17. Gerçekler

8.4K 519 132
                                    

Merhaba bölüme başlamadan önce oyunuzu eksik etmezseniz sevinirim ve bol yorum yapar mısınız? Bu bölüm kısa gibi oldu, biliyorum ama 18. Bölümü daha uzun tutmaya çalışacağım, söz.

17. BÖLÜM

GERÇEKLER


Kalbim prangalara vurulmuş gibi çığlık atmaya başladı. Alnımdan akan ter süzmeleri göğsümde yanan yangını daha körükledi. Zamanında yaptığım hata geleceğimi tutsak haline getirmişti. Ufuk benimle kedi köpek gibi oynadıkça ona sinirleniyordum ama en çokta kendime acıyordum. Çünkü bu durumdan ne olursa olsun kurtulamayacağımın bilincindeydim. Bir hata yapmıştım ve bedelini elbet bir gün ödeyecektim.

Selim Efe telefonda ona gelen mesajla ilgilenirken ona bakmadan Ufuk'un bana attığı mesaja kitlenip kalmıştım.

Onun hayatına girmek istedim nefret etti benden.

Onun hayatından çıktım nefret etti benden.

O benden hep nefret etti.

Bense onu sadece sevmiştim.

Sevgi insana bazen en büyük yükü olabiliyormuş.

Yutkunarak mesajı hızla sildim. Aklıma koymuştum bu iş yakında bitecekti. Başka yolu yoktu. Er ya da geç. Midem bir kez daha ama daha kuvvetli bir şekilde burkulduğunda hızla yerimden kalktım ve lavaboya doğru koştum. Bu sefer kusacağımı ağzıma doğru gelen kusmuğumla anlıyordu. Hem beni hem midemi zorluyordu. Lavaboya girer girmez yerde eğilerek kusmaya başladım. Kumral saçlarımı ne kadar arkaya atsam da önüme düşüyordu. Arkamda, tam ensemde onun sıcak nefesini hissettiğimde bir an duraksadım. İri elleri benim zapt edemediğim kumral saçlarımın arasından geziniyordu. Onları bir araya getirip tuttuğunda diğer elini sırtımda hissettim. Yeni doğmuş bir bebeğin sırtını okşarmış gibi okşuyordu.

"İyi misin?" Bu öyle bir kısık seste sormuştu ki yanında olmama rağmen zar zor duyabilmiştim. O sorunun içinden akan endişe vicdanımı küle çevirdi.

Başımı sallamak istedim ama o an gelen büyük bir mide bulantısıyla başımı öne eğerek öğürdüm. Sesim banyoda yankılanıyordu. Boğazım tahriş olmaktan acıyordu, kıyım kıyım. Geri çekildiğimde ben demeden bir kuru peçeteyi bana uzattı. Dudaklarımın kenarlarını silerken gözlerim kendiliğinde kapanmıştı. "İyiyim." Dedim fısıltıyı andıran bir sesle.

"Değilsin." Sesi öfkeli ve endişeliydi. "Hadi hazırlan doktora gidiyoruz, böyle olmaz Meltem."

"Olur," derken gözlerimi biraz açmış, ona kısık gözlerle bakıyordum. "İyiyim, cidden. Biraz dinlensem iyi olur." Hastaneye gitmek istemiyordum. Çünkü bize yapılacak bir sürprize hazır değildim. Yarın olurdu ama şu an, o mesaj bana geldiği zamanda olmazdı. Bunu kaldıramazdım değil, ağır gelirdi. Belki mutluluğumu belli edemezdim ve Selim Efe bunu yanlış anlayabilirdi.

Ellerini saçlarının arasına geçirip dizlerini yere dayayarak yanıma çömeldi. "Betin benzin attı. Söylesene ben böyle olsam sen ne yapardın?"

Onu bu halde görsem hiç düşünmeden hastaneye götürürdüm. Bu düşünce canımı sıktığında kaşlarım alnıma kocaman oyuk açarcasına çatıldı. "Senin kararına saygı duyardım." Bunu ne kadar net söylesem de yalan söylediğim kaçırdığım gözlerimden belli oluyordu.

Selim Efe'nin dudaklarında belli belirsiz silik bir gülümseme oldu. İşaret ve başparmağıyla burnumu sıktı. "Yalancı." Dedi keyifli dolu bir sesle. "Yalancı ve güzel." Dudakları iyice kıvrılmış sus çizgisi kaybolmuştu.

Gözlerimi devirsem de benimde dudaklarımda ince bir gülümse oluşmuştu. "Doğruyu söylüyorum." Diyerek biraz önceki cevabımın arkasında hala durmaya devam ettim. "Evet, endişelenirim ama saygı duyarım. Sonuçta ölmek üzere olan biri değilim Selim Efe."

TarumarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin