Motorunu büyük ve şaşaalı binanın önünde park etti. Motor kullanmak sık yaptığı bir şey değildi ve özlediğini söylese yalan söylemiş olmazdı. Tehlikelere karşın binmediği bu motora binmesinin sebebi ise gittiği yerin de tehlikeli olmasıydı.Kaskını kafasından çıkartırken yanına doğru ilerleyen siyah giyimli adamları fark etti. Patronlarını korumak için sarışın adama doğru büyük adımlar atıyorlardı. Kimisinin eli çoktan belindeki silaha uzanmaya başlamıştı. Sırıttı Hyunjin; vermek istedikleri korkuyu ufacık bile hissetmemişti.
"Ne işin var burada?" diye sordu aralarındaki en uzun olan. "Buraya öylece giremezsin."
Hyunjin'in alaycı bakışlarının yerini düz bakışları almıştı. Kaskını motorunun arkasına koydu. Üzerindeki bakışları hala hissedebiliyordu.
"Patronunuza bir mesaj ileteceğim." dedi arkasına dönerken. Korumalar önce birbirlerine baktılar, ardından tekrar Hyunjin'e döndüler. "Bize söyle, biz iletiriz." Yine aynı uzun boylu adam konuşmuştu.
"Patronunuz benimle görüşmekten korkuyor mu yoksa?" dedi Hyunjin sırıtmasına engel olamayarak. Minho'nun cesaretinin sadece bir gösteriş olduğunun ve kendini korumak için her şeyi yapacağının farkındaydı ve bununla alay etmekten keyif alıyordu.
"Aynı kişiden bahsediyorsak bence sen cevabı çoktan biliyorsun." dedi ve yanındaki sıska adama döndü. "Git ve Bay Lee'ye misafiri olduğunu söyle."
Kendisine verilen emiri yerine getirmek adına koşar adımlarla uzaklaşan adamı inceledi Hyunjin. Hata yapmaktan korktuğu çok belliydi, muhtemelen yeni biriydi. Bu tarz analizleri kolayca yapabileceği kadar insan tanımıştı; en korkağından en cesuruna, en zekisinden en aptalına.
Çalışanların patronlarından ve iş arkadaşlarından böylesine korkması da hiç hoşuna gitmeyen bir durumdu. Bu yüzden kendi çalışanlarına her zaman çizgisiyi geçmemek koşuluyla rahatlık vermişti. Pısırık çalışanlar değil özgüvenli çalışanlar isterdi etrafında. Ekibi de tam olarak istediği gibiydi.
Oldukça kısa süren bir beklemenin ardından aynu sıska adamın koşarak yanlarına geldiğini gördü. Tüm gözler adamın üzerinde toplanırken, "Bay Lee gelmesini söyledi." dedi nefes nefese.
Hızlı bir şekilde Hyunjin'in üzerini yokladılar. Göz devirmeden edemedi Hyunjin. Birini öldürmeye bu şekilde gelecek değilim herhalde, diye geçirdi içinden.
"Temiz." diyerek uzaklaştılar Hyunjin'den. "Bay Lee'nin odası-"
Sözünü kesti Hyunjin; "Koridorun tam karşısında. Siz yokken de ben buradaydım. Yolları biliyorum yani, merak etmeyin."
Adamın omuzunu hafifçe patpatladıktan sonra binanın içine girdi. Çalışanlar değişse de içeride hiçbir şey değişmemişti. Yıllar önce bulunduğu bina şimdi de tamamen aynıydı.
Siyah kapının önünde durdu ve duraksamadan sert bir şekilde kapıyı açtı. Bakışları ve adımları da kapıyı açışı kadar sert ve keskindi. Ona bakan ikili ise önce şaşkın bir şekilde bakmışlardı. Gelen misafirin Hwang Hyunjin olduğunu bu saniye öğrenmişlerdi. Ardından ise şaşkınlık ifadesi yerini sırıtmaya çevirmişti.
"Hwang Hyunjin gelmiş, sevgilim." dedi masanın üzerinde oturan genç adam. Sesi eğlenceli bir şekilde çıkmıştı. Bir eli sevgilisi Minho'nun omuzundayken omuzunun üzerinden Hyunjin'e bakıyordu.
"Ne güzel bir sürpriz bu Hwang!" diyerek ayaklandı Minho. "Biz de Jisung ile senden bahsediyorduk."
Karşısındaki çiftin ciddiyetsizliğine karşı bakışlarını biraz bile olsun değiştirmeden kollarını göğüslerinde birleştirdi Hyunjin. "Çeteme soktuğunuz iki ajandan mı bahsediyordunuz yoksa?"

ŞİMDİ OKUDUĞUN
blonde & brunette [hyunin]
FanfictionHwang Hyunjae ve Hwang Hyunjin; bu iki isim Los Angeles'ta yaşayanların aklına kazınacaktı. twinhyunjin! [hwang hyunjin x yang jeongin]