14. Bölüm - Bela

16 7 21
                                    

Sizleri fazla bekletmemek için hemen yazdım ve atmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz ballarım. Oy vermeyi unutmayalımmm

~~~~~~

Kulağıma silahın patlama sesi dolduğunda bende kendimi karanlığa teslim ettim. Bu ani acıdan ve korkudan dolayı bayıldığım içindi.

Mustafa beni kendi evimde alı koyalı iki gün oluyordu. Bu süreçte nasıl aptal bir insan olduğumu anladım, hiç mi fark etmemiştim bu adamın böyle olduğunu? Hadi fark etmeyi geçtim, mal gibi birde ona duygular beslediğimi sanıyordum. İki gündür yattığım yataktan kendi gücümle doğrulamıyordum. Üst bacağıma giren kurşunu Mustafaya yalvar yakar çıkarttırmıştım. Elbette doktor çağırmamıştı ve kendi halime terk etmişti beni ilk etapta. Ertesi akşamı acılı haykırışlarıma katlanamayıp söylediğim şekilde bana yardım etmişti. Bende farkındaydım, bu yara dikilmediği müddetçe iyileşmezdi. İyileşmeyi bırak temizlenmezse enfeksiyondan bacağımı ampüte etmek zorunda kalabilirdik. Fakat bu Mustafayı ilgilendirmezmiş. Bacağımın ölüyor olması ilgilendirmiyor ama telefonumdan yazıştığım arkadaşım ilgilendiriyor!

Yaşadıklarımı mental olarak kaldıramıyordum, acı eşiğimin yüksek olmasına şükrederken. Bunca sene bu adamın normal olduğunu düşünmeme yanıyordum. Ne acı şeydi, insanın iki çocukluk arkadaşınında kötü insanlar çıkması. Kendimi yapa yalnız bir kuyunun içinde hissederken yine kapımın kilidi aniden açıldı. Tavanda olan bakışlarımı oraya indirdiğimde yine aynı şahsı görmekten bıkmıştım. Benden ne istediğini dahi anlatmamıştı, zorla Burakın kim olduğunu öğrenmişti ve bunun üzerine yarama elinde ki bıçağın tersi ile baskı yapmıştı. O anları hatırladıkça gözümün önünde canlanıyor aynı acıyı tekrardan çekiyordum. Yanıma yaklaşan Mustafaya bakmamak için and içmiştim fakat kafamı zorla ona çevirdiğimde bakmak zorunda kaldım. "Kapıda biri var seni soruyor, müsait değil dedim yinede konuşmak istediğini belirtti".

"Mustafa malsın gerçekten, beni hani vurdun ya? Böyle çıkamam ayrıca sence beni kapıya çıkartmak senin açından mantıklı mı? Beyin hücrelerini hastanede bırakmasaydın bari". "Elbette seni bu odadan çıkartmayacağım, yolladım herifi ama senin yapmak istediğin bir açıklaman olduğunu düşündüm". "Pardon?" "Ne pardonu Ahsen, Burak itinden dolayı affettim seni, şimdi birde başımıza bu herif çıktı. Ortalık malı olmuşsunda haberimiz yokmuş, kimdi o!" Kurduğu son cümle ile yüreğimin yandığını ve kalbimin cam bir vazo gibi kırıldığını hissettim. Ortalık malı da neydi? Cidden böyle mi görüyordu bu ruh hastası beni? "Laflarını düzgün seç Mustafa, hiç bir yerin malı olduğum yok. Ayrıca bunlar seni İL Gİ LEN DİR MEZ!". "NASIL İLGİLENDİRMEZ AHSEN, SEN BENİMSİN, BANA AİTSİN, BAŞKA KİMSEYE DEĞİL!!" Birde gelmiş bana sen benimsin diyor rabbim sen bana sabır ver! Sen kimsin oğlum, hayırdır yani. Düne kadar aklına gelmezdik şimdi birden tuttu manyaklığın. "SEN KENDİNİ MİLLETE BÖYLE PAZARLARKEN ABİMİNDE ETKİLENMESİ OLAĞAN ÜSTÜ BİR ŞEY DEĞİLMİŞ. Bende onu suçlamıştım bundan dolayı, meğer hata sendeymiş, resmen fa-"

Kuracak olduğu kelimeyi duymamak için avazım çıktığı kadar bağırdım. Fiziksel şiddete maruz kaldığım yetmiyormuş gibi ruhsal bir çöküşte yaşatıyordu bu it bana. "Ben kimsenin değilim Mustafa şunu o kıt beynine sok, ne seninim ne de başkasının. Ayrıcada abin konusunda da bence kendine bir bak. Haberimin dahi olmadığı bir sevdadan bahsediyorsun ve bundan dolayı öz abini vurmuşsun. Daha bir kaç gün önce ben seni hastanede teselli ettim, her zaman yanında olacağım dedim. Meğer teselliye ihtiyacın yokmuş, kendi suçunun sonucunu yaşıyorsun. Ölü ya da diri ben bu odadan çıkıcam ve asla senin olmayacağım." Söylediğim cümlelerde sesim oldukça gür çıkmıştı, keşke komşularımla evim bahçeli evler gibi bir birine yakın olsaydı da sesimi duysalardı. Fakat arada ki mesafe o kadar çoktu ki silahın patlama sesini dahi duyan olmamıştı. Ya da ben öyle var sayıyordum. ;)

"Ahsen beni delirtme bak, seni güvende tutmak için soktum buraya yoksa ev senin güzelim. İstediğin gibi dolan ama senin korunmaya ihtiyacın varmış. Bunu anladım abim sayesinde. Ben seni çok boşlamışım, ak babalar fırsat kolluyormuş baksana, tatile gittin ve peşinde iki soysuz herif var. Benim seni korumam gerekiyor". Derken daha çok bunu kendine anlatır gibi dolanıyordu oda da, buradan nasıl çıkacağımı Mustafadan nasıl kurtulacağımı düşünürken hiç bir kaçışımın olmadığı sert bir tokat gibi çarptı yüzüme. Bacağım bu durumda olmasaydı belki bir çıkışım olurdu fakat daha doğru düzgün doğrulamıyordum bile. Dua etmek dışında bir çare yoktu, belki arkadaşlarım merak edip gelirlerdi beni bulmaya.

Mustafa sinirlenip açıklama yapmayacağımı fark edip çekip gitmişti. Bir kaç saattir yine tavanı izliyordum ve sağ bacağımın uyuştuğunu hissediyordum. Önce bunun yatmaktan olabileceğini düşünüp kendimi rahatlatmıştım fakat fazla olmaya başlamıştı. Kendimi bacağımı kaybetmeye hazırlamıştım ki dışarıdan gelen karmaşa sesleri beni düşüncelerimden kopardı. "AÇ KAPIYI, POLİS" kapıya vurulan sert darbeler bir bir içimi ferahlatırken beni buradan götürmeleri için dua ediyordum. İçimde garip bir sevinç ve gözlerimden akan bir kaç göz yaşı ile bekliyordum. Şu an Mustafanın nasıl bir köşeye sindiğini görmek isterdim doğrusu. Kapıyı açmamasını artan darbelerden anlıyordum, en sonunda darbe sesleri güçlendiğinde bir koçbaşı kullandıklarını düşündüm. Kapıyı kırmayı başarmışlardı sanırım ve içeriyi arıyorlardı. Kalan son enerjimi toparlayıp bağırdığım sırada kapım açıldı ve üniformalı polislerin odaya girişini gördüm. Geldiklerini görmek beni öyle rahatlatmıştı ki daha fazla direnmeme gerek kalmadığını anlattım beynime ve o sevinçle bayıldım.

Ayıldığımda yine beyaz bir tavanla karşılaştım fakat yanımda duran monitörün sesinden hastanede olduğumu anladım. Derin bir şekilde nefes alıp oh çektiğimde hızlı bir şekilde bir cisimin hareket ettiğini gördüm. Refleks ile kolumu yüzüme siper ettim fakat görüş alanıma giren kişi ile beraber bunun gerek olmadığını idrak ettim. "A-Ahsen korkma, benim, sana bir şey yapmam" "b-biliyorum, özür dilerim, aniden oldu... S-sen mi buldun beni?" Beni kurtaran kişinin Sefa olduğunu öğrenince ona karşı olan sempatim artmıştı. Durumu bana izah ettikten sonra doktorun söylediği şeyleri bana aktarmıştı. Bacağımı kaybetmeme ramak kala kurtarmışlar ve bir kaç gün gözetimden sonra evime dönebileceğimi söylemiş. O eve dönmek ister miyim o ayrı konu. "Teşekkür ederim Sefa, sen olmasaydın o evde ölürdüm ben. Gerizekalı aklını kaybetmiş. Umudumu kestiğim anda kurtardın beni". "Rabbim beni oraya getirdi, o orada olmamı istemeseydi olmazdı Ahsen, bana teşekkür etme. Allaha şükret, zira benim oraya gelmem tesadüf değil, güzel ve iyi bir tevafuk." Bu adamın her bir cümlesi beni böyle derinden etkilerken ben nasıl uzak duracaktım. Mahçupça başımı yere eğdiğimde o da aynı şekilde arkamda duran duvarı incelemeye başladı.

Aramızda ki garip sessizliği bozan ise içeri gelen doktor oldu. Neşeli bir şekilde içeri giren doktor hanımı tanıyordum fakat şahsen muhabbetim olmamıştı. Bu davranışı benimde bir nebze gülümsememe sebep olmuştu ve kadın kontrollerimi yapıp yapması gereken bilgilendirmeyi yapmıştı. Durumumun kısa zamanda düzeleceğini fakat bu süreçte 'eşimin' bana iyi bakmasını söylemişti. Eşinizin iyi bakması gerekiyor dediği kısımda Sefaya bakıp işaret etmişti ve ikimizde telaşlı ve mahçup bir şekilde beraber olmadığımızı açıklamaya çalışmıştık. İçimden bir kaç saniyeliğine keşke olsaydık dedim, sanırım ben biraz şıp sevdiyi andırıyordum...

~~~~~~

Aslında bu bölüm pek içime sinmedi, farklı şekilde de yazabilirdim diye düşünerek yazıp attım. Sanki biraz hızlı gitti gibime geldi bu odaya hapsedilme konusu. Umarım sizler beğenmişsinizdir ama. Kendinize iyi bakın ve oylarınızı vermeyi unutmayın❤️

Kalbin HatasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin