Bölüm 1

317 52 80
                                    


18 Mayıs 2000 

Saat 04:10 - 2 dk önce


Şehrin ışıkları geride kalıp, karanlık ve asfaltı bozuk dağ yoluna saptığında gökyüzü yıldırımlara ve fazlaca şiddetli bir yağmura teslim olmuştu. Tekerlekleri çamura saplanırsa kaç saat uğraşmak zorunda kalacağını, üstünün başının ne hale geleceğini düşündü, dikkatli sürmeliydi. Hele de böyle bir günde böyle gereksiz işlerle uğraşmak istemezdi.

24 yaşında bir öğretmendi Murat, görev yaptığı okula, şehrin 60 km doğusundaki o köy okuluna doğru sürmekteydi arabasını. Yan koltukta alımlı bir kutuda duran yüzüğe baktı bir an. 18 Mayıs büyük gündü. Elif'e nihayet evlilik teklif edecekti. Üniversiteden beri süren ilişkileri için en önemli dönüm noktasıydı bu. Mezun olur olmaz aynı okulda öğretmenlik yapıyor olmaları da eşsiz bir şans olmuştu tabii. "Elif..." diye mırıldandı heyecan ve mutluluk ile dolu yüreğini sanki bu sözcük sakinleştirecekmiş gibi. Yüzüğü onun parmaklarında hayal etti ve ruhu kaybettiği parçasına kavuşmak için sabırsızlanırken geleceği düşündü. Elif ile beraber yaşlandığı bir geleceği.

Derin bir nefes aldı Murat. Böyle hayallere daldığı zaman güzel bir romana dalmış gibi dalıp giderdi uzun uzun. Geleceğin yaşanmamış anıları gözlerini doldurdu bir süre sonra. Emekli oldukları zaman bir köyde yaşamayı planlamışlardı mesela. Birkaç tavuk bir köpekleri olacaktı bahçelerinde.

Yüzüne huzur dolu bir gülümseme yayılmıştı.

Issız yol, farların ışıkları ile bir hayaletin silueti gibi aydınlanırken eli otomatik hareketlerle radyoya gitti. Birkaç kanal gezdikten sonra tanıdık bir şarkının hışırtılı hışırtılı çaldığı bir kanalda durdu. Kulak kabarttı melodilere. Eski bir İrlanda şarkısı olan Salley Gardens çalıyordu lakin çoktan ortalarına gelmişti. "Keşke daha önce açsaydım" diye mırıldandı ve ses seviyesini biraz daha yükseltti. Flüt ve arp sesleri uyumla yükselir ve solist bir meleğin ilahisini andıran melodiyle adeta dans ederken Murat da şarkıya usul usul eşlik etmeye başladı.

Bu melodileri ne zaman dinlese yüreği ısınır gözleri dolardı biraz ve biraz daha. Yine öyle oldu. Belli bir hatırası da yoktu aslında bu şarkının ama adeta geçmişin ona seslenen mırıltılarını hatırlatıyor bazen de geleceğin sisli ihtimallerini gözünün önünde canlandırıyordu. Az önce düşlediği şeyler ile bundan daha uyumlu bir melodi yeryüzünde olamazdı. Sözlerinde ve tınısında açıklayamadığı bir şey vardı bu şarkının. Onu kendine bağlayan ve ruhuna işleyen bir şey.

Biraz daha ses verdi cızırtılı müziğe.


She bid me take life easy, as the grass grows on the weirs;

But I was young and foolish, and now am full of tears.*


Koro ilk kıtayı tekrarlamaya başladığında dağların arasında ilerleyen otomobilin anteni zar zor bir şeyler yakalayabiliyordu artık. Birkaç dakika içinde cızırtılı gürültünün tüm müziği bastıracağını tahmin etmek güç değildi.

Ses iyice parazitlere gömülünce Murat kapatmak için elini radyoya götürdü. Tam o sırada kulağına dolan sesin anlamsızlığıyla öylece kalakaldı.

İyi sabahlar ...bugün yir.... ekim... ikibin... yir... üç... şimdi habe..ler...

Parazitlerle bölünse de duyduğu şeylerden emindi. Ne var ki frekans şimdi tamamen kaybolmuştu. Ufak bir hışırtı haricinde hoparlörlerden çıkan bir şey yoktu. Kaşları çatık bir halde kapattı radyoyu ve yolu izlemek için gözlerini yeniden karşısına dikti.

Keşke biraz daha erken yapsaydı bunu gerçi.

Tam yolun ortasında sırılsıklam olmuş bir adam beklemekteydi. Öylece duruyordu bir ağaç gibi. Far, ıslak elbiselere ve adamın yüzüne öyle güçlü vurmuştu ki ormanın içinden fırlamış bir hayaleti andırıyordu bu anlarda. Tüm gücüyle frene asıldı Murat. Gözlerini sıkı sıkıya yumdu. Adama çarpmasına birkaç metreden az kalmıştı.

Ve o adam adeta tebessüm ediyordu kendisine doğru gelen otomobile bakarken. Her şeyin cevabını şimdi anlamıştı.


-----------------

DİPNOTLAR

*Benden hayatı ağırdan almamı istedi, çimlerin savaklarda büyüdüğü gibi

Ama ben genç ve akılsızdım ve gel gör ki şimdi gözlerim yaş dolu.

Geleceğin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin