3. Bölüm - Şüphe

35 19 17
                                    

Helloooo,

Umarım sizleri fazla bekletmemişimdir, bir çok okuyucuya sahipmişim gibi yazılar yazmaya devam, keyifli okumalarrr!

                                      ~~~~~~

"Bana biraz daha bu şekilde bakarsan eğer, hiç iyi şeyler olmayacak Ahsen"

Gözlerimi anında başka bir tarafa çevirmeme sebep olan bu cümle ile beraber suratımdaki kırmızı kan hücreleri artıyor ve yanaklarım pembeleşiyordu. "Pijamaları bulamadığımı söyleyecektim, nerdeler?" Kafamı tekrardan ona çevirdiğimde havlusu aynı düşecekmiş gibi duruyordu ve bu beni geriyordu, bir bu eksikti çünkü. Pijamaların dolabın içinde olduğunu söyleyince bir aydınlanma yaşadı dağ ayısı ve dolaba bakmayı akıl etti, nerede arayabilirsin ki başka?

Yinede bulamadığı için önüne geçtim ve dolaptan pijamaları çıkarttım, Mustafa buraya sık geldiği için alsında burası misafir odası değilde Mustinin odasıydı. İçeride ona dair eşyalar bulunuyordu, pijamalar dahil ama onları ben düzenlediğim için yerini bulamamış olacaktı. Tam arkamı dönüyorken göz ucumdan Parsın odaya bir hışım ile girdiğini gördüm, ne olduğunu idrak edemeden üzerime çokta ufak olmayan koyu renkte bir fare koşuyordu. Anın korkusu ile avazım çıktığı kadar bağırdım, bu tepkimle beraber Mustafada arkasını dönmüştü ve aynı manzara ile karşılaşmıştı. Adamlık taslayıp fareyi yakalayacağına benim arkama saklanmaya kalkmıştı ve ben bu hareketi ile daha da çok korkmuştum. Fare bana doğru geliyordu ve kaçamıyordum omzumda bulunan eller yüzünden.

Tam kaderime razı gelmiş bir şekilde gözlerimi kapatıyordum ki Pars farenin üzerine atıldı ve onu bir süre patileri arasında ileri geri itti. Bir nebze rahatlamış olacaktım ki arkamda beni siper olarak kullanmış olan Mustafa geldi aklıma. Sinirli bir surat ifadesi ile ona bakacakken onun bana masum köpek gözlerle bakıyor olduğunu gördüm, bakışına aldırış etmeden tekrardan avazım çıktığı kadar bağırdım. İsmini bağırdığımı fark ettiği an merdivenlere koşan Mustafa, ıslak ayakları nedeniyle merdivene ulaşamadan yere yapışmıştı. Bu duruma normalde olsa gülerdim fakat ortada hala bir fare duruyordu, temizlik odasına daha önce bırakmış olduğum süpürgeyi aldım ve Fareyi o şekilde bir kutunun içine ittim. Henüz yaşıyor ve incinmemiş olmasına rahatlamıştım ve onu dışarı atmak için evin kapısına doğru ilerliyordum. Yerde yatan Mustafaya ufak bir bakış atıp saçımı savurup geçtim, "ben yerde bu durumda yatıyorken sen cidden fare ile mi ilgileniyorsun?" Ona sadece dalga geçici bir gülüş atıp devam ettim yoluma, fareyi dışarı saldıktan sonra tekrar gelmemesi için kapıyı kapattım ve tekrardan üst kata ilerledim. Ayaklanmış olan Mustafanın korkuluklara hafiften eğilmiş ve dirseklerini yaslamış olduğunu gördüm. Bu adam cidden havluya çok güveniyordu, düşüncelerimi duymuş gibi "ben artık giyineyim" dedi ve odasına ilerledi. Süpürgeyi tekrardan yerine bırakıp bende oturma odasına ilerledim, her zamanki dizimi izlemeye gidiyordum. Prison Break'i kaç kere izlediğimi hatırlamıyordum ama o kadar iyi bir diziydi ki tekrardan izliyordum defalarca kez.

Yanıma inen Mustafaya göz ucumdan baktığımda üzerine pijamalarını giymiş ve saçını kurutmuştu, her ne kadar ısı kullanmanın saçına zarar verdiğini söylesemde dinlemiyordu ve inadına kurutuyordu. Hayır yani saçı kısaydı birde sebep neydi ki, bıraksa iki dakika içerisinde kururdu. Ama yok inatçı keçi işte, kendi kendime gözlerimi devirip tekrardan ekrana odaklandım. O da beni izliyor olacaktı ki "gözlerini yine neye deviriyorsun" dedi, açıklama yapmak istemediğim için hiç dedim lafı uzatmayarak.

Saat geceye yaklaştığı için ikimizde durgunlaşmıştık, sessiz sessiz oturmuş diziyi izliyorduk ki Mustafanın telefonu çalmaya başladı. Ekranda bir kız ismi görmeyi beklemiyordum, bunun üzerine Mustafa telefonu alıp uzaklaştığında içimde sinir ve kıskançlık hisleri köpürmeye başlamıştı. Konuştuğu kişiyi benden saklamaya çalışmasına sinirlenmiştim ve trip perileri yavaş yavaş beynimi ele geçiriyordu. 'Adam istediği kişi ile görüşür, konuşur' diyerek kendimi rahatlatmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Ben ona her bokumu anlattığım halde o bir telefon konuşmasını gizliyordu, sanırım aynı seviyede güven duymuyorduk bir birimize ve bu düşünce beynimi kemiriyordu.

Bunun yanı sıra kararan ekranda yansımamı görünce yüzümün gerçekten ne kadar asıldığını fark ettim. İçten içe ona hesap sorup kavga çıkartmak istesemde ilgilenmeyecektim. Tekrar yanıma gelen Mustafa gözlerini kısmış tepkilerimi izlemeye çalışıyorken ben düz bir surat ile ekranı izlemeye devam ediyordum. "Kimin aradığını sormayacak mısın?" işte istediğim şey buydu ama hayır sormayacaktım. Umrumda değilmiş gibi hayır dedikten sonra 'ben mısır patlatacağım, ister misin' diyerek mutfağa girdim. Bu aslında bir soru değildi, ordan kaçmak için kullanmıştım.

Gergin bir şekilde dolapları karıştırırken evde mısır olmadığını gördüm ve sinirli bir ses ile ağız içimde küfür ettim. Arkamda duyduğum "noldu" diyen ses ile ufak bir an irkildim ve cevapladım. "Mısır yoksa çiğköfte yeriz bizde, dert etme sipariş veriyorum" "ya saçmalama bu saatte ne çiğköftesi, hadi uyuyalım saat geç oldu zaten" dedim ve onu vazgeçirmeye çalışarak merdivene sürükledim. Daha saatin erken olduğunu söyledi ve uykusunun olmadığını belirtmişti, ne yalan söyleyim benimde uykum yoktu ama üzerimde bir yorgunluk vardı.

Daha fazla üstelememiş ve benimle beraber yukarı çıkmıştı. Onun odası koridorun sol tarafında kalıyorken benimki sağ taraftaydı, merdivenin yukarısında durduk ve bir birimize iyi geceler diledik. Garip bir sessizlik oluştuğu sırada ilk dönen kişi ben olmuştum ve odama ilerliyordum. Uzun ve yorucu bir gün geçirmiştim, bunun yanı sıra Mustafa aklımı karıştırıyordu. Bazen düşünüyordum, acaba o da bana karşı ilgi duyuyor mudur diye.

~~~~~~

Diğer bölümlerden daha kısa bir bölüm ile karşı karşıyayız arkadaşlar. Bunun bir sebebi yakın zamanda en değerlimi kaybetmiş olmam, bana bu süreçte destek olan fıstıklı baklavama teşekkür etmek istiyorum.
İyi günler..

Kalbin HatasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin