17. Bölüm - Hastane

9 4 9
                                    

Baya uzun süre sonra yeni bölüm atıyorum fıstıklar. Bu bölüm normal açımıza yani Ahsenin bakış açısından okumaya devam ediyoruz. İyi okumalar dilerim.

~~~~~~

Eşinizin size iyi bakması gerekiyor dediği kısımda Sefaya bakıp işaret etmişti ve ikimizde telaşlı ve mahçup bir şekilde beraber olmadığımızı açıklamaya çalışmıştık. İçimden bir kaç saniyeliğine keşke olsaydık dedim, sanırım ben biraz şıp sevdiyi andırıyordum...

Doktor vermesi gerektiği bilgileri aktardığında beni dinlenmem için yalnız bıraktı. Bu sırada Sefa da gitmek için toparlanırken kalması gerektiğini söyledim. "Emin misin Ahsen, dinlensen iyi olur, duydun doktor hanımı". "Eminim Sefa, geçen günlerde yeterince yalnız kaldım." Söylediğim şeyle ikimizde bakışlarımızı başka bir yere odakladık. "Seni bulmam uzun sürdüğü için özür dilerim, böyle bir şeyin olabileceğini dahi tahmin etmemiştim." "Senin suçun değil ki zaten, aklını yitirmiş birinin ne yapacağı belli olmuyor işte, bende ön göremedim bunları". Yaşadığım şeylerin gerçekliğini sorguluyordum hala, bu kadar kısa zaman içerisinde insan her iki arkadaşınıda kaybeder miydi? Ya da bu şekilde kaybeder miydi? Mustafaya ne olduğunu söylememişlerdi, büyük ihtimalle tutuklanmıştı ama bana anlatılmamıştı. Gerçi başka bir ihtimal yoktu onun için. "Sefa kimseye bir şey söylemedin öyle değil mi?" "Ahsen... senin istemeyeceğini düşünemedim, Aqeel arayınca anlattım olanları. Büyük ihtimal buraya geleceklerdir, onun dışında çevrenden kimseyi tanımıyorum teyzenler dışında." "Demek istediğim onlardı zaten, söyledin mi teyzeme? Bilmese daha iyi olur çünkü, telaşlanmasınlar". "Ahsen milleti düşünmeyi bırak ve iyileşmeye bak, teyzenlerle konuşmadım merak etme ama elbet öğreneceklerdir. Ayrıca önümüzde ki hafta orada olmamızı bekliyorlar, nasıl açıklayacaksın gelmeyişini?" "Hallederim ben, belkide hiç gelmem sizinle" "Nasıl? Teyzenle arana girmek istemem ama çağırdı, ayrıca böyle bir zamanda yalnız başına evde durman iyi olmaz".

Söylediği şeylerin son kelimeleri öyle kısık bir şekilde fısıldanmıştı ki sesinde bir pişmanlık duyuluyordu. Ama bu pişmanlığı neden duyduğunu bilmiyordum, söylediği şeyden mi yoksa olanlardan mı? Fazla düşünmedim ve kafamı yastığıma gömüp tavanı izlemeye devam ettim. Daha rahat bir pozisyonda yatmaya çalışırken bacağımı bir acı sarmıştı ve dilimden hafif bir inilti dökülmüştü. Hemen yanımda beliren Sefa ellerini havaya kaldırmış ne yapması gerektiğini bilmiyormuş gibiydi. Yaptığı şey yanlışmış gibi ellerini hemen geri indirdi ve ilgili şekilde gözlerime baktı. "Çok mu acıdı? Doktoru çağırayım istersen, ağrı kesici filan verirler elbet. Do-" "Gerek yok Sefa, fazla hareket etmezsem bir şey olmaz. Ayrıca fayda etmez o ilaçlar. Doktora sorsana bir, daha ne kadar kalacakmışım ben burda, gitmek istiyorum." Oflayarak odadan çıkan Sefaya baktım, onun dışında kimse yoktu yanımda. Ki onunlada pek yakın sayılmazdık, neden başımı beklediğini sorgulasamda kuzenim gelene kadar beklemesi normaldir diye düşündüm.

Kısa süre sonra elinde bir tepsi ve üzerindeki tabaklar ve bardaklar ile beraber odama giren Sefaya baktım. Hastane yatağının masa sürgüsünü çekip tepsiyi üzerine bıraktı. Tepside bir çorba vardı ve de onun yanında yemek, tepemde ki ışığı yansıtan çaylardan da duman çıkıyordu elbet. Gözlerim keskin bir şekilde yemeğin ne olduğunu çözmeye çalışırken Sefa dayanamamış gibi cevabı söyledi; patatesli köfte. "Sanki bunlar biraz püre olmuş?" "Yapacak bir şey yok Ahsen hanım, yiyeceksiniz" Pek iç açıcı gözükmeyen yemeğe kaşığımı daldırdım, o sırada gözlerimi Sefaya diktim ve bana imalı şekilde yemek tabağını işaret etti. Kaçışımın olmadığını anladığımda bir lokma aldım, hayatımda hiç böyle tatsız tuzsuz bir şey yememiştim sanırım. Büzüşen suratımı fark eden Sefa keyifli bir kahkaha patlattı ve gülmemeye çalışır gibi elini ağızına kapattı. "Ne gülüyorsun be, tatsız tuzsuz bir şey. Normal yemek yok muydu?" "Normal yemek ne Ahsen, hastane yemeği işte, idare et. Yüz ifaden hoşuma gitti." Söylediği son kelimeler ile beraber yanakları hafif al al oluyordu, tam olarak bilmesemde aramızda farklı bir çekim olduğunu anlıyordum. Kaşlarımı çatıp bir kaç lokma daha aldım ve yemeği bıraktım. Beraber çaylarımızı yudumlarken telefon çaldı.

Arayan: Teyzem<3

Alo?

Alo teyzesinin gülü, nasılsın?

İyiyim teyzem, s-sen nasılsın?

Konuşurken Sefanın suratına yardım et bakışları atıyordum. Bu kadın durduk yere niye aramıştı? Haberi almışta aramış olsa nasıl duydu dicem.

İyi kızım bende, haftaya geliyormuşsunuz Sefa ile. Hazırlık nasıl gidiyor diye aradım.

Ne hazırlığı teyze?

Kızım bavulun işte, düğün elbiseni filan aldın mı?

Teyzem bavul yapmayacağım, hatta üzülme ama ben gelemeyeceğim-

Ne demek gelemeyeceksin? Ahsen hanım bak haftaya buradasın itiraz istemem, lafımın üzerine laf söyleme. Hazırlığını yap, kız tarafıyız biz elbet olacaksın düğünde.

Tamam teyze, haftaya görüşürüz.

Ahsen kapatmadan bak ne dicem, Sefayla nasılsınız siz?

Nasıl? Anlamadım teyze?

Ya aranız nasıl işte onu soruyorum, annesi merak etmişte oralarda başının çaresine nasıl bakıyor diye.

Teyze çok yakın değiliz ki bilmiyorum, Zişanımın eşi ile arkadaşlar işte, benim pek alakam yok yani.

Hm anladım kuzum, sen yinede onunla aranı iyi tut. Tanıdık çocuk, iyi oğlandır Sefa.

Tamam teyzem hadi benim kapatmam lazım.

Kapatır kapatmaz kızaran yanaklarımı saklamaya çalışıyordum. Teyzem hoparlörde olmasa bile telefonun sesi gayet yüksek sesteydi ve Sefanın bu konuşmayı duymuş olması çok olağan bir şeydi. Hele de suratında ki memnun ifadeye bakınca konuşmayı duyduğundan şüphesiz şekilde emindim. Görünene göre kaçışım yoktu, gidecektim Rizeye.

~~~~~~

Kısa bir bölüm olduğunun farkındayım. İçimden pek yazmak gelmiyordu ve de sınav dönemime girdiğim için vaktimde olmuyordu. Umarım beğenmişsinizdir yinede kuzucuklarım, oy vermeyide unutmayalım lütfen. İyi beklemeler.

Kalbin HatasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin