buraya cok fazla sey yazmak istemiyorum ama istemeden illaki bir seyler soyleyesim geliyor.
eskiden cok yazmazdim ama simdi fice olan ilginize karsi nasil tesekkur etmeliyim bilemiyorum. ama cok minnettarim.
umarim keyif alarak okuyorsunuzdur. iyi okumalarr<3
-
Seoul'e öğleden sonra vuran güneş hâlâ sımsıcaktı. Hyunsuk gözlerini açtığında ilk olarak açık balkon kapısından içeriye giren rüzgârı hissetti. Daha sonra gözleri dışarıda ki açık gökyüzüne kaydı. Masmavi gökyüzünü süsleyen sarı güneş oldukça mutlu gözüküyordu.
Elleri her zamanki gibi karnına gitti ve okşadı. Bebeğine sevgisini eksik etmedi. Jihoon'un tişörtlerinden birini giymişti. Adamın bedeni ona oldukça büyük geliyordu. Tıpkı hamile tişörtü gibiydi. Tişörtünün altına kısa şortlarından birini giymişti. Yaz cehennemi yaşatıyordu.
Hyunsuk yavaşça uyuduğu yerden doğrulmaya karar verdi. Önce ince çarşafı bir kenara attı. Ardından bir eli karnındayken diğer elinin desteğiyle dik oturmaya çalıştı. Eskisine göre daha çok yorulmaya başlamıştı. İşler arasında oturma molası vermeden devam edemiyordu.
Karnı büyümüştü, eskisinden daha büyüktü. Beşinci ayın içindelerdi. Yakında cinsiyetini öğreneceklerdi bile. İçgüdüsel olarak elleri tekrardan karnını okşadı ve acıktığını fark etti. Saat öğleden sonra bir civarındaydı.
Jihoon ile işe gitmeden önce birlikte yaptıkları kahvaltıdan sonra geri uyumaya dönmüştü. Olası açlığını normal karşıladı. Aklı kurcalanırken ne yiyebileceğini düşünmeden duramadı.
Banyoya gidip rutinini halletti. Mutfağa girdiğinde aklının en uzak köşelerinde bir fikir parladı.
İki yıl önce Gangnam yakınlarında ki bir köftecide yediği köfteler aklına geldi. Hormonları hemen devreye girdi. Canı köfte istiyordu. Ama Gangnam'da ki o köftecide yemek istiyordu.
Bu düşünceyi ikinci kez düşünmeden odasına gitti. Bol bir kumaş pantolun giyerken yine Jihoon'un beyaz tişörtlerinden birini giydi. Saçlarını hızla taradı ve vestiyerden çantasını alıp dışarıya adım attı.
Taksiye binip uzaklaştığında bile yalnızca aklında yiyeceği leziz köftelerin tadı vardı. Sanki yavrusu da bunu hissetmiş gibi içinde yuvarlanıyordu. Hyunsuk gittikçe acıkmaya başladı.
Şoför onu şehrin merkezinde indirdiğinde zihnindeki rotayı takip ederek köfteciye gitti. Yürürken güneşin sıcaklığını göz ardı etmeye çalıştı. Ama yaptığı tek şey göz ardı etmek iken bu çok imkansızdı. Güneş cehennemdi.
Köftecinin kapısından içeriye girdiğinde burnuna ulaşan leziz kokular onu güneş ile olan tartışmasını unutturdu.
İki porsiyon köfte sipariş etti ve bekledi. Köftelerini yerken aklından geçirdiği tek şey ne kadar leziz olduğuydu. Bundan sonra zincirleme olayların yaşandığı saat başladı.
Hyunsuk önce Jihoon'a fotoğraf atmak amacıyla telefonunu aradı ama bulamadı. Çarşafların arasında yatakta unuttuğunu iki dakika sonra fark etti. Daha sonra ödemeyi yapıp Jihoon'un ofisine gitmeyi planladı ama cüzdanını çantasının içinde bulamadı.
En sonunda onu taksinin koltuğunda bıraktığını fark ettiğinde başından aşağıya kaynar sular indi.
Oturduğu masadan etrafına bakarak birinin telefonunu kullanmayı düşündü. Oturduğu yerden kalkarken karnına dikkat etti. Sonunda gözüne kestirdiği adama doğru birkaç adım attı. Genç adam masasında ki yabancıyı görünce kafasını kaldırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
43, hoonsuk
FanfictionHyunsuk, Park Jihoon'un çocuğuna hamileydi. - Bu kurgu da geçen her türlü olay, davranış ve kişilerin gerçek ile bağlantısı bulunmamaktadır.