Bölüm 13

89 15 33
                                    


-23 yıl önce-

17 Mayıs 2000 - Saat 14.20

Murat'ın kaza yapıp geleceğe gitmesine 14 saat kala



Kuyumcudan çıkan Murat'ın içi içine sığmıyordu. Sonunda olmuştu işte. O yüzük artık cebindeydi ve Elif ile olan planlarına hiçbir şey engel olamazdı. Derin bir nefes çekti ciğerlerine. Yaz geliyor olsa da hava çok sıcak sayılmazdı ama yüreğinde yükselen heyecan bedenini bile sıcak tutuyordu sanki.

Hızlı adımlarla otobüs durağına doğru yürümeye başladı. Şöyle bir gökyüzüne çevirdi bakışlarını. Tek bir bulut bile yoktu neredeyse. Güneş gözünü aldı birkaç saniye sonra. Aslında hava o kadar aldatıcı bir ışıkla aydınlanıyordu ki sadece evinin camından dışarı bakan biri artık baharın geldiğine, havanın yazdan bir günü müjdelediğine bile emin olabilirdi.

Muhtemelen bu görüntüye aldanmış birkaç çocuk neşeyle bisiklet sürerek geçti yanından. Frenleri dahi olmayan bisikletleri yavaşlatmak için ayaklarını yola sürterek tozu dumana kattılar birkaç saniye içinde. Sonra yolun köşesindeki büfeye doğru bisikletlerini adeta yere fırlatarak koşuştular. Ağır çelikten bisikletler yere düşerken çocuklar adeta büyülenmiş gibi tek bir şeye odaklanmışlardı.

Büfenin hemen önünde duran patates cipslerine.

İçlerinden biri adeta etrafı kolaçan ederken diğer ikisi teker teker elleriyle sıkmaya başladı paketleri. Cipslerin içlerinde taso* denen küçük oyuncakların olup olmadığını anlamaya çalışıyorlardı. Ne de olsa her cipsin içinden çıkmazdı bu küçük oyuncaklardan ve çocuklar da paralarının karşılığını tam anlamıyla almak için işi şansa bırakmaya hiç niyetli değillerdi.

Bıyık altından gülümsedi Murat. Aynı şeyi yaptığı günler geldi gözünün önüne. Henüz on yıl bile olmamıştı. O zamanlar futbolcu ya da bazı çizgi film karakterlerinin tasolarını ve kartlarını toplarlardı. Şimdilerde ise çocuklar Pokemon denen bir şeyle fazlasıyla ilgiliydiler. Tasoları, oyuncakları, gameboy oyunları, tişörtleri... Nerdeyse her yerde mutlaka birkaç Pokemon ürünü çıkıyordu artık karşınıza. Hatta kendisi de eski gameboyu için bir oyun almıştı. Fena de değildi hani. Yeşil ekranda beliren pokemonlar her ne kadar sadece siyah ve yeşil bir zeminde oyun imkânı sunsa da ele sığan bir aletten daha fazlasını yapmasını kimse bekleyemezdi haliyle. Gerçi renkli versiyonunun da çıkacağını duymuştu ama pek ihtimal vermemişti.

"Asla değişmeyecek bir döngü bu" diye düşündü. Kim bilir birkaç yıl sonra cipslerin içinden neyin tasosu çıkacaktı? Kim bilir yıllar sonra hangi oyunlar gameboy veya ateri salonlarında oynanmaya devam edecekti?

Yüzünden tatlı ama aslında baygın bir gülümsemeyle geçip gitti o çocukların yanından. Giderken büfe sahibinin hiddetle bağırdığını duydu. Sattığı ürünlerin teker teker ezilircesine sıkıştırılmasından memnun olmadığı baya belli oluyordu.

Derin bir nefes daha çekti Murat. Hava neredeyse sahiden de ısınmaya başlamıştı. Yüzü buruştu sonra. Zira günlerdir gelecek fırtına için televizyonlarda sürekli uyarılar yapılıyordu. Yanılmış olmalılar diye düşündü. Hava pek de öyle büyük bir fırtınayı biriktiriyor gibi durmuyordu.

Dakikalar boyu yürüdükten sonra nihayet otobüs durağına vardı. Gerçi yürüyerek de eve dönebilirdi ama bir yarım saat daha yol yürümek gözüne biraz fazla gereksiz göründü. Bir an önce evde olmayı istiyordu. Önce anne ve babasına Elif'e aldığı yüzüğü gösterecek sonra da en yakın dostu Uğur ile buluşacaktı.

Otobüs durağında tek başına beklerken birkaç dakika daha geçti. Hala ufukta bir araç görünmüyordu. Saatine baktı. Kaç dakikada bir geliyordu ki otobüs? Kim bilebilirdi ki? Hiçbir zaman çok da dakik oldukları söylenemezdi otobüslerin.

Geleceğin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin