-OKUL-

409 27 2
                                    

Kapıyı açıp açmamakta kararsızdım. İçeride birisi var mıydı? Varsa kimdi? Hırlı mı? Hırsız mı? Bilemiyorum...

Beklemediğim bir şekilde durdu. Ben de fırsattan istifade hemen ellerimi dizime koyarak soluklanmaya başladım. Başımı kaldırdığımda günün bilmem kaçıncı şokunu yaşadım. Bi kulübe..

'Ormanın ortasında bi kulübe mi?'

Kurt biraz ilerledi ve oturdu. Bana baktı. Ben de ona. Bu sefer gözlerinde 'Kulübeye gir.' dermiş gibi bir ifade vardı. Ne yapacağımı bilemedim. Kurt yine o şekilde baktı. Aslında onu dinlemeyecektim. Fakat ayağımdan tutup beni suya atan bi kurttu o. Bu yüzden bu sefer onu dinleyerek, kulübeye doğru ilerlemeye başladım. Adımlarımı yavaş, kısa, bi o kadar da dikkatli atıyordum. Kulübenin önüne varınca durdum. Basamakları çıkarken gelen gıcırtı sesleri, buranın epey eski bir yer olduğunu kanıtlıyordu. Kapının önünde durdum. Elimi kapının koluna koydum.

Kapıyı açıp açmamakta kararsızdım. İçeride birisi var mıydı? Varsa kimdi? Hırlı mı? Hırsız mı? Bilemiyorum...
Ama bir tarafım da çok meraklıydı. Acaba içeride ne var? Kurt neden getirdi beni buraya? Diye diye sorular artıyordu yine.

Derin bir nefes aldım. Cesaretimi toplayıp kapıyı açtım. Karanlık bir oda. İçeri girmeye korktum açıkçası. Neyse ki, kurt benden cesur çıktı. Durduğu yerden hafif koşarak yanıma geldi. Sonra bir şeyleri kokladı ve içeri girdi. Ben de kurttan aldığım cesaretle içeri girdim. Tek odaydı. Fakat önümde bir kapı daha vardı. 'Herhalde kulübenin arka kapısıdır' diye düşündüm.

Ben evi incelerken kurt gördüğüm o kapıya doğru ilerledi. Ona bakarken arkamdaki kapı birden kapandı. Korkuyla geriye sıçradım. Yaklaşıp açma girişimlerinde bulunsam da nafile. Açılmıyordu. Kurtun önünde durduğu kapıya doğru ilerledim. Tek çarem buydu zaten.

Kapıyı açınca kurt dışarı çıktı. E tabi ben de. Kapı yine kapandı. Ben etrafıma bakındım. Buradaki ağaçlar bir başkaydı? Sanki daha uzundu ağaçlar.

Hava ne kadar aydınlık olsa da bi o kadar da kasvetliydi. Sanki daha boğuktu. En azından sabah olduğunu ağaçların arasından zorla giren güneşin ışıklarından anlamak mümkündü.

Kurtun ayağımı çekiştirmesiyle gök yüzünü izlemeyi bırakıp ona baktım. Yine bir yerlere gidecektik anlaşılan. Kurt beni arkasında bırakarak yürümeye başladı. Ben ise onu takip ediyordum.

Geçtiğimiz her yer sanki aynıydı. Ağaçların hepsi bana aynı gelmişti. Peki beni nereye götürüyordu ki? Bu ormanın sonu nereye gidiyordu?

Artık yürümekten ayaklarım ağrımaya başlamıştı. Ben de artık tükenmiştim. Daha ne kadar şey öğreneceğim kendim hakkında? Durdum. Ellerimi yine dizlerime koyup soluklanmaya başladım. Kurt durduğumu anlamış olacak ki, yanıma geldi.

"Yoruldum ya!"

Ne? Ben.. Ben konuştum mu? Konuşa biliyorum artık.

"Konuşa biliyorum artık! Şükürler olsun!"

Ben burada sevinirken kurtta sevinmiş gibi üstüme atladı ve yüzümü yalamaya başladı.

"Tamam tamam dur artık!"

Sevinçten çığlık ata bilirdim bu koca ormanda. Ama gitmemiz gereken yerler vardı. Kurt üstümden indi ve etrafımda dolanmaya başladı. Ayağa kalktım.

"Hadi bakalım. Nereye gidiyoruz?"

Sorumu sormamla hızlıca yoluna devam etmeye başladı. Ben de onu takip ediyordum. Ta ki, önümüze paslı, büyük bir demir kapı çıkana kadar.

"Burası.. Neresi?"

Kurt kapının yanına geçip yukarıyı işaret etti. Başımı kaldırıp onun gösterdiği yere baktım. Bi tabela vardı. Elimi uzatıp üstündeki yoğun tozu silmeye çalıştım. Ortaya çıkan yazı donup kalmamı sağladı.

'ÖLÜMSÜZLER OKULU'

'ÖLÜMSÜZLER OKULU'

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Ölümsüzler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin