***
2 ay ne kadar uzun bir süre olsa da bana bir günmüş gibi geldi -ki bu 2 aylık süre yaz tatilimiz oluyor- yine okuldayım işte. Ünüversitede ikinci sınıfım ilk günü. Şu hani çok sevdiğim, ölüp bittiğim (!) okul. Üniversite olması demek okul olduğu gerçeğini değiştirmiyor maalesef.
"Deni bugün arabadan inecek misin tatlım?" aslında hiç inesim yok babacığım yani sen seslenmesen yerimden bile kımıldamayacağım da senin de işe gitmen gerekiyor. Şuan da inip yapmam gereken o kadar çok şey var ki. Lanet olası. Arabadan havalı bir şekide in, bu havanı bozmadan yürü, gruptan birilerini görürsen gidip onların üzerlerini -sanki 40 yıldır görmüyomuşsun gibi- atla, sinek üçlüsünü görürsen onlara öldürücü bakışlar at ve yaptıkları hareketlere göz devirmekle meşgul ol falan filan.
Evet, biraz daha arabada beklersem babam beni zorla indireceği için bunların hiç birine gerek kalmayacak.
"Gerçekten gitmek zorunda mıyım babacığım?" ona kedi yavrusu bakışlarımı atsam bile pek etkili olmadı sanırım...
"Evet, çünkü iki yıl sonra bir diplomaya ihtiyacı olacak prenses." ah! Çok mantıklı. Hadi ama ben neden bunu daha önce düşünemdim? Bir de kötü çocuk gülüşü yapıyor bana!
Babamın yanağına uzun bir öpücük kondurup yapmam gerekenleri yapmaya başladım. şimdi ise listeyi hatırla Deni...-Havalı bir şekilide arabadan in
Evet, bunu da tamamladığıma göre çok az kaldı.
-Etrafına bakmadan havalı bir şekilde okula yürü
Evet, gerçekten bu kadar basit bir şeyi yapabilirim değil mi yani ne var ki yürümekte (!). Ayağım tökezleyince aklımda olan bütün bu düşüncelerle yere yapışacağımı ve okuldaki saygınlığımın da benimle birlikte yerlerde sürüneceğini düşünmem ve iki kolun belimi kavraması bir oldu. Kafamı kaldırıken günün kahramanı seçtiğim kişiye teşekkür cümleleri hazırlıyordum ki karşımdaki kişinin Brooklyn olduğunu görmem ve bu hazırlığı bırakmam bir oldu.
Brooklyn'e öyle bir sarıldım ki sanırsınız ki yıllardır görüşmediğim evladım... Ben ona böyle delicesine sarılırken onun bana sarılmadığını fark ettim. Tam çemkirecektim ki ona kolları üzerinden sarıldığımı fark ettim ve hamen kollarımı boynuna çıkarttım. Bir kaç saniye sarılmasını bekledim ama sarılmadı. Gıcık.
"Ya Brookyn sarılsana!" dedim. Ya aslında sadece söylemedim. Ulusa sesleniş yaptım resmen. O nasıl bir ses tonuydu?
"Deni sadece üç gündür birbirimizi görmüyoruz. Ayrıca sarıldığın için ağzın kulağıma çok yakın, bu yüzden cırlamaman kulak sağlığım için daha iyi." Kollarımı boynundan ayırıp karşısına geçtim ve sahte bir kızgınlıkla omzuna hafifçe vurdum. Sonra dayanamayıp gülmeye başladım.
Okula girmek için koluna girdim ve etrafa gülücükler saçarak yürümeye başladık. Ama bir sorun var; okula giremedik! Çünkü kapıda Raven ve onun iki sürtüğünü görmemle dudağımdaki gülücük soldu. Cidden mi? Bunlar hâlâ yaşıyorlar mıydı? Raven hakkında duyduğum son şey birinin altında dayanamayarak öldüğüydü. Ben bunları düşünürken Raven'da bizi gördü ve yüzünde pis bir sırıtış oluştu. Bize doğru geldiğini fark ettiğimde ne yapacağımı bilemedim. Hadi ama ilk günümün mükemmel geçmesi gerekliydi. Tabi bu hayali kurarken bu üçüz dingilleri hesaba katmamışta olabilirim. Brooklyn'e döndüm ve fısıldamaya başladım.
"Brooklyn... Raven ile aramızda en az 20 adımlık mesafe var. Bence kaçmalıyız!" dedim. Brooklyn'in kahkahası kampüsü doldurdu. Galiba ciddi olduğumu farkında değil. Ama ben gayet ciddiyim! Hadi ama Raven sürtüğü resmen bize doğru geliyor!
"Aa bakın burada kimler varmiş... DENISSE COLLINS ve Brooklyn Henrie!" adımın üzerinde bilerek baskı yaptı çünkü adımdan hoşlanmıyorum. Bu yüzden herkes bana 'Deni' der. Ama bu pis sürtük tam adımı ve benim tam adımı sevmediğimi öğrendiğinden beri üzerine basa basa tam adımı söyler. Sürtük.
"Aa... Bakın burada kimler varmış! Raven ve onun ikiz sürtükleri!" bunu söylerken onların içinde bir iç savaş çıkarmayı planlamıştım. Sonuçta Jacey ve Olivia'ya, Raven'a ait olduklarını ima ettim. Sürtük olabilirler. Ama bu kadar küçük olmamaları gerekirdi.
Ama gelin görün ki ben o cümleyi söylerken onlar beni hiç takmamışlardı. Neden sizce? Çünkü üçüz dingillerimiz YİNE birilerine yiyici akışlarını atmakla meşgullerdi. Bakmasamda kimin olduğunu tahmin edebiliyordum. Tabiki de Emmet! Okulumuzun ve arkadaş grubumuzun en popüleri olmakla birlikte çokta yakışıklıdır kendisi. Emmet bizi görünce sağ elini kaldırıp bize selam verirken sol eliyle de gözünden çıkardığı güneş gözlüğünü 'v' yaka gri tişörtünün yakasına asmakla meşguldü. Kampüsün yeşil alanı ona arka fon olmuş ve şuan gerçekten tapılacak kadar yakışıklı duruyor. Gülümsemekle yetindim. Bu sırada tabiki üçüz dingillerimiz hemen havaya girdiler. O anda onlara bir sürü şey saydırabilirdim ama Brooklyn ve Emmet'a rezil olmak istemiyorum. Bu yüzden bu sefere mahsus susmakla yetindim. Emmet yanımıza geldiğinde hemen boynuna atladım. O da ikiletmeden bana sarıldı. Ayaklarımın yerden kesildiğini hissettim... Hayır ciddiyim. Emmet beni kucağında çevirdi, yani cidden ayaklarım yerden kesildi. Tamam Brooklyn haklıydı sadece üç gündür görüşmüyorduk ama yine onları özlemişim. Emmet beni kucağından indirip Brooklyn'e yöneldi. Onlar erkeksi selamlaşmalarını yapıp gülüşürken bende onları hayranlıkla izleyen üçüz dingillerimize döndüm.
Gerçekten mal bu kızlar..."Raven gördüğünüz gibi grubumuz yavaş yavaş toplanmaya başladı. Ben sizin yerinizde olsam Eve ve Amy gelmeden bir an önce topuklardım ki bu söylediğimi yapabilmaniz için arık saniyeleriniz var. Çünkü Amy geliyor." Amy grubumuzda ve okulda dedikodulardan en önce haberi olan kişidir. Güzel de bir kız. Açıkçası, kendine bakıyor. Eric ile bayağıdır birlikteler. Sahi kaç yıl oldu, emin değilim? Döt yada beş mi? Bence gerçekten yakışanda bir çift. Zaten sürekli birlikteler. El ele, kol kola...
Eric; yakışıklı, komik ve fazla çılgın biri. Grupta akıl almayacak fikirler hep ondan çıkar. Amy'de tabiki zeki bir kız olduğu için bu sürtük dingillere sevgilisini yem etmemek amacıyla -ki okulda bunlardan çok var- sürekli onunla birlikte. Neredeyse tuvalete bile birlikte girecekler. Tamam bu çok abartı oldu. Kabul ediyorum, o kadar da değil... Tamam yani birlikte tuvalete girdiler ama böyle bir nedenden dolayı değil. Daha farklı sebeplerden ötürü... her neyse. Ben bu düşünceler içinde boğulmak üzereyken Amy koşar adım yanımıza geldi. Tabi arkasından da Eric. Amy'nin yanımıza gelmesiyle yüzündeki mutluluk saçan ifadenin yok olması bir oldu.
"Bunların burada ne işi var Deni?" dedi üçüz dingillerimizi gösterirken.
"DENISSE ile bir şey konuştuk ve şimdi de gidiyorduk." tabi göt korkusu başa çok fena bela... Biliyor tabi şimdi ikilemezse Amy bunun ağzına sıçacak ki ben bu salaklıkla Amy'nin cümlesindeki imayı anlamasına şaşırdım açıkçası... Bu arada yine gider ayak sinir olduğum şeyi yaptı pis sürtük gözümden kaçmış değil!
Onlar gittikten sonra Amy ile doya doya sarıldık. Tabi o da benim kafadan olduğu için, üç günün özlemini çıkardık.
Brooklyn, Emmet ve Eric selamlaşmış ve hatta koyu bir sohbete başlamışlardı. Bende Eric ile hasret gidermediğimi fark ettim ve gidip ona da sarılıp hasretimi giderdim.
Artık okula girmemiz gerektiğini düşündüm ve bu yüzden Eric'i, Amy' ye teslim ettim. Daha sonra, ben de Emmet ve Brooklyn'in koluna girdim. Okula girdiğimizde Emmet' ın kolundan çıktım, çünkü çevredeki kızlardan bir kaçının üzerime atlamak üzere olduğunu farkettim. açık konuşalım onlar şuan daha fazla. Tabi bu onları bana canice planlar yapmaktan englledi mi? Hayır. Çünkü fark ettiyseniz diğer kolumda da Brooklyn var. Tam onun da kolundan çıkacaktım ki bir anda o altta ben üstte yere yapıştık. Ne olmuştu ki şimdi? Halbuki sabah beni yere düşmekten o kurtarmıştı. Fakat şimdi ise ikimiz birden yerdeydik. Birbirimize uzunca bir süre baktık. Kaç saniye ya da dakikaydı bilmiyorum ama bana bayağı uzun geldi.
"Biraz daha yerde bu pozisyonda kalırsanız hep birlikte sizi yanlış anlayacağız." Eric'in sesiyle kendimize geldik. Brooklyn'in üzrinden kalktım ve yerde oturur bir pozisyon aldım. Emmet'ın yardımıyla -popüler ve yakışıklının yanına bir de kibar eklemeliyim- oturduğum yerden kalktım ve üzerimi temizledim. Eric'in kahkahalarıyla o tarafa döndüm ve gözlerim onun üzerine atlamak üzere olan bir Brooklyn yakaladı. Demek ki Eric yapmış diye geçirdim içimden.Hain...
Emmet ve Jack onları ayırmaya gittiler. Sadce şakalaşıyorlardı fakat erkek sonuçta bunlar elleri ağır birbirlerinin canlarını yakmasınlar.
Bu arada Jack ne ara geldi hiç farkında değilim. Tabi insan kendi halinde sessiz biri olunca... Yaşadığı şeylerden dolayı içine kapanık biri Jack. Aslında çok iyi ve eğlenceli biridir.
Kafeteryada masamıza -masamıza çünkü orası bizim masamız yani bizden başka kimse oturmaz oraya- oturduk. Hemen ardından Eve ve Daisy'de bize katıldı. Böylece grubumuz tamamlanmış oldu.
Bu grupta birbirimize her şeyimizi anlatırdık. Bizde kalması gerekenler dışında. Fakat Daisy ve ben farklıydık. Mesela ben ona bende kalması gerekenleri de mutlaka anlatırım, tabi ki o da bana. Tabi ki bazen olduğu an anlatmıyoruz. Bazı şeyleri birbirimize dökebilmek için ilk önce kendimizin olanları hazmetmesi gerekiyor sonuçta...
Yani o benim en iyi arkadaşlarımın olduğu gruptaki en iyi arkadaşım. Böyle söyleyince biraz saçma oldu ama, siz onu anladınız.
Masada herkes kendi çapında birine bir şey anlatıyordu. Bazen ise topluca kahakahalarla gülüyorduk. Tabi bu bayağı gürültülü oluyordu. Galiba kafeteryanın gürültüsünün %65' ini biz oluşturuyoruz.
Bu böyle Amy'nin bizi susturup çok önemli bir şey söyleyeceğini söyleyene kadar devam etti. Herkes susstu. Fakat bir gerçek vardı ki kimse Amy'nin cidden önemli bir şey söyleyeceğine inanmıyordu. Sonuçta Amy'den bahsediyoruz. Tuvalete gitmesi gerektiğini bile 'çok önemli bir konu' başlığı altında söyleyen biri. Herkesin onu dinlediğinden emin olunca konuşmaya başladı.
"Okula yeni bir stajyer dans hoca gelmiş; Shawn Mendes..."Bu ismi o an çok fazla umursamamıştım açıkçası. O ismin ileride benim için ne kadar önemli olacağını bilmeden dinlemiştim o konuşmayı.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Impossible || Mendes
Fanfiction{Shawn Mendes hayran kurgu.} *** #10.08.2015-06.04.2017#