Memleket mi yıldızlar mı
Gençliğim mi daha uzak!
...
Murat cafeden çıktıktan yaklaşık on beş dakika sonra Uğur mutfak kapısını araladı içine düşen kurda söz geçiremeyerek. O tuhaf yabancının hala orada olup olmadığını kontrol etmek istiyordu. Boş masayı gördüğünde canının sıkılmasına engel olamadı. "Terbiyesiz gençler!" dedi kendi kendine. "Ölmüş bir adam üzerinden şaka yapmanın komik olduğunu düşünüyorlar."
20 yıldan fazla oldu! diye geçirdi içinden. Yıllar ve yıllar öncesini hatırladı gözlerini sımsıkı yumarak. Zavallı Murat'ın cansız bedenini, cenazesini ve onu toprağa elleri ile yerleştirdiği anları bir bir anımsadı yeniden. "Aptal çocuklar!" dedi giderek hiddetlenen bir tonla. "Ölmüş bir adam üzerinden şaka yapmanın komik olduğunu düşünüyorlar."
Gözleri boş masaya takılı kaldı bir süre. Orada kendisini "Murat" diye tanıtan gencin yüzünü gözlerinin önüne getirmeye çabaladı. Benziyor muydu sahiden? Sahiden de Murat çıkıp gelse tanıyabilir miydi peki?
O an fark etti ki Murat'ın hatıraları hala anımsanıyor olsa da yüzünü gözlerinde canlandırırken zorlanıyordu. Onca yıldır onun hiçbir fotoğrafına bakmamıştı. Kendisi istemişti böyle olmasını. Fotoğraflarda hiç yaşlanmayan eski ve ölü bir dostu görmektense onu zihninde kendisi ile birlikte yaşlanıyor olarak düşünürdü. Lakin işte şu an fark ediyordu ki Murat'ın yüzünü sadece bir dumanın ardındaki silüet olarak anımsayabiliyordu artık.
Yaşlanıyorsun Uğur! diye mırıldandı neden sonra. Sonra düşündü uzun uzun. Kimdi ki o delikanlı? Neden gelip de 23 yıl önce ölmüş bir adamın taklidini yapmıştı? Şaka mı yapmaya çalışıyordu birileri? Besbelli öyle olmalıydı! Sahiden Murat mezarından kalkıp gelecek değildi ne de olsa.
Tam gözünü masadan ayırıp işinin başına dönecekti ki çalışanlarından birinin masanın üstünden bir şeyleri dikkatlice alıp incelediğini gördü. O avucundakileri incelerken Uğur da onu inceliyordu. Birkaç saniye sonra avucundakileri sımsıkı tutan genç garson Uğur'un hemen önünde durdu. "Efendim" dedi saygı ile. "Şu sizinle oturup simit yiyen çocuk... Ücret olarak bunları bırakmış!"
Bu sözlerden sonra elindekileri Uğur'un avucuna uzattı. Uğur bozukluklara birkaç saniye anlamsızca baktı. Alıştığı şekillerde veya renkte değillerdi. "Bunları..." dedi ilk olarak belli belirsiz. "Bunları nereden bulmuş ki? Hepsi eski para!"
Sonra gözlerini birkaç kere hızla açıp kapadı."Nasıl?" diye neye veya kime sorduğu belli olmayan bir soru çıktı dudaklarından.
Hâlâ yanında dikilen garson sorunun kendine ait olduğunu düşünmüş olacak ki cevap verdi;
"Babam da saklıyor bunlardan bazılarını. Nereden baksanız 25-30 yıllık eski bozukluklar."
Uğur'un kaşları bir kez daha ve bu sefer kızgınlıkla değil ortada nelerin döndüğünü anlama çabasıyla çatıldı. Eline alıp teker teker incelemeye başladı hepsini. Paraların üstünde 1994, 1998 ve 2000 yılları damgalıydı.
"Bu imkânsız!" diye mırıldandı Uğur. Aralarında bir tane 2001 veya daha sonraki yıllara ait para olması için dua edecekti neredeyse. Murat öldükten sonra basılmış tek bir bozukluk sabah yaşadığı o saçma olayın gerçek olamayacağını ispatlayacak ve güne biraz daha normal olarak devam etmesini sağlayacaktı.
Ama yoktu.
Tek bir tane bile Murat öldükten sonra basılmış bozukluk bulamadı. Bir şaka için bu kadar hazırlık yapmazdı kimse. Aslında böyle bir şakayı kimse yapmazdı. Bir insanın 23 sene önce ölmüş arkadaşını kimse bu şekilde kullanmazdı.
23 sene...
Gözlerini kısarak biraz daha derin düşüncelere daldı. Kimlere bahsetmişti Murat'tan? Onun yıllar önce ölmüş bir dostu olduğunu kimler biliyordu?
İlk aklına gelen kızı Beren oldu. Ona defalarca Murat'tan bahsetmiş her seferinde de göz yaşlarına hakim olamamıştı. Murat'ın, o eski dostun, Uğur için ne kadar önemli olduğunu bilen biri varsa bu hiç kuşkusuz Beren olmalıydı. Peki, buna rağmen böyle bir şaka onun aklına gelebilir miydi?
İmkansız! diye geçirdi içinden. Beren her ne kadar zaman zaman sınırını aşsa da aptal bir ergen değildi. Böyle bir şaka ne onun ne de arkadaşlarının aklına bile gelmezdi kesinlikle.
Sonra garsonlarına baktı. Çalışanlarına karşı her zaman bir baba gibi yakın olmuştu. Hepsine tıpkı çenesi düşük bir savaş gazisi gibi eski anılarını anlatmıştı defalarca. Onlar da Uğur'a karşı hep sevecen olmuş ve iyilikle yaklaşmışlardı. Yine de olabilir miydi acaba? Yine de içlerinden biri böyle saçma bir şaka düşünmüş olabilir miydi?
Üniversiteye hazırlanan ve fazlaca bitirim bir tip olan Kübra'dan şüphelendi kısa bir an. Lakin o şüphesi de göz açıp kapayıncaya kadar yok oldu. Kimi zaman müşterilerle zıtlaşacak kadar vurdumduymaz ve dediğim dedik biri olduğu doğruydu ama asla böyle trajik bir şaka yapmazdı. Yaşından çok ama çok daha olgun bir kızdı. Ondan şüphelendiği için kendini suçlu hissetti Uğur.
Diğer garson ise artık üniversiteye hazırlanmaktan çoktan vazgeçmiş, garsonluktan arta kalan zamanlarında Uğur'un hiç anlayamayacağı saçmalıkta videolar çeken ve bundan para kazandığını iddia eden Onur'du. Biri şaka yapacaksa bu o olmalıydı gerçi ama Uğur onun da patronunun 23 sene önce ölmüş arkadaşı ile ilgili bir şaka yapıp işten kovulmak istediğini sanmıyordu.
Son garson ise az önce o bozuklukları Uğur'un avucuna sayan Arda'ydı. Çalışanların içinde en küçüğü o olmasına rağmen en çalışkanları oydu ve en az Kübra kadar olgun bir yapısı vardı. Hem Kübra'nın zaman zaman Uğur'u bile korkutan sinirli hallerine hem de Onur'un saçma video hikâyelerine büyük bir sabırla tahammül ediyordu. Aslında ne kadar gizlemeye çalışsa da Kübra'dan hoşlandığı da barizdi. Eğer bir şeyler planlayacak olsa Kübra'nın onu fark etmesini nasıl sağlayacağı üstüne olurdu bu. Uğur'a anlamsız bir şaka yapmak pek ilgisini çeken bir şey değildi.
Elinde tuttuğu bozuklukların ve sabah karşısında oturan delikanlının bir şaka olmadığını kabullendi en sonunda Uğur.
Ama imkânsız olan bir şeyi de doğru kabul edemezdi.
Ölü bir adam geri dönemezdi
Hem de...
Hem de 23 yıl... diye mırıldandı daha sonra.
23 yıl...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Gölgesi
FantasyBir gün uyandığınızda kendiniz hariç her şeyin 23 yıl yaşlandığını fark etseniz ne yapardınız? Aileniz, arkadaşlarınız ve hatta sevdiğiniz kız bile artık 23 yıl geçmişte kalmış bir masal olduğunda yeni hikâyenizi yazmaya nasıl ve nereden başlardınız...