6┃Bize Gel

1.7K 106 18
                                    

Birinin benim için endişelenmesi çok değişik bir şeydi, endişelenip ağlaması ise bambaşka bir şeydi. Hele ki bu kişi Haktan ise. Buraya 8 ay önce taşınmıştım ama onu şu ana kadar hiç böyle görmemiştim, güler yüzlü bir insan olduğu için hiç de ağlayacağı aklıma gelmezdi.

Evin önüne geldiğimizde arabayı durdurdu. Ona baktım, o da bana baktı. Hâlâ gözlerinde endişe parıltıları vardı.

"Abi tamam, yeter artık. İyiyim ben." elini saçıma getirip birkaç kere okşadı.

"Haktan." dediğinde gülümsedim. Yaş farkımız fazlaydı ama neden ona abi dememi istemiyordu ki?

"Tamam, Haktan. İyiyim ben." dediğimde gülümsedi. Emniyet kemerimi çıkardım ve tekrar ona baktım.

"Teşekkür ederim." dedim gülümseyerek.

"Her zaman." dediğinde yavaşça kapıyı açıp indim arabadan, ardından kapıya doğru ilerledim. Bir dakika anahtarlarımı alamamıştım ki? Geç de olmuştu. Dükkana gideyim desem oranın anahtarı da evdeydi.

Haktan'a doğru döndüm ve geri arabaya ilerledim, ardından kapıyı açıp konuştum.

"Benim anahtarlarım yanımda değil, ne yapacağım şimdi?"

"Gel bizim eve, yarın çilingire açtırırız kapıyı."

"Ama şimdi size yük olmayayım?"

"Yükmüş, bin arabaya." diyip kafasını yola çevirdiğinde arabaya bindim, çok yük olmuştum sanki ona. Kapıyı da kapattığımda konuştum.

"Ben sana çok yük oluyorum değil mi?" dedim kucağımdaki ellerime bakarak.

"Atahan, ne yükünden bahsediyorsun? Lafı bile olmaz." diyip arabayı çalıştırdı, istemsizce gülümsedim. Evinin önüne geldiğimizde önce o indi, ardından da ben indim. Onu takip etmeye başladım.

Cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı ve önce benim girmemi bekledi. Girdikten sonra ben de onu bekledim, çok gerilmiştim şu anda. Eve girip ayakkabılarını çıkardı, ben de ayakkabılarımı çıkardım. İçeriye gitmeye başlayınca ben de peşinden gittim.

Annesinin ve babasının bakışları bize dönerken yutkunup gülümsedim, onlar da samimi bir gülümseme sundu bana.

"Hoş geldiniz." dedi annesi ayaklanıp.

"Hoş bulduk." dedi Haktan.

"Bugünlük bizde kalacak." dediğinde annesi hemen gülümseyip yanımıza geldi ve sarıldı bana, seviyordum Tülin ablayı. Ben de karşılık verdim.

"İstediğin kadar kal evladım." dediğinde yüzümde buruk bir gülümseme oluştu, "evladım" kelimesini bana göre o kadar içten söylemişti ki... Geri çekildiğinde ben de çektim ellerimi.

"Atahan senin yatağında yatsın, yer yatağı serelim sana." dediğinde Tülin ablaya döndüm.

"Hiç gerek yok, ben yerde yatarım." ısrar edeceğini biliyordum, hatta ısrarlarının sonucunda onu kabul edeceğimi de.

"Olur mu öyle şey? Misafirsin sen." dedi ardından yatağı hazırlamak için gitti. Haktan'ın babası Kadir abi ile de sohbet ettikten sonra Tülin abla yatağın hazır olduğunu söylemişti. Fazla uykum olduğu için yatmak isteyip odaya gelmiştim. Haktan da gelmişti.

"Üşüyorsan üst vereyim sana." dediğinde üstüme baktım, rambo atletimleydim hâlâ amına koyayım. Şimdi farketmiştim. Tülin abla ve Kadir abinin karşısında böyle mi durmuştum yani? Tamam dükkanda da atletle duruyordum ama durum farklıydı.

"Ben onca saattir böyle miyim ya?" dediğimde güldü.

"Böylesin." dedi hâlâ gülerken. Ona baktım.

"Tülin ablayla Kadir abinin karşısında böyleydim yani, neden söylemiyorsun ya?" dediğimde gülüşü daha da derinleşti.

"Ne bileyim, aklıma gelmedi." dedi yer yatağına ilerlerken, ben de onun ardından yan tarafındaki yatağa ilerledim. İkimiz de aynı anda uzandık. Bir süre sessiz kalmıştık, sessizliği bozan o oldu.

"Atahan."

"Hm?"

"Neden kayboldun bir anda, anlatacak mısın?" söylesem neredeyse elini kana bulayacak, babasının kanına bulayacak insandan tiksinir miydi ki acaba? Onu tanıyordum, belki tiksinmezdi. Ama emin değildim.

"Atahan." diye seslenince düşüncelerimden sıyrılıp tavana bakmaya devam ettim.

"Tiksinir misin ki benden? Belki benimle bir daha konuşmak istemezsin?" dedim yutkunarak, boğazımda bir yumru oluşmuştu. Sonunda beni seven insanları bulmuştum, onları kaybetmek istemiyordum.
Doğrulup bana bakımca kaçamak gözlerle ona baktım.

"Seninle konuşmamak istemem ya da tiksinmem söz konusu bile değil Atahan. Anlatmak istemiyorsan zorlamaya hakkım yok." diyip geri uzandı. Bir süre sessiz kaldıktan sonra dudaklarımı aralayıp konuştum.

"Ailem... Sebebi ailem."

"Nasıl yani?" dediğinde bir süre aklımda cümlelerimi düzenleyip konuştum.

"Ailemle kavgalıyım, babam da karakola düştüğümü duyunca küplere binmiş beni adamlarına aldırıp beni gün boyunca evinde tuttu. Evden çıkınca da seni aradım işte." dediğimde bir süre sessiz kaldı.

"Peki neden kavgalısın?"

"Beni küçüklüğümden beri abim ile ablamdan ayrı tuttular ama mesafe olarak değil, yani ablam ile abim sürekli eğlenirken veya hiçbir dertleri olmazken bana yüklendiler sürekli. Bir sürü ders aldırmaya çalıştılar, her şeyi yaptılar. Sonrasında da bunları itibarları için yaptıklarını söylediler. Ama bana hiçbir şekilde söz hakkı vermediler." bir süre bekleyip devam ettim.

"En sonunda da öfkeme yenik düşüp babamı bıçakladım ve kaçtım evden." dediğimde hiçbir şey demedi, acaba uyudu mu diye ona baktım ama bana bakıyordu. Hiçbir ters tepki vermemişti.

"Ters tepki vermedin." dedim şaşkınlıkla.

"Ne diyeceğimi bilmiyorum ama yılların dolmuşluğu ile yapmışsın belli, öfke problemlerinin olduğunu da biliyorum. Ama dediğim gibi seninle konuşmayı veya senden tiksinmeyi aklımın ucundan bile geçirmem." dediğinde gözlerimi kaçırıp tekrar tavana baktım.

Siktir, gözlerim doluyordu. Kapattım gözlerimi.

Aniden gözlerimin altında bir baskı hissedince açtım gözlerimi.

"Sakın böyle gereksiz şeyler için ağlama, sakın. Aileni seçemezsin, zaten olanlar da olmuş. Yapacak bir şey yok, ben seni desteklerim. Kurbanın olayım şu gözlerin gözyaşınla dolmasın." dediğinde hızla sarıldım ona.

Bir abi, bir kardeş veya bir arkadaş gibi sevmek, önem göstermek bu anlama mı geliyordu? Yoksa o mu beni fazla önemsiyordu? Kafam allak bullaktı. Eski sevgililerim bile bana bu kadar önem göstermezdi, zaten benimle para için çıktıklarını düşünüyordum.

Kollarım onun beline sıkıca dolanmışken kafamı göğsüne yasladım, yatağın kenarına oturdu ve saçlarımı okşamaya başladı. Gözlerimin dolması ağlamaya geçmişti, durduramıyordum kendimi.

"Ben sana gözyaşlarını gözüne doldurma diyorum, sen ağlıyorsun." dedi bir eliyle hâlâ saçımı okşarken.

"Durduramıyorum kendimi..." diyip kafamı göğsünden ayırıp boyun girintisine yasladım. Kokusu beni güvende hissettiriyordu, sadece kokusu değil kendisi, onu düşünmek bile güvende hissettiriyordu beni.

━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━━

Bunlar olmadan oldu amk.

Yazım yanlışlarım varsa affola.

Umarım beğenmişsinizdirr.

Atahan - BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin