Bölüm 7

139 27 29
                                    

Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında...

...

Gökyüzü, toplanan kara bulutlar ile tüm maviliğini kaybetmiş, günü zamansız bir anın kollarına bırakmıştı. Saatlerdir sokaklarda kimi zaman kaybolarak kimi zaman tanıdık bir şeyler görerek dolaşan Murat hala menziline ulaşmaktan çok uzaktaydı. Sokaklar bir gece içinde ona küsmüş, eski dost yüzlerini ondan saklar hale gelmişti.

"23 sene..." diye mırıldanıyordu zaman zaman. Aslında yaşadığı anın tarifi imkânsız bir tadı vardı ve bu Murat'ı fazlasıyla tatmin de etmiyor değildi. Her şey ama her şey 23 yıl yaşlanmış, büyümüş, gelişmiş, eskimiş, o ise aynı kalmıştı. Gördüğü her şey için üzülüyordu bunu çok önceden fark etmişti. Ama bu üzüntüsünü bastıran haz kendini şu an gördüğü her türlü varlıktan üstün görmeye başlamasına da sebep oluyordu. 23 sene... dedi yine fısıltıyla evine doğru çıktığını tahmin ettiği fazlasıyla dik bir yokuşu tırmanmaya başlarken.

İşte o an fark etti. Kendi zamanına geri dönmeyi istemiyordu aslında. Birden gözlerini açsa ve her şeyin bir rüya olduğunu anlasa mutlu olur muydu acaba? 2000 yılına geri dönse derin bir oh çeker miydi sahiden?

Hayır!

Bu hiç aklına gelmiyordu cafeden çıktığından beri. Her zaman uzun bir hayatın hayalini kurmuş, geleceği her zaman merak etmişti. İşte şimdi böyle bir mucize sayesinde 23 koca yıl tek bir gecelik yaşlanma karşılığında akıp gitmişti. Gelecek artık tam karşısında tüm tazeliği ile beklerken geçmiş ise tozlara karışmış bir eski fotoğrafa dönüşmüştü. "Gerçek" şimdi olduğu zaman olmak zorundaydı. Ne kadar yavaş veya hızlı olursa olsun geçmiş artık geçmişte kalmıştı. Bir daha dönmemek üzere.

Uğur geldi aklına. Damarlarında hiç hissetmediği bir kudret yayıldı parmaklarını uyuştururcasına. Onun yaşlanmış cehresini ve kendi genç yüzünü düşündü. Uğur'un yaşlı yüzü ve o kehribar saçlı garson kızın yüzü canlandı sonra zihninde. Uğur bin bir yamalı eskimiş bir elbise gibiydi. Kız ise henüz tek bir makas yüzü bile görmemiş güzel bir ipek kumaş.

Tıpkı Murat gibi.

Tüm insanlığa hatta tüm dünyaya, canlı cansız her şeye karşı muhteşem bir zafer vardı elinde. Gündüz geceye, bahar kışa, yeni eskiye, genç olan yaşlıya dönüşmüştü.

Kendisi hariç!

Mutluydu. Hem de fazlasıyla.

Yokuşun yarısına geldiğinde Elif geldi bu kez de gözlerinin önüne. Duraksadı kısa bir an. Kendini garip bir şekilde suçlu hissetti. Ona olan aşkını inkâr edemezdi ama o bile artık geçmişte kalmış bir yaşlı kadın değil miydi? Yüzü asıldı birden. Bunu Elif'e yapamazdı. Artık 50'li yaşlarına merdiven dayamış bir kadın olsa bile o Elif idi. Ondan yüzünü çeviremezdi. O anlarda Murat belki de bunu kendine itiraf edecek cesarette değildi ama kalbinde Elif bile o küçümsenen insanların arasında gölgede bir siluet olmaktaydı. Kazandığı zafer hiç kuşkusuz Elif'e karşı da kazanılmıştı. Geçmişte baharda açmış bir çiçekti o belki ama şimdi o bile solmak üzere olmalıydı. Kendisinin tam aksine yaşlı ve solmak üzere!

Tıpkı Uğur gibi solmak üzere bir çiçekti Elif. Görmeden bile yaşlandırdı onu zihninde. Saçlarının gri beyaz tonunu bile düşündü. "Kim bilir hangi hastalıklara sahip şimdi?" diye geçirdi içinden. Şeker, tansiyon, kemik ağrıları... Bir bir sıraladı aklına hangisi geliyorsa.

Belki de hissettiği suçluluk hissini biraz olsun bastırmak için kendini düşündü sonra. Eğer zamanı uzun yoldan yaşayıp 2023 yılına sahiden de diğer insanlar gibi 23 senede gelseydi kendisi de nasıl bir adam olurdu şimdi kim bilir.

Geleceğin GölgesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin