15. Bölüm - Başkomiser

17 6 23
                                    

Kuzularım geçen bölüm biraz hızlı gitmiş olduğumuz için olayları anlamak zor. Sizlere yardımcı olmak için bu bölüm başka bir bakış açısından yazılmıştır. Uzun bir bölüm oldu o yüzden keyfini çıkartın, oy vermeyi unutmayalım. İyi okumalar!

~~~~~~

Başkomiser: Yavuz Korkmaz

Yine bir cinayet vakası için bürodan ayrılmıştım. Ekibim ile beraber olay mahaline doğru ilerliyorduk, elbette istanbul trafiği hız yapmamıza el vermiyordu. Sirenlerimiz kulak patlatacak şekilde çalsada bazı beyini gelişmemiş sürücüler yolu açmıyorlardı. Yolda, her zaman ki yaptığım gibi içimde bir kaç sinir krizi geçirip siren aralarında milleti uyarıyordum yolu açmaları için. Nafileydi. Yolun açılmasını fırsat belleyip önümüzden sürenler dahi oluyordu. Neyse ki olay mahali fazla uzak değildi de geçirdiğim kriz sayısı fazla değildi. Sakinliğini trafik dışında her yerde koruyabilen bir komiserdim bende işte.

Olay mahaline vardığımızda bizden önce gelmiş olan ambülansa yaralıyı yüklüyorlardı. Yolu kapatan iki aracı önce araştırıp sonrasında çektirecektik. Önce yaralı şahsın olan siyah araçta bir sorun olup olmadığını tesbit etmek istediğimden dolayı oraya yol aldım. Araçlar bir birlerine çarpmamışlardı fakat görünenlere göre siyah aracın önü kırılmıştı. Ambülans görevlilerinden aldığım bilgiye göre yaralının bir kurşun yardımıyla bu hale getirildiği öğrenilmişti. Bu durumda o şahısın aracında bir sorunun olmayacağını ve karşı tarafa önce göz atmam gerektiğini düşündüm. Ekip arkadaşım olan Ömerden araç sahibini bulmasını rica ettim ve koyu gri olan araca ilerledim. Kim bilir, belki içerisinde kişisel eşyaları bulunuyordu. Torpido gözüne baktığım sırada yanıma yaklaşan Ömere yöneldim. "Komiserim bulunduğunuz araç Fatih Yılmaz'a ait, diğer araç ise Mehmet Tunç'a". Duyduğum isimler bana pek bir şey ifade etmese bile yazmam gereken tutanak için gerekliydi. Teşekkürümü ilettikten sonra zanlı ve kurban arasında ki bağın ne olabileceğini düşünerek suç aletini aramaya devam ettim. Araç temiz çıkınca elimizde ki tek şans hastaneye gidip yakınlarıyla en son olan konuşmasını araştırmak olacaktı. Araçtan veya araç civarlarında bulunan bir cep telefonu mevcut değildi ne yazık ki. Araştırma ekibini bulunabilecek her hangi bir iz veya kanıttan dolayı olay yerinde bıraktık. Bu vakada tam yerine oturmayan bir şey vardı, ya büyük bir yalan ya da büyük bir katil.

Tek akrabası olan kardeşinin hastanede olduğunu tespit ettiğimizde ifadesinin alınması gerektiğini düşündüm ve yola çıktık.

Mehmet beyi ameliyata aldıklarını ve durumunun kritik olduğu iletildiğinde doktorlardan isminin Mustafa olduğunu öğrendiğim adama yöneldim. Mustafa beyin büyük ihtimalle cinayetten suçlanacağını düşündüm. İfade için onunla konuşmak istediğimi belirttiğimde oturduğu yerde aynı şeyleri sayıklamaya ve beni duymamaya devam etti. "Abi beni bırakma, senide almasınlar benden lütfen" bu ve buna benzeri cümleleri kurup duruyordu. Anlaşılan bu böyle olmayacaktı ve daha sakin olduğu bir anda tekrar denemememiz gerekecekti. Doktorlardan birine Mustafa beyin kendi kendine konuştuğunu ve ilgilenilmesi gerektiğini anlattım ve iki arkadaşın eşliğiyle koridor sonunda bulunan banklara geçtik. Normalde olması gereken prosedür farklı şekilde ilerlemeliydi fakat benim bile anladığım şekilde Mustafa beyin sağlık durumu iyi değildi. İki saatlik süre boyunca bir hareketlilik oluştu, gelenler ve gidenler arttı. Her geçen dakikayla beraber benimde sabrım yavaş yavaş azalıyordu. En sonunda geçen bir doktoru durdurup Mustafa beyi bir odaya veyahut en azından başka bir yere almalarını rica ettim. Zaten psikiyatristle görüşmesi en doğrusuymuş ve kendisinede zarar verebileceğinden dolayı hastanede tutulacakmış.

Kalbin HatasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin