Sina ve Salih ile parkta oturmuş kolamızı içip çekirdeğimizi yiyorduk. Yaş ne kadar ilerlerse ilerlesin bu aktiviteler asla eskimiyordu, vazgeçilmez aktivitelerdi bunlar.
Maç muhabbeti açıldıktan sonra Sina ve Salih birbirlerine girmişlerdi çünkü ikisinin takımı da ezeli rakiplik ama kendileri ebedi dostluk içerisindeydi, ben ise Sina'yla aynı takımı tutuyordum ama kavgaya pek girmezdim maçımı izler, sonra söverdim ama arkadaşımla dalaşmazdım çünkü onun huyunu suyunu bildiğim için gerek duymazdım.
"Of, yeter oğlum, sürekli aynı bokları konuşuyosunuz, ikna da olmuyorsunuz ki birbirinizin söylediklerine." dediğimde ikisi de bana baktı, ben çekirdeğimi çıtlamaya devam ediyordum.
"Amına koyayım sen nasıl takım tutuyorsun da kavga etmiyorsun, tartışmıyorsun." dedi Salih.
"Kardeşim ben huyunuzu suyunuzu biliyorum da ondan tartışmıyorum, seneler önce tartıştım o kadar, dersimi aldım." dediğimde gözlerini devirdi Salih.
"Siktir git."
"Bir düzgün konuşun oğlum, sürekli küfür, arada edin de yani."
"Emredersin paşam, başka bir isteğin var mı? Konuşma tarzımızdan sana ne yarram?" böyle diyeceğini tahmin etmiştim, dememeliydim.
"Tamam, nasıl isterseniz öyle konuşun."
"İzin alan yoktu zaten." dedi ve kolasından bir yudum aldı, Sina ise telefonundan bir şeyler izlemeye başlamıştı ve çekirdeğini çıtlıyordu.
"Ne izliyorsun la?" diyip Sina'nın telefonuna baktı Salih.
"Bi' oturmaya geldik onda da röportaj seyrediyorsun la, gelmeseydin vardıysa."
"Bi' tweet gördüm de doğru mu, ona bakıyorum."
"He, tamam." diyip çekirdeğini çıtlatıp Sina'yla birlikte röportajı izlemeye başladı o da.
Bir süre sonra mahallemizden bir kız olan Gülçiçek kardeşimiz gelmişti, benden bir yaş küçük olması lazımdı, bilmiyordum.
"Buyur, bir şey mi lazımdı Gülçiçek?" diye sorduğumda bana bakıp cevapladı sorumu.
"İki saniye konuşabilir miyiz?"
"Burada konuşabilirsin." yine aynı mevzulardı, senden hoşlanıyorum falan... Anlamıyordum ki, neden herkes benden hoşlanıyordu? Yakışıklı desen ortalama bir tipteydim; saçlarım koyu kahverengi, gözlerim de öyleydi ve yüzüm de normaldi yani aşırı bir yakışıklılığım yoktu tipten yana, uzun boyluydum ama kas desen ondan da fazla yoktu, karnımda azıcık belli olan baklavalar ve kollarım ile bacaklarımda da normal insanlarda bulunan kas kütlesinden vardı.
İyi olmasına iyi bir insandım ama benim de yanlışlarım olmuştur illa ki. Ama iyi bir insanım diye de hoşlanılmazdı ki?
Hâlen daha konuşmayınca ayaklandım ve bir-iki adım ilerledim.
"Buyur." dediğimde bana baktı bir saniyeliğine ve sonra gözlerini yere dikip konuştu.
"Senden hoşlanıyorum." diyip bana baktı ve sarılmaya yeltendiğinde kaşlarımı çatıp geriledim.
"Sevgilim var ve ona çok aşığım, duygularına karşılık verebilecek birisi değilim, seninle baş başa konuşmam da ona ihanetmiş gibime geliyor." dediğimde bana baktı şaşkın gözlerle.
"Peki, özür dilerim."
"Hissettiklerin için özür dilememelisin ama sarılmaya yeltenmen hiç hoş değildi."
"Biliyorum, özür dilerim, iyi akşamlar." diyip yanımdan ayrıldığında geri oturdum yerime.
"Hepsi de beni buluyor oğlum be, bu ne? Neden herkes bana aşık? Sanırsın hepsiyle konuşup da aşık olmalarını sağlamaya çalışıyorum." dedim ve telefonumu cebimden çıkardım, o sırada Sina ve Salih aynı anda bana bakıp konuştu.
"Sevgilim var ve ona çok aşığım, mı dedin sen az önce?" dedi ikisi de aynı anda.
"Evet." diyip Atahan'a mesaj attım. Büyük ihtimalle şu an uyuyordu çünkü ben ona parkta Sina ve Salih'le oturacağımı söylediğimde kendisinin de uyuyacağını söylemişti.
Haktan: Yavrum az önce Gülçiçek buradaydı
Haktan: Bizim mahalledeki, Gülçin ablanın kızı
Haktan: Benden hoşlandığını söyledi ve sarılmaya çalıştı
Haktan: Geri çekildim hemen sarılmadan
Haktan: Şüphen dahi olmasın
Haktan: Yarına dedikodu falan çıkarırlar şimdi
Haktan: Benden duy yani ilk
Haktan: Gerçi sevgilim olduğunu ve sevgilime çok aşık olduğumu söyledim ama belli olmaz bunların sağı solu
Haktan: Uyuyorsun diye yazdım yoksa yanına gelip direkt seninle konuşurdum telefon aracılığıyla değil
Haktan: Öptüm bal dudaklarından
Salih telefonuma bakmaya çalıştığında telefonumu kapatıp geri cebime koydum.
"İnsanların telefonuna bakmamayı hâlâ öğrenemedin Salih."
"Lavuğa bak lavuğa, vir vir vir konuşuyo'."
"Bi' düzgün konuş ya." dediğimde dilini şaklattı.
"Hayırdır kime yazdın o kadar, telefona gömülerek." sırıttım.
"Sevgilime."
"Sevgilin kim?"
"Aşık olduğum kişi."
"Aşık olduğun kişi kim?"
"Kalbimin tek sahibi."
"Kalbinin tek sahibi kim?"
"Sevgilim." dediğimde oflayıp Dina'nın yanına gitti.
"Yemedi pezevenk." dedi Salih kendine kola koyarken.
"Ben senin gibi enayi miyim? Sen olsan kanardın hemen."
"Haklı." dedi Sina çekirdeğini çıtlarken.
"Ne yazdın bari onu söyle, Gülçiçek beni sevdiğini söyledi falan mı?"
"Kısacası rapor mu verdin?" dedi Sina.
"He, verdim lan, size ne? Yanlış anlaşılma olacak sonra, ne kadar güvense de olaylar duyulduktan sonra söylesen ne yazar?"
"Ne olayı yaşadınız da duyulsun oğlum?"
"Sen bu kadınların benim hakkımda yaptığı dedikoduları duymadın herhalde?" dedim.
"Yok, duydum, bizzat yaptıkları dedikodunun içinde ben de varım, doğruluğunu falan tespit ediyorum öyle yaymalarına izin veriyorum."
"Sabrımı sınıyor bu mahalle, vallahi. Git bari doğruluğunu tespit et de öyle yaysınlar." dedim dalga geçercesine.
"He, derim işte Gülçiçek atladı Haktan'ın boynuna, emcükledi boynunu falan."
"Ağzına sıçarım senin, hele bir öyle şeyler duyayım, senden bilirim."
"Hele bi' bak şu adama, ne mülayim bir insan." dedim ardından Sina'yı göstererek. Sırıtıp konuştu.
"Tabi oğlum, ben dürüstlükten yanayım, bu pezevenk gibi miyim ben?" dediğinde güldüm ve bir süre sonra kalkıp onların yanından ayrıldım. Ardından eve doğru gittim, Atahan'a yazsam da içim huzursuzdu.
—————
Şu şekil adam olacaksın
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Atahan - BxB
Short StoryAtahan 8 ay önce ailesiyle kavga etmişti, babasını bıçaklamıştı. Babası ondan şikayetçi olmamıştı ama Atahan artık o evde daha fazla durmak istemiyordu, bu yüzden kendine bir mahalleden ev tuttu ve orada yaşamaya başladı. Bir tamircide de çalışmaya...