Kapıdan çıkan yaşlı adam birkaç adım atarak Murat'a doğru iyice yanaştı. Ellerini önlüğüne silip kurularken onunla beraber hoş bir kahve kokusu da Murat'a doğru yaklaşıyordu sanki.
Murat ile aralarında artık birkaç adımlık yer kalmıştı. Yaşlı adam kuruladığı ellerinden birini Murat'a doğru uzattı. Yüzünde gülecen ve sevimli bir ifade vardı ki burnunun üstünde zar zor duran gözlüğü de bu sevimli ifadeyi destekliyordu.
Eğer yanında olsaydınız o gözlükleri ellerinizle siz düzeltmek isteyebilirdiniz gerçi. Her an kendini yere atıp ortalığı birbirine katma fırsatı bekleyen fesat birer çocuk gibilerdi. Fazlasıyla telaşlı ve tez canlı olduğu belli olan bu adamın yüzündeki her çizgiden bu koşuşturmacalarla dolu hayatın izleri okunuyordu.
"Hoş geldin!"
Bu kelimeyi duyar duymaz gayri ihtiyari "Hoş buldum!" dedi Murat. Kalbi deli gibi çarpmaya devam ediyordu. Gözlerini tek bir an bu yaşlı adamın gözlerinden ayırmadı. Kendisi Uğur'u nasıl gözlerinden tanıdıysa belki de Uğur da daha ilk bakışta Murat'ı tanımıştı kim bilir?
Murat hem sevinç hem de korku içindeydi. Henüz bir gün önce gördüğü dostunu bir gecede 23 sene yaşlanmış görmek Murat için kesinlikle sarsıcı bir deneyimdi ama işler Uğur için daha zor olmalıydı. 23 yıldır görmediği Murat'ı hiç yaşlanmamış bir halde karşısında görmek kim bilir onu ne kadar şaşırtacaktı.
"Acaba sahiden de tanıyabilecek mi?" diye içinden çığlıklar atarken gözlerini Uğur'un gözlerine dikmiş öylece bekliyordu Murat.
Ve sahiden de Uğur adeta onu tanımış gibi bakıyordu yüzüne. Sanki birden "Bunca zamandır nerelerdeydin?" diyecek gibi geldi Murat'a. İçinden "Tanıdı! Gerçekten de tanıdı!" diye geçiriyordu ki yanıldığını anlaması uzun sürmedi.
"Kermes için geldin değil mi? Gel şöyle oturup konuşalım!"
Uğur bu cümleleri söyledikten sonra Murat'ın koluna yapışıp onu boş masalardan birine oturttu. Heyecanla kermes için cafede yapacağı değişiklikleri, masaları nasıl birleştireceğini ve kahveler için bir ücreti asla kabul etmeyeceğini neredeyse nefes almadan anlatıverdi. Murat'ın bu durum karşısında Uğur'un susmasını beklemekten başka çaresi yoktu. Zira Uğur bu konuda en son hatırladığı halinden hiç de farklı değildi. O, eğer bir şeyleri heyecanla anlatmak istiyorsa sözü bitmeden kimse başka bir konuya geçemez, onun cümlelerine kulaklarını sorgusuz sualsiz teslim ederdi. İşin garip tarafı, Uğur sözlerini bitirdiğinde onu dinleyenler de o konu hakkında en az onun kadar heyecanlanmış hale gelirdi. Şimdi de aynısı oluyordu. Murat bir süre sonra ne için olduğunu bile bilmediği şu kermes yüzünden heyecanlanmaya başlamıştı sahiden de.
Murat, eğer bu kadar uzun yolu bu kadar kısa biz zamanda aşmamış olsaydı, Uğur sustuğu zaman heyecanını da sürdürebilirdi belki. Ama onun susması ile yeniden kendi durumunun çıkmazı içinde buldu kendini. Kütüphanesi bir kaza sonucu yanan yakınlardaki bir lise için yapılacağını anladı en azından kermesin. Lakin bu, şu an için umurunda olabilecek en son şeydi. Murat tam lafa girecekti ki Uğur az önceki garson kıza seslenerek iki Türk kahvesi getirmesini istedi. Uğur durmak bilmez konuşmasına başladığı andan beri kız mutfak kapısına dayanmış onları izliyordu zaten.
"Eeee..." dedi Uğur kahveleri geldiğinde. "Sen ne diyorsun?"
"Ben..." dedi Murat. Kahvesini eline alıp küçük bir yudum çekti. Tahmin ettiğinden biraz daha acı bir tadı vardı. Kahveden aldığı bu ilk yudumla ne kadar aç olduğunu da hatırlayıverdi birden. O an boş midesinin acı kahve ile dolmasının önüne geçmek diğer her şeyden önemli göründü gözüne. "Bir simit alabilir miyim?" diye sordu Uğur'un artık ilk gördüğü anki kadar tanıdık gelmeyen yüzüne bakarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geleceğin Gölgesi
FantasyBir gün uyandığınızda kendiniz hariç her şeyin 23 yıl yaşlandığını fark etseniz ne yapardınız? Aileniz, arkadaşlarınız ve hatta sevdiğiniz kız bile artık 23 yıl geçmişte kalmış bir masal olduğunda yeni hikâyenizi yazmaya nasıl ve nereden başlardınız...