16. KAPATMAYA ÇALIŞILAN GEÇMİŞ AMA KAPANMAYAN GEÇMİŞ

188 34 125
                                    

Şarkılar;

Krobak: Amnesia

Ww: Ww

Anıl Emre Daldal: B.

2 hafta sonra

Belki de bazen acıları geri plana atmak insana daha büyük bir şans tanırdı. Yolunuz açılır, daha mantıklı düşünürsünüz acılar olmadığında. Ben de şuan tam olarak onun tanımını yaşıyordum.

Altay'la büyük bir yol kat etmiştik. Artık birbirimizi daha iyi anlıyor ve herşeyin bir çözümü olacağına inanıyorduk.

Şimdi de arabanın içinde Uludağ'a gidiyorduk.

İki saattir yoldaydık. Saat daha sabahın yedisiydi, Altay erken çıkarsak trafik olmayacağını söylemişti.

Ben araba da biraz kestirmiştim. Altay'ın telefon sesiyle de uyanmıştım. Altay hala telefonda konuşuyordu.

"Evet, tamam hallederiz. Sen ev sahibine belirtirsin, tamam. Eyvallah." Altay'a döndüm. "Kimdi?" Altay telefonu torpidoya koydu ve bana döndü. "Gürkan."

"Anladım." Altay sesli bir nefes verdi. "Bu arada ev sahibi gelip eve bakabilirsiniz demiş." Hızlıca döndüm ona. "Ciddi misin sen? O ev mükemmeldi, çok mutlu oldum!" Altay benim bu sevincime güldü.

Altay ile yeni bir ev almıştık. Yeni bir ev, yeni bir başlangıç olacaktı bizimkisi. En son baktığımız ev tam benlik bir yerdi bu yüzden orayı çok istemiştim ve ev sahibi gelip bakabilirsiniz dediği içinde çok mutlu olmuştum.

"Bu kadar çok mu beğenmiştin o evi?" Ellerimi birbirine çırptım ve hızlıca konuştum. "Evet! Bak şimdi hem kocaman bir bahçesi var, en önemlisi küçükte olsa bir havuzu var. Arka bahçede bir sera var, bu mükemmel! Ev iki katlı ve tam bizlik bir yer! Mutfak tam istediğim gibi hem!..." Altay kocaman güldü. "Nefes al güzelim, kıpkırmızı oldun."

Arabanın ön aynasından kendime baktım; gerçekten kıpkırmızı olmuştum, güldüm. İşte, bu iki hafta boyunca hiç gülmediğim kadar gülmüştüm. Altay bana gerçekten bir ilaç gibi gelmişti. O gün Altay'ın bana o kadar yalvarması aklıma geldi. Belki de o benim evime gelmese, o kadar yalvarmasa ben gidecektim. Aklıma bunlar gelince yüzüm düştü, Altay bunu fark etti.

"Neden düştü yüzün sevgilim?" Ona döndüm ve gülümsedim. "Hiç birşey. Bazen aklıma bazı şeyler geliyor ve boş boşuna kendimi üzüyorum. Ama merak etme gayet iyiyim," Altay'a doğru ilerledim ve dudaklarımı yanağına bastırdım. Altay'da gülümseyerek yola çevirdi gözlerini.

"Neredeyiz bu arada?" Altay soruma hemen cevap verdi. "Daha var. İstersen sen uyu. Az sonra bir dinlenme tesisinde mola vereceğim, yemek yiyelim. Açız çünkü." Yüzümde muzip bir gülümseme oluştu. "Dün gece seni gayet iyi doğurduğumu sanıyordum ama yanılmışım." Altay anında kırmızı oldu, ona bakıp kahkahayı bastım. Altay'da değişmeyen şeyler arasında şu utanması da vardı.

"Lütfen şuan böyle şeyler söyleme!" Altay'ın tatlı çıkışıyla daha fazla güldüm. "Anca gül dur zaten!" Altay'a baktım. Gerçekten uyanmıştı, yüzüm aniden düştü. Yanlış mı anlaşılmıştım acaba? Altay'a doğru yaklaştım. "Gülmeyeyim mi?" Altay gülümsedi ve dudaklarını yanağıma sıkıca bastırdı. "Gül. Sen hep gül."

Yarım saat sonra dinlenme tesisine gelmiştik. Park gibi bir yerdi ama büyüktü. İnsanlar çardaklarda oturmuş yemeklerini yiyorlardı. Bu görüntü içimi nedensizce sıcacık etti. Hemen yanımdan hızlıca bir kız çocuğu geçti koşarak, onun arkasından da babası. Babası kızını yakalamaya çalışıyordu.

KIRIK KALPLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin