-BABA?-

113 13 0
                                    

Kaan'ın sesiyle başımı onlara çevirdim. Gözlerimden yaşlar bir bir süzülmeye başladı. Şaşkınlığım bir an bile azalmazken nefes almaya çalıştım.

Bekliyordum. Neyi mi?

Su'yun konuşmasını tabii ki de. Beni eskiden tanıdığını söylemişti. Ya da ağzından kaçırmıştı diyelim biz buna.

Her şeyin zaten karmaşık olduğunu düşünmüştüm. Meğer en karmaşık olan şey Su...

Eğer gerçekten de söylediği gibi beni eskiden tanıyorsa, ilk günden başlayan bakışı, gülümsemesi her şeyi açıklıyordu. Peki neden?

Neden bu olayı ben çözüyorum? Neden bu zamana kadar bana o anlatmadı? Tanımıyor muydu beni? Neden ben yalnızlığımda boğulurken bir adım atıp da kendini bana göstermedi?

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha aldım. Bu kaçıncı derin nefestir bilemiyorum. Bildiğim tek şey yakında çıldıracağımdı. Konuşamıyor olmak beni zaten delirtirken, bir de onun susması vardı.

'Su, ne biliyorsan anlat.'

Yazdım kağıda. Okudu ve yine garipleşmeye başladı. Yüzü solmaya, beti benzin atmaya başladı. Elleriyle boynunu kaşıyordu. Bu hareketten gergin olduğunu anlamak mümkündü.

Tam sakinleşmeye başlamış, ağzını açmıştı ki, kapı açıldı. Sinirle gözlerimi kapattım. Harbiden şanslıydı bu kız. İkidir tam konuşacağı sırada biri gelip ortamı bozuyordu.

Ömer'e baktım. Halini görünce ağlayasım geliyordu. Ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüş, gözaltıları morarmış, yüzü de solgun bir haldeydi. Benim yüzümden bu durumda olduğu gerçeği kafamdan silinmezken kağıda bir şeyler yazdım.

'İyi misin, Ömer?'

Kağıdı ona verdiğimde okudu. Gözleri hala bu kısa yazıyı turlarken çenesinin titrediğini gördüm. Başımı eğip yaptığım şeylerin acısını çıkarmak için ağlamak, kendime kızmak istedim. Ama şimdi ben ağlarsam, Ömer daha da kötü olacaktı. Bu yüzden de daha fazla bu durumu sürdürmemek adına dayanacaktım...

Bakışlarını kağıttan yere çevirdi. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Daha sonra bana döndü ve gülümsedi. Yanıma gelip oturdu.

"İyiyim, Leylam. İyiyim, kardeşim."

Dayanamayıp kollarımı boynuna doladım. Başımı omzuna koydum ve son ana kadar dayanan göz yaşlarımı akıttım. Duyduğum diğer hıçkırıklarla Ömer'in de ağladığını anladım.

Bir anda başka kollar ikimizi birden sardı. Su da bize katılmış, o da ağlıyordu. Hepimiz salya sümük ağlarken arkadan kapı sesi geldi.

Ayrılıp kapıya baktık. Kaan ve Lia kapıda durmuş garip garip bize bakıyorlardı. Ben ağlamaktan kızardığına emin olduğum burnumu çekip gözlerimi kırpıştırdım. Gözümdeki yaşlardan net göremiyordum.

Kaan diğerlerine baktı. Bakışlarının son durağı gözlerimdi. Gözlerime baktığında hafifçe gülümsedi. Kapıyı kapatıp bize yaklaştı. Lia hemen gelip omuzumda oturdu ve yanağıma sarıldı.

"Şu ikisinden beklerdim de, senden beklemezdim be, Ömer."

Dediğinde gözlerim Ömer'e döndü. Ağlamaktan gözleri şişmiş ve kızarmıştı. Pembeye dönen burnunu çeke çeke kaşlarını çatmış Kaan'a bakıyordu.

"O ne demek, lan?! Erkekler de ağlar. Bi kere benim can parçam, kardeşim konuşamıyor. Tabi ağlayacağım."

Diyerek ayağa kalktı. Hızla odadaki lavaboya girip kapıyı sertçe kapattı. Kaan arkasından gülerek konuştu.

Ölümsüzler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin