-ALİ-

373 21 10
                                    

Kapıyı açtığım anda etrafta insanların koşuşturduğunu gördüm. Hatta biri tam üstüme düşecekken uçmaya başlamıştı..

Kurt kapının yanına geçip yukarıyı işaret etti. Başımı kaldırıp onun gösterdiği yere baktım. Bi tabela vardı. Elimi uzatıp üstündeki yoğun tozu silmeye çalıştım. Ortaya çıkan yazı donup kalmamı sağladı.

'ÖLÜMSÜZLER OKULU'

"Ölümsüzler Okulu mu? Sen ciddi misin?"

Kurta yönelttiğim soruyla bakışlarımı da ona çevirdim. Kurt bana öyle bi baktı ki, susmayı tercih ettim o an. Burnuyla büyük, paslı kapıyı işaret etti. Ben de mecbur açacaktım. Elimi paslı demirlere götürdüm. İttim itmesine de kapı ağır olduğu için tüm gücümü vermek zorunda kalmıştım. Açılırken kulağıma dolan gıcırtı sesleri etrafta yankılanıyordu. Birazcık açmayı başardım. En azından geçe bileceğim kadar.

Kurt önden bahçeye girdi. Ben de girince büyük, çok büyük bir bina? karşıladı beni. Tam kurta bakmak için döndüm, kurt yok olmuştu. Gitmişti. Beni ilk kez yalnız bırakmıştı. Belki de onu bi daha göremeyecektim..

Uzun, taşlı yolda yürümeye başladım. Taşlardan oluşan merdivenleri yavaşça çıktım. En sonunda tahtadan olduğunu düşündüğüm kapıya ulaştım.

Kapıyı açtığım anda etrafta insanların koşuşturduğunu gördüm. Hatta biri tam üstüme düşecekken uçmaya başlamıştı. Ona baktığımda biraz uçup, yere indiğini ve yine koşmaya başlamasını izledim. Etrafa ucube gibi baktığımdan eminim. Ne de olsa böyle şeyleri ilk kez görüyordum. Bazıları bi kenarda konuşurken arada sivri dişlerini çıkarıyordu. Muhtemelen, kurt adam ola bilirler. Diğer bir tarafta göz renkleri değişen, boyunlarında balık solungaçları olan kızlar ve erkekler konuşuyorlardı. Onlar da büyük ihtimal ya deniz kızı, ya da sirenler ola bilir.

Bunları nereden bildiğimi bilmiyorum. Ama beynimin bir köşesine kazınmış gibilerdi.

Ortadaki büyük merdivene baktığımda yukarıdan yaşlı bir kadının geldiğini gördüm. Kadın bana doğru yaklaşıyordu. Gelip tam önümde durdu.

"Sen Leyla olmalısın."

Konuşurken ağzından çıkan yılan diline odaklanmıştım. Bir insanın nasıl olur da yılanda olduğu gibi bir dili olurdu? Çok fazla bekletmeyip konuştum.

"Evet. Benim."

"Neden geldiğini ve kim olduğunu biliyor musun peki, Leyla?"

Ne yani o bilmiyor muydu?

"Ben neden geldiğimi inanın bilmiyorum. Ölümsüzler Okulu yazıyordu tabelada. Fakat ben ölümsüz değilim. Normal bi insandım ben. O ormana nasıl geldiğimi, nasıl oraya düştüğümü bilmiyorum."

"Anlaşılan konuşkan bi kızsın. Ve Leyla, unutma. O kulübeden geçe bilen her kes ölümsüzdür. Ölümlülere o kapı asla açılmaz. Ama öyle görünüyor ki, sen ölümsüzsün. Ve buradasın."

"N-nasıl yani? Siz o kulübeyi biliyor musunuz?"

"Sorularının cevabını zamanla ve misliyle alacaksın. Şimdi sana kendimi tanıtayım. Ben Hafize Yılmaz. Bu okulun müdürüyüm."

Derken yanımıza bir adam ya da çocuk? Geldi. Her neyse benim yaşlarımda işte.

"Bu da benim torunum, Ali. Sana okulu o gezdirecek. Aynı zamanda okulumuzun kurallarını da anlatır."

"Tabi. Memnun oldum ee.."

Diyerek elini uzattı.

"Leyla. Ben de memnun oldum."

Ölümsüzler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin