Yeni bölüm geldi.
Yazar yazmaz paylaşayım dedim.
Keyifli okumalar.
.
.
.
.
.
.
.
.
Arabadan iner inmez karşımdaki eve baktım. Hayatımı değiştiren eve. Aile olunabileceğine dair umudumun olduğu eve.Karan yemeğe davet etmişti. Aslında reddedecektim ama Serkan ve Selin'in beni özlediğini söylediğinde kabul etmiştim.
Daha fazla kapıda dikilmemek için zile bastım. Kapı açıldığında kafamı kaldırdım. Gülşen hanım açmıştı. Beni görünce gülümseyip sıkıca sarılmıştı. Ayrıldıktan sonra elimdeki baklavaları almış, kolumdan tutarak hızla içeri -tabiri caizse- sürüklemişti.
Salona geçtiğimizde herkesle sıkı sıkı sarılmıştım. Tabi onlar beni sıkmıştı. Sonrasında biraz salonda oturmuş çocukların acıkmasıyla bizde sofraya geçmiştik.
Yemek faslı bittiğinde ise bende yardım ederek el birliğiyle masayı toplayıp tekrardan salona geçmiştik.
Şuan salonda oturuyorduk.
Yengemler çocukları uyutmak için yukarıya odalarına çıkarmıştı.
Gülşen Hanım ise Bozkurt erkeklerinin küçükken ki hallerinden bahsediyordu."Dur dur! Bak bu da komik."diyerek Kaan'a baktı. Kaan galiba ne anlayacağını anlamış olacakki gözleri kocaman açıldı."Sakın anne sakın!"dedi. Sonrasında "Beni rezil etme ablama."diyerek kollarını belime sardı.
Gülşen Hanım hiç onu takmadan bana döndü.
"Şimdi Kaan 7 yaşında falan. Sünnet olacak işte, bizde alışveriş için dışarıya çıkmışız. Birde kuzeni var Semih abin yaşında. O da bizimle geldi. Biz alışverişte kıyafetlere bakarken Murat Kaan'a şey demiş."derken birden herkes gülmeye başladı.
Daha ne dediğini bilmediğim için sadece tebessüm ederek devam etmesini bekledim."Eğer sünnet olursan hayatın boyunca tuvalete gidemezsin."dediğinde aklıma o dediği zamanki surat ifadesi geldi.
"Bizimki ciddiye almış, eve geldikten sonra kimseye görünmeden çıkmış gitmiş karakola. Oradaki polis memuruna 'Benim şeyimi kesecekler.'demiş."demesiyle kahkaha atmaya başladım.
Polis memuruna demek ha.
Ben gülerken herkesin birden susmasıyla benimde gülüşüm yavaş yavaş kesildi. Kafamı kaldırdığımda hayran hayran baktıklarını gördüm.
Bakışlarına anlam veremezken Kaan'ın belimdeki ellerini sıkılaştırarak bana daha fazla sokulmasıyla kafamı eğdim, onu görebilecek şekilde.
"Çok güzel gülüyorsun."dediğinde tebessüm etmekle yetindim.
Beni ilk defa gülerken görüyorlardı. Daha önceden sürekli ciddi surat ifademden dolayı gülmem onları şaşırtmışa benziyordu.
Aramızdaki buzlar yavaş yavaş eriyordu.
"Sen böyle güleceksen, ben sana küçükkenki tüm rezilliklerimi anlatırım abla. Yeterki sen hep gül."
(Bu söze kalbimi bıraktım❤️)
Boşta duran ellerimi tereddütle saçlarına dokundurdum, yumuşacıktı. Saçlarını okşarken Karan öksürerek dikkatleri üstüne çekmişti.
Anlaşılmıştı ki mutlu son diye birşey yoktu. Biraz sonra gözlerindeki parıltılar sönecekti.
"Bu sıralar herkes gerekmediğince evden çıkmasın, ki bu mümkün değil bu yüzden herkes evden çıkarken yanına koruma alacak.
Kesinlikle itiraz istemiyorum."
Sözleri salondakileri endişelendirmişe benziyordu."Birşey mi oldu oğluşum." Gülşen Hanım'ın sorusuyla herkes Karan'a baktı.
"Sadece önlem."dedim dikkatleri üstüme çekerek."Biliyorsunuz ben Askerim, şuana kadar beni öldürmek isteyen o kadar çok kişi var ki... Benim bundan korkum yok. Gerekirse Allah yolunda şehit olurum. Benim korkum siz ve Ares'siniz."dedim ve boğazıma bir yumruk oturdu. Devam edemedim.
Masada bulanan sudan bir bardak alıp içtim. Onlara açık olmam lazımdı. Her cümlemi kelimelerimi tartatak söylemeye özen gösteriyordum.
"Biliyorsuz, ben 8 yaşında yetimhaneye verildim. Kimim kimsem yoktu. Asker olmayı da bu yüzden çok istedim, zaafım yoktu. Arkamda düşüneceğim kimse yoktu. Bir tek Demir Ares vardı ve onu kolayca sakladım. O bilmesede ne yaparsa haberim oluyor. Arkasında onu izleyenler var ve onu zaafım yapmalarına izim vermedim. Bilmiyorlardı."
Derin bir nefes aldım. "Kısacası zaafım yoktu, ama artık var. Sizler varsınız ve ben ilk defa korkuyorum. Size zarar gelmesinden dolayı korkuyorum. Bu yüzden..." Duraksadım. Ne kadar zor olsada söylemem gerekiyordu.
"... Bir süre ayrı kalmalıyız. Söz veriyorum, sizinle görüşmeyi asla bırakmam. Ama beni de anlayın lütfen."
Susmamla hıçkırık sesi duymam bir oldu. Gülşen Hanım ağlıyordu.
"Bizden gidecekmisin?"diye sordu Semih çatallaşmış sesiyle.
"Asla."dedim. "Asla sizden gitmem. Sadece birkaç ay."
Kız bunu derken birkaç aydan daha fazla ayrı kalacaklarını bilmiyordu.
Ayağa kalkarak babamın yanına ilerledim.
Evet babamın.
Baba olmayı hakkediyordu.
Kollarının içine girip sımsıkı sarıldım. Daha önce hiç tatmadığım baba kokusu vardı üzerinde.
Kokusunu içime çektim.
Baba kokusu böylemiydi?
"Kendine iyi bak baba."diye fısıldadım kulağına doğru. Omzuma değen ıslaklıkla kafamı kaldırdım.
Kim dedi erkekler ağlamaz diye.
Erkekler de ağlardı.
Benim babam ağlıyordu. Elimin tersiyle gözyaşlarını sildim."Ağlama."dedim. "Sadece kızınla gurur duymalısın."
Ayrıldığımızda alnımı öptükten sonra anneme döndüm.
Oda anne olmayı sonuna kadar hakediyordu.
Sarılırken kulağına fısıldadım."Kendine iyi bak anne."
Mümkünmüş gibi daha sıkı sarıldım.Daha sonra herkesle teker teker ve uzun uzun sarılmıştım. Mete, Semih ve Karan abilerime abi demiştim.
Sonuçta bir daha ne zaman görüşeceğimizi bilmiyordum.
Umarım, umarım onlara birşey olmazdı.
Çünkü benim yüzümden onlara birşey olursa ne yapacağımı kestiremiyordum.
...
Evettttttt.
Nasıl buldunuz bölümü?
Bence anne, baba ve abi demesi hiç de erken değil. 16. Bölümdeyiz yahu.
Bu arada bölümleri kaldırmayacağım, vakit buldukça yazmaya çalışıyorum.
Çok uzatmadan kendinize iyi bakın.
Görüşürüz.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.Yağmurdamlasi 💧
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAVAŞÇI
Teen Fiction8 yaşında anne babasını kaybeden kız. Büyümüş asker olmuş. 8 yaşına kadar ona eziyet eden aile gerçek ailesi değilmiş. ●Komutan Öykü'nün hikayesi ... "Öykü tebrik ederim yüzbaşım."dedi albay bana bakıp sırıtarak. Göz ucuyla Fırat binbaşı...