|0.1|

217 36 14
                                        

"Hey, Jeongin. Ben Hwang Hyunjae, umarım beni hatırlıyorsundur. Üniversitede ortak derslerimiz vardı. Her neyse, kısa tutacağım mesajı. Sana intiyacım var, Jeongin. Mesajı alır almaz beni ara lütfen."

Mesajı bitirir bitirmez telefonu kenara koydu Hyunjae. Son umudu olan Jeongin aramalarını bir defa bile olsun dönmemişti. Her cevapsız aramada göz göze geldiği ikiz kardeşinin bakışları, onu daha fazla geriyordu. Bu işi bir şekilde halletmeliydi.

"Hala açmadı mı?" diye sordu elinde kahve tepsisiyle içeri giren Yeji. Kahve bu üçlüyü ayakta tutabilecek tek şeydi ve her yorgun hissettikleri an sert kahveden bir yudum alıyorlardı. Yeji de işlerini kolaylaştırmak ve bir şeylerle oyalanmak adına kahve işini üstlenmişti.

Hyunjin Yeji'nin sorusuna sessiz kalmıştı. Öylece Yeji'nin suratına bakmıştı. Bakışlarının deliciliğinden dolayı, Yeji ikizlerin ne durumda olduğunu anlamıştı. "Pekala, anladım anlayacağımı. Bakışlarını üzerimden çek Hyunjin, beni bakışlarınla ezemezsin."

Hyunjin'in gözleri Yeji'den ayrıldığında Yeji elindeki tepsiyi masaya bırakıp sandalyelerden birine oturdu. "Size birkaç haberim var. Sanırım son birkaç günün ardından bu habere sevinebiliriz. Gemiler aksaklıktan dolayı bir gün daha geç varacakmış. Bu da adresleri öğrenmemiz için bir gün daha eklendi demek oluyor."

"Bir günde neler yapacaksak. Bunun kendisi kadar yarım akıllı arkadaşından mesaj bekleriz illaki." dedi Hyunjin esmer kardeşini işaret ederken.

Hyunjae ellerini yumruk yaptı, ama sustu. Kabul etmek canını sıksa da kardeşi haklıydı. Onları bu boktan duruma sokan ve bir türlü çözüm bulamayan oydu.

"Sözüm bitmedi, birbirinize saldırmanın zamanı değil ayrıca. Saçma sapan konuşmayı kes Hyunjin." dedi Yeji Hyunjin'in ona attığı bakışları geri ona atarken. İkizlerden bir cevap gelmeyince devam etti: "Bizim ekip hazır pozisyonda bekliyor şu andan itibaren. Jeongin ya da herhangi birinden adresi öğrendiğimiz an harekete geçecekler. Yani artık tek derdimiz adresleri öğrenecek bir hacker."

"En büyük sorum hala duruyor yani." dedi Hyunjae. Kafası yorgunluktan dolayı kaldıramıyordu hiçbir şeyi. Psikolojik olarak değişik hissediyordu.

Masanın üstündeki telefon titreyince üçü de aynı anda kafasını o tarafa döndü. Yeji heyecanla, "Jeongin arıyor!" dedi. Heyecanı Hyunjae'ye de yansımış olacak ki titrek bir nefesle telefonu aldı.

"Hallet şu işi, Jae." dedi Hyunjin soğuk bir sesle. "Ne isterse kabul et. İstisnaları biliyorsun."

Hyunjae onu kafasıyla onayladı ve telefon kapanmadan önce aramayı yanıtlayıp hoparlöre aldı. "Alo?"

"Alo? Hyunjae, sen misin? Fizik bölümündendi sanırım." dedi telefonun öbür ucundaki. Sesinde değişik bir tını vardı. Hyunjin'in masaya eğilip kulak kabartmasını sağlamıştı bu.

"Ah, evet benim. Nasılsın görüşmeyeli?" diye sordu Hyunjae. Birden konuya girmek istememişti. Ancak bu durum Hyunjin'in hoşuna gitmemiş olacak ki bir şey demek için ağzını aralamıştı ki Yeji birden eliyle Hyunjin'in ağzını kapatmıştı.

"İyiyim. Sorduğun için teşekkürler. Sen nasılsın?"

"Dürüst olmak gerekirse, idare eder."

"Benden isteyeceğin yardımla ilgili mi böyle hissetmen?" dedi Jeongin meraklı bir şekilde. Hyunjae'nin cevapları onu daha fa meraklandırıyordu.

"Aslında evet. Sana gerçektem ihtiyacım var."

"Ne konuda yardımım lazım? Elimden gelen bir şeyse yardım ederim tabii ki."

blonde & brunette [hyunin]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin