bir edayla gülmüştü. Gömleğini alan Jihoon kapıyı Sungchan'ın yüzüne kapatmıştı.
Arkasını dönüp Hyunsuk'a baktığında eşinin çoktan kalkıp kıyafetlerini düzelttiğini gördü.
Askıyı bir kenara atan Jihoon gömleğini giyerken aynadaki dağılmış görüntüsüne baktı. Saçlarını darmaduman eden Hyunsuk'un minik bedenine kaydı bakışları.
Onu ilk kez böyle dağıtan tek kişiydi Hyunsuk. Ona dokunmaktan korkuyordu ama dokunmazsa da ölecekmiş gibi hissediyordu.
Saçını başını düzelten Hyunsuk hemen arkasını dönmüş ve Jihoon'un yanına doğru yürümüştü.
Düğmelerini ilikleyen Jihoon'a yardım ederek çıplak tenini örtmüştü. Derin bir nefes veren Jihoon bıkkınlıkla konuştu.
"Hemen evimize gitsek olmaz mı?"
"Hayır." dedi Hyunsuk. Biraz yükseğe kalkarak Jihoon'un saçlarını düzeltmeye çalıştı. Jihoon hemen beline sarıldı o sırada.
"Zaten biraz eğlenip gideceğiz. Bebeğim çok yoruyor beni."
Jihoon şakacı bir şekilde kızgınlıkla baktı. Hyunsuk düzeltti hemen.
"Güzel kızımız demek istedim." Jihoon tatmin olmuş şekilde kocaman gülümsedi.
Yalnız kaldıkları her an Jihoon, bebeklerinin kız olacağını söyleyip duruyordu. Hyunsuk'un da bu şekilde seslenmesini istiyordu.
En sonunda el ele odadan çıktıklarında pekte yüksek sesli olmayan müziğe doğru yürümüşlerdi. Jihoon, Hyunsuk'un belinden tutarken büyük salonun köşesinde onlar için ayrılan yere yönelmişlerdi.
"Dans edelim." demişti Hyunsuk oturmayı reddederek. Jihoon'un kolundan çekiştirmeye çalışmıştı ama genç adamdan tık yoktu.
"Olmaz güzelim, seninle ilgilenirken çok yoruldum ve acıktım." demişti. Hyunsuk'u kendisiyle çekmeye çalışarak ikna etmeye çabalıyordu.
"Hem kızımız da acıkmıştır."
Kafasını salladı Hyunsuk.
"Hayır enerjim daha yerinde, dans etmek istiyorum Ji." Jihoon etrafındaki insanların dans edişine baktı. Herkes cidden de eğleniyordu. Gerçi bu süre zarfında onlarda sıcak anlar geçirerek eğlenmişlerdi.
"Tamam." dedi Jihoon, eşinin elini tuttuğunda yine konuştu. "Nerede dans edelim?"
Yüzünde büyük bir mutluluk açan Hyunsuk hemen Jihoon'un bedenini dans edenlerin uzak kaldığı bir bölgeye çekti.
Bedenlerini sallanmaya ve birbirleri ile uyum içine sokmaya çalışmadan hemen ayak uydurmuşlardı.
Jihoon, Hyunsuk'un ince bedenini etrafında çevirirken eşinin bundan keyif aldığını görebiliyordu. Yüzünde güzel bir tebessüm vardı, vaktiyle yaklaşan bir bahar gibi.
Hyunsuk sırtını Jihoon'un göğsüne yasladığında hemen beline eller sarılmıştı. Etrafında olan bitenleri izlemeye koyulmuştu ikiside.
Onlara pekte uzak olmayan bir masada aileleri yemek eşliğinde içkilerini yudumluyordu. Hyein ve Jieun hararetli bir şeyler konuşuyordu. Hongjoong etrafta yoktu.
Hyunsuk anlamamış şekilde etrafı aradı ama bunu pek takmayıp göz ardı etti. Daha sonra bu konuyu ikizine sorabilirdi.
"Seni seviyorum Jihoon." dedi Hyunsuk.
Bir kez daha etrafında ki insanların neşesine bu denli sebep olmaları ve bunun en büyük nedeni olan kişiye aşkla konuştu Hyunsuk.
"Bende seni seviyorum güzelim."
-
hesabimda yeni yayimladigim bir hoonsuk fici daha var bakmak isterseniz
ve
oy siniri 16
(zaten dolana kadar bende bolumu yaziyorum)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
43, hoonsuk
FanfictionHyunsuk, Park Jihoon'un çocuğuna hamileydi. - Bu kurgu da geçen her türlü olay, davranış ve kişilerin gerçek ile bağlantısı bulunmamaktadır.