"Çok dikkatli olmalısın Hyunjae." dedi Hyunjin araba büyük köşkün önünde durduğunda. Kafasını cama çevirip etrafı inceledi. Ardından, "Herkes planı hatırlıyor değil mi?" diye sordu.
"Hatırlıyoruz, merak etmeyin efendim." dedi Changbin ceketini düzeltirken. "İşaret verildiğinde sizinle kavga edeceğim."
"Gerçekçi olması için vurabilirsin, ama lütfen suratına çalışma Changbin." Hyunjae gülerek konuştuğunda Changbin de onun gülmesine eşlik etti. Hyunjin ise onların aksine oldukça ciddiydi.
"Jeongin ve Felix içeride bizi bekliyorlar. Tanıdığınızı belli etmemeniz gerektiğini söylememe gerek yoktur umarım?" dedi Hyunjin sorgular bir şekilde. Yanıt olarak kendilerinden emin bir şekilde kafa sallayan adamlarla beraber şoföre eliyle kapıyı açması için işaret verdi. "Bir tur atıp öyle geleceğiz. Aynı anda girmeyelim." dedi ve Hyunjae'ye inmesi için işaret yaptı.
"Halledeceğiz Hyunjin." dedi Hyunjae. Kapısı kapanan araba geniş bahçeden çıkarken arkasına bakmadan ilerledi. Ceketini ve saçlarını düzeltti. Kapının önündeki görevliye Christopher'ın hazırlattığı sahte davetiyeyi gösterdi ve adamın geri çekilmesiyle içeri girdi. Etrafta hızlı bir şekilde gezinen görevlilere baktı. Jeongin ve Felix henüz ortalarda yoktu.
Yanından geçen davetliler onunla göz göze gelip gülümseyerek selam verdiğinde onlara karşılık gülümsedi Hyunjae. Yüzlerindeki sahteliği anlamak için zeki olmaya gerek yoktu. "Hoşgeldiniz bayım. Salon şu tarafta." dedi garsonlardan biri yanına gelip.
"Teşekkür ederim." diyerek işaret edilen salona doğru ilerledi. Attığı her adımda müziğin sesi biraz daha yükseliyordu. Geniş salona girdiğinde elini ceketinin cebine atıp küçük mikrofonu dudaklarına yaklaştırdı. "Salondayım." diye mırıldandı kısa bir şekilde, ardından mikrofonu tekrardan cebine koydu.
"Biz de ayak işi yapıyoruz." dediğini işitti Jeongin. Küçük kulaklık her ne kadar sesi az verse de Jeongin'in sesindeki imayı fark etmişti. Cevap vermek yerine adımlarını masalardan birine doğru çevirdi. Masanın yanına ulaştığında bu sefer rahatça incelemeye başlamıştı etrafı. Pek kalabalık bir ortam olduğu söylenemezdi ancak yine de tahmin ettiğinden fazla insan vardı. Terra ise ortalıkta yoktu, ne gelenleri selamlamış ne de başka bir şey yapmıştı.
Yanından geçen garsona elini uzatarak yolunu kesti. Bu siyah saçlar tahmin ettiği gibi Jeongin'e aitti. "Bir şey mi istediniz bayım?" diye sordu Jeongin düz bir ses tonuyla. Plandaki son dakika değişikliği kesinle hoşuna gitmemişti. Plan uğruna da olsa ayak işi yapmayı kimse istemezdi.
"Kokteyl alabilir miyim?" diye sordu Hyunjae sırıtarak. Jeongin'in bu sinirli hali komiğine gittiği için onu biraz daha sinirlendirmek istemişti. Jeongin ise bu halini umursamadan masanın üzerine kokteyli sert bir şekilde bırakıp masanın yanından ayrılmıştı. Esmer adam şu an kahkaha atmamak için zor duruyordu.
Kafasını geniş kapıya doğru çevirdiğinde Hyunjin ve Changbin'i gördü. Kardeşinin yüzündeki maskenin sıkıntı çıkartmamasına sevinmişti. İkiz olmaları şüphe çekebilirdi.
Arkalarından gelen uzun boylu, esmer kadın ile beraber tüm davetliler o tarafa dönmüştü. Bir anda kopan alkış tufanı ile yüzünü ekşitmeden edemedi Hyunjin. Müzik ile karışan alkış sesinin kulağını tırmaladığını hissediyordu.
"Sevgili arkadaşlarım ve değerli ortaklarım, bugün beni yalnız bırakmadığınız için size çok teşekkür ediyorum. Lütfen eğlenmenize bakın ve iyi bir gece geçirmeye çalışın." diye seslenen kadını inceledi Hyunjae. Üzerindeki siyah elbise oldukça kısaydı ve salondaki birçok erkeğin gözünün kadının vücudunun üzerinde olduğunu fark etmişti. Ondan ile farkları ise sapık zihniyetleriydi; bakışlarından bile anlaşılacak bir zihniyet.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
blonde & brunette [hyunin]
FanfictionHwang Hyunjae ve Hwang Hyunjin; bu iki isim Los Angeles'ta yaşayanların aklına kazınacaktı. twinhyunjin! [hwang hyunjin x yang jeongin]