Yatağın yumuşak çarşafının içinde doğruldu Hyunsuk. Her zaman olduğu gibi bir eli iyice belirginleşmiş olan karnına gidip okşarken diğer eli Jihoon'un yattığı taraftaki yastığını kendine doğru çekmişti.
Haftalardır olduğu gibi Jihoon'un olduğu taraf boştu.
Banyonun içinden gelen sesler ile Hyunsuk çok erken olduğunu fark etti. Normalde Jihoon'un işe gidiş saatlerinden sonra uyanırdı. Ama bugün erken açılmıştı gözleri.
Karnını ovalarken gözlerini yumdu, Jihoon'un saf misk kokusunu ciğerlerine doldurdu.
Yerminci haftanın neredeyse içindelerdi. Karnı mezuniyetten bu yana daha da büyümüştü. Hyunsuk için elbette bir sorun değildi ama eskisinden daha ağır hissediyordu kendisini. Herhangi bir işe başladığında yarım saatte bir oturmak için mola vermesi gerekiyordu.
Bebeği zaten yoruyordu ama Hyunsuk bu duygudan memnundu. Ara sıra konuşmayı seviyordu. Henüz tekme atmasa bile Hyunsuk onun minik kalbinin atışlarını bazen duyuyor gibiydi.
Ağlıyordu, hormonlar cidden aşırı bunaltıcı gelmişti ona. Bazen en ufak bir çalkantı da bile birine bağırmaya hazırdı. Ne yazık ki bu da sürekli zavallı Jihoon'a oluyordu. Hyunsuk bunu düşündükçe eşi için kötü hissetti. Sıcak yuvasından çıkıp Jihoon'la birlikte duş alma fikri geldi aklına.
Ama hemen red etti beyni. Bunu kabul edemezdi. Son zamanlarda vücudu hakkında eskisi kadar harika hissetmiyordu. Aşırı haşlanmış bir pirinç topu gibi hissediyordu. Çatlakları gün yüzündeydi ve bu ona aşırı güvensizlik yayıyordu.
Elbette hâlâ Jihoon'un öpücüklerinin eskisi kadar tatlı olduğunu biliyordu.
Banyonun açılan kapısı ile Hyunsuk cama dönük olan vücudunu çevirdi. Sırt üstü uzandı ve gömleksiz bir Jihoon buldu. Gözleri yapılı göğsünde gezindi. Ağzı sulandı.
Şu azgın düşüncelerini yok et Hyunsuk, kendi kendine söylendi.
Jihoon üzerine giydiği beyaz gömlek ile Hyunsuk'un hâlâ yattığı yatağa döndü.
"Bebeğim seni uyandırdım mı?" Sesindeki naziklik Hyunsuk'un kalbine hoş mırıltılar bıraktı. Yatağa yaklaştı ve eşinin üzerine doğru eğildi.
Hyunsuk cevap veremeden dudaklarını esir alan dudaklara izin verip ağzını açtı. Jihoon'un dili ağız yuvasına doğru girdiğinde Hyunsuk rahat bir nefes verdi burnundan.
"Hayır, uyandırmadın aksine ben uyandım." demişti Hyunsuk, Jihoon ondan geri çekilip boynunu öperken.
"Oldukça erken, biraz daha uyumalısın." demişti Jihoon boynuna öpücükler bırakırken. Geceliği yüzünden açık kalan köprücük kemiklerini öperken derin bir nefes aldı.
Hyunsuk, Jihoon'un daha önceki sorusuna cevap veremeden genç adam tekrar konuştu. "Seni gerçekten özledim."
Sesindeki saf arzudan Hyunsuk açıkçası Jihoon'un ne demek istediğini biliyordu. En son sevişmelerinin üzerinden haftalar geçmişti ve Hyunsuk'un güvensizliği buna oldukça yardım ediyordu.
"Bende seni özledim, Ji."
"Bu gece." dedi genç adam. Elmacık kemiklerinin en çıkık noktasına peluş dudaklarını bastırdı. "Bu gece o özlemi giderelim." demişti.
Hyunsuk başını salladı. Jihoon'un hazırlanışını izledi ve en son eşiyle birlikte kapıya kadar yürüdü. Bugün için son olmayan ama bulundukları saatin son öpücüğünde kayboldukların da Jihoon evden çıktı.
Hyunsuk yatak odasına geri döndü ve sıcak yuvasına girmeden önce üzerindeki uyku tişörtünü çıkardı. Aynanın önünde hemen belirlenen yansımasına baktı. İçgüdüyle hemen elleri karnını buldu ve yaptığı en sık şeyi yaparak okşadı.
Şişen göğüslerini ve ten rengi koyulaşmaya baslayan göğüs uçlarına baktı. Bakışları aşağıya kaydı eskiden ince bir belin bulduğu yerde yer yer açmaya başlayan çiçekleri gördü. Elleri çatlakların üzerinde gezinip durdu.
Güzel değilsiniz, diye fısıldadı Hyunsuk. Jihoon'un onları sevmeyeceğini düşündü.
Uyku tişörtünü giydi ve yuvasına geri döndü. Çarşafların arasında Jihoon'un tarafında yeniden uykuya daldığında güneş henüz yeni ısıtıyordu dünyayı.
-
"Krep istediğini daha erken söylemeliydin Hyunnie. Woobin için püresini hazırlarken sana da krep yapabilirdim."
Seonghwa yemek masasının ortasına son tabak olan omleti bırakarak konuştu. Hyunsuk çatalını ağzından çekip salatalığı çiğnerken ellerini iki yana salladı.
"Bu bile fazla."
"Bir dahakine yapacağız ama." diye zorladı onu Seonghwa. Wonbin'in plastik kaşığını eline verip püre tabağını yakınına itmişti. Minik çocuk gülüp püresine ilk kaşığını daldırmıştı.
Hongjoong'un mezuniyet gecesinde onunla ev hakkında konuşmasından sonraki günlerde ailecek Hyunsuk ve Jihoon'un dairesinin yanındaki daireye taşınmışlardı.
Hongjoong'un Busan'a gitmesi üzerine -ki son zamanlarda Jihoon'un da işe gitmesiyle- sabah kahvaltılarını birlikte yapıyorlardı.
Hyunsuk, Seonghwa'nın arkadaşlığından oldukça hoşlanıyordu. Genç adam çok güzeldi, zekiydi ve inanılmaz biriydi.
Müthiş bir temizlik yeteneği vardı. Wonbin ile ilgilendiğinde süper bir anne oluyordu. Hongjoong ile ilgilendiğinde ise mükemmel bir eş.
Yemek yapmada başarılıydı ve Hyunsuk açık konuşmak gerekirse son zamanlarda aldığı kiloların hepsinin Seonghwa'nın yaptığı yemekler olduğunu söyleyebilirdi.
"Neden bu kadar dalgınsın?" Seonghwa yemeğini yerken konuştu.
"Aslında senle sanırım bir şey konuşmak istiyorum." Hyunsuk bu konuyu Seonghwa dışında kiminle konuşacağını elbette düşünmüştü ama yalnızca tek seçenek Seonghwa'ydı.
Ona anlayabilecek tek kişi oydu.
"Hm, devam et." dedi Seonghwa. Yemek yemeyi bıraktı ve tüm dikkatini Hyunsuk'a çevirdi.
"Şöyle ki," Hyunsuk kızarmaya başlayan yanaklarını göz ardı etmeye çalıştı. "Vücudum değişiyor ve bu da bir takım değişikliklere yol çatı. Hem de hiç hoş olmayan."
"Asıl mesele çatlaklarım deme?" diye sözünü böldü Seonghwa. 'Çatlaklarım' kelimesine biraz baskı uygulayarak ona bakmaya devam etti.
"Aslında, evet." dedi Hyunsuk. "Hiç hoş değiller ve Jihoon'un görmesini istemiyorum."
"Ah, Hyunnie." demişti Seonghwa. Anlayışla gülümsedi ve sanki Hyunsuk'a sır verecekmiş gibi ona doğru eğildi.
"Ve o hiç hoş karşılamadığın çatlaklar uzun süre senle yaşayacak."
Hyunsuk kaşlarını çattı. Seonghwa bunu anlamış gibi sandalyesini biraz geriye itti ve ayağa kalktı. Giydiği beyaz tişörtün eteğini tutup kaldırdı. Yumuşak bir göbeğin dışında düz karnına baktı Hyunsuk. Ardından gözlerinin kocaman açılmasına değecek o 'çatlakları' gördü.
"Aman Tanrım! Wonbin doğalı neredeyse bir yıl olacak ve hâlâ duruyorlar mı?" Hyunsuk tereddüt etmeden sordu.
Seonghwa hızla başını salladı ve yerine geri oturdu. Wonbin'in yüzünü biraz temizlerken konuştu.
"Çatlaklarıma rağmen Hongjoong ile güzel gecelerde geçirdim."
"Peki bunu nasıl karşıladı? Onlara nasıl baktı?"
"Hyunsuk." dedi Seonghwa elini uzatıp Hyunsuk'un ellerini tutarken. "Onları görmüyorlar bile. Çünkü asıl ilgilendikleri biziz, çatlaklarımız değil. Bu yüzden kendinize olan güveninizi kırmayın."
Hyunsuk gözlerini yumdu ve başını salladı. Bunun üstesinden gelebilirdi. Seonghwa parmakları arasındaki ellerini sıktı ve tekrar ona bakmasına sebep oldu.
"Eğer çok rahatsız olursanız onları güzel iç çamaşırları ile gizleyin."
-
oy siniri 23
ve evet diger bolum
tamamen
mustehcenlik iceriyor
ŞİMDİ OKUDUĞUN
43, hoonsuk
FanfictionHyunsuk, Park Jihoon'un çocuğuna hamileydi. - Bu kurgu da geçen her türlü olay, davranış ve kişilerin gerçek ile bağlantısı bulunmamaktadır.