-GERÇEK-

118 13 0
                                    

Önüme koyulan kahveyle irkildim. Bakışlarım önce kahveye, ardından da karşımda oturan üçlüye kaydı. Üçü de kollarını önünde birleştirmiş, ciddi bir yüzle beni bekliyorlardı.

Neden mi?

Neden ağladığımı merak ediyorlardı. Kaan az önce yaşadığım şokta bana seslenmiş, ben cevap verememiştim. Yani bakamamıştım.

Şimdi defterimi önüme koymuş, kalemi arıyordu. En sonunda diğer masadaki kalemi alıp nazikçe önüme koydu.

"Hadi, Leyla. Başla."

Derin bir nefes alarak kalemi aldım. Gördüklerimi kağıda kısa bir şekilde yazdım.

'Kabusta bir adam gördüm. Daha sonra bir şeyler hatırladım. Bu sanrı benim küçüklüğümdü. Ve o adam beni kucağına almıştı. Ben ona... Baba diyordum...'

Kağıdı onlara çevirdiğimde üçü de okudu. Ve sadece ikisi şaşkındı. Su hiç bir tepki göstermiyordu.

"O zaman gördüğün o adam... Baban mı?"

Ömer'in sorduğu soruya bakışlarımı Su'dan çektim ve omuz silktim. Galiba, evet. Babam olabilirdi. Yani ben ona baba diyordum.

"Bu senin gördüğün ilk sanrı. Değil mi?"

Kaan'ın sorusuna başımı salladım. Daha önce sadece kabuslar görmüştüm. Ama ilk defa şimdi, uyanıkken bir şeyleri görüyordum. Geçmişi...

Bakışlarımı tekrardan Su'ya çevirdim. Bakışları donuktu ve sadece masaya bakıyordu. Şaşkın değildi. Sanki düşünceliydi. Bir şeyler düşünüyordu.

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes daha aldım. Artık bir şeylerin saklanması beni sinir ediyordu. Sabrım sınanıyordu sanki. Biraz daha böyle gizemler olursa, sinirden ağlayacaktım artık.

Ne yapacağımı bilmeden elimle saçlarımı arkaya doğru attım. Şu an her kes ortada neler olduğunu çözmeye çalışıyordu. Su hariç tabi. Kesinlikle bir şeyler biliyordu. Elbet onun da sırası gelecekti. Bildiği her şeyi bana anlatacaktı. Sadece sesimin geri gelmesi lazım. Yazınca pek etkili olmuyor böyle konular.

Bir kaç dakika sonra Ömer kol saatine bakıp ayağa kalktı. O kalkınca Kaan ve Su da ayaklandı.

"Hadi hadi derse. Leyla, sen de kendine dikkat et. Bir şeye ihtiyacın olursa da, sınıfı biliyorsun."

Başımı salladım. Onayımı alınca, üçü de kapıya doğru ilerledi. Kapıdan çıkmalarını izlerken Su ile bakışlarımız kesişti. Bir kaç saniye baktı, ardından kafasını çevirdi ve kütüphaneden çıktı.

Bir kaç dakika öylece kapıya baktım. Geri dönüp kitapları aldığım yere koydum tekrar. Defterimi ve kalemi alıp kapıya ilerledim. Büyük kapıyı açıp koridora çıktım.

Büyük merdivenin başına geldim. Bir süre öyle durup yukarıdan okulu seyretmeye başladım. Çok büyük bir okuldu. Çokta öğrencisi vardı. Bazen düşünmeden edemiyorum. Bu kadar çok ölümsüz dünyadayken bir anda ortadan yok oluyor. Acaba dünyanın buna tepkisi nasıldı? İnsanlar hiç yakınlarının neden ortadan kayıp olduğunu sorgulamış, onları aramaya koyulmuşlar mıydı?

Aynı soru benim için de geçerli. Acaba tanıdığım birisi beni arıyor muydu?

"Okula alışa bildin mi?"

Duyduğum sesle irkildim. Arkamı dönüp sesin sahibine baktım. Ali...

Onunla ilk okula geldiğim zaman konuşmuştum. Daha sonra hiç görüşme ve ya konuşma fırsatım olmamıştı.

Ölümsüzler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin