SINIR GEÇİLMEDİĞİ SÜRECE BÖLÜM GELMEYECEKTİR.
SINIR: 200 OY 200 YORUM
15. BÖLÜM
BABA
Sorduğum soruyla gözlerini kaçırdı Selim Efe. Başını boynuma doğru getirip derin bir soluk aldı. "Kokun..." diye mırıldandı. "Çok güzel be Meltem."
"Konuyu değiştiriyorsun. Peki o halde." Diyerek kabullendim. Çünkü bende saklıyordum ve onu zorlarsam o da beni zorlardı. İki ucu da boklu bir değnekti bizimkisi. Her şeyin zamanı olduğuna inanan biri olarak bununda bir zamana ihtiyaç olduğunu biliyordum. Çünkü zamanı geldiğinde ikimizde eteğimizde taşlar bir bir dökecektim. Geriye ne kalır bilinmezdi ama dediği yapıp, beni her şeye rağmen bırakmazsa işte o zaman ona gerçekten bir kez daha güvenecektim. Gerçi o durumda kim bırakmazdı? Ben resmen bir yerde kardeşinin tacize uğramasına sebep olmuştum. Her şey o Can'ın sahte sevgisine inanmamla başlayıp kocaman bir ilmek düğüm olmuştu zamanla. "Uyuyalım mı?" diye sordum mahmur bir sesle. Birden o kadar çok uykum gelmişti ki esnemeye başladım.
"Uyuyalım güzelim." Dedi, o da derin bir nefesi içine çekerken. İkimizde duygusal bir savaş vermiştik şu iki haftada ve bu bizi ruhsal olarak oldukça çöktürmüştü. "Senin kokun varken uyuyacağım uzun zaman sonra." Diye itiraf etti. "Bir insanın sevdiği birinden sanki bir daha bir araya gelmeyecekmiş gibi ayrılması ne kadar zormuş... Her şeyin bitti sanılması..."
"Öyle," dedim kemiğimi ince ince sıyıran o huzursuzlukla. O iki hafta geçmişti ama ileride bu sakladığım sırrı öğrendiğinde ömür boyu bir arada olmazsak ne olacaktı? "Canını yaktığım için özür dilerim Selim Efe." dedim, içten bir sesle. İkimizde gözlerimizi kapatmış uyumaya çalışırken son demlerimizi veriyorduk.
"Canımı sadece yokluğun yaktı." Diye konuştuğunda belimdeki elini sıkılaştırdı ve ardından usul usul okşamaya devam etti. "Ve inan bunun için özür dileme." Hatalı olduğunu bildiği için kabul ediyordu, hatta benim bu konuda taviz vermemem gerektiğini ima ediyordu.
"Olsun," diye mırıldandım çocuk gibi. Ona yavru kedi gibi sokulurken çenesi yine başımın üstünde yer almıştı. "Ben onu kastetmemiştim zaten." Diye kelimeleri ağzımın içinde yuvarladım. Uyku öyle bir bastırmıştı ki her an o karanlığa gömülüp gidecek gibiydim aniden. "Ben onun için özür dilemem. Ama cidden," derken devam edemeden esnedim. "Dudağındaki ufacık yara için özür dilerim." Dedim.
"O yara ufacık ama," Elimi kaldırıp göğsüne götürdü ve sol tarafına kuş gibi kondurdu. "Buradaki öyle böyle büyük değil. "Yarada sensin Meltem, yarda." Dedi.
Sözleri, bakışı, mimikleriyle herkes farklıydı Selim Efe. "Beni sevdiğine inanmak güç..." diye mırıldandığımda elimi kalbinin üzerinde yavaş yavaş hareket ettirip bir şeyler yazıp çiziyordum. En sonunda Meltem yazdığımda kısık gülüşü kulaklarımda çınladı.
"Sen çok fenasın..."dedi. Sonra ekledi; "Meltem."
"Yo..." dedim uzatarak kelimeyi. Öyle bir iç çektim ki içim yandı, kavruldu. "Sadece adımı kalbine yazıyorum."
"Zaten yazılı?" dedi sorgularcasına. "Yani alnımda da kalbimde de senden başka kimse yok. Ama istersen ismini yazabilirim."
"Nasıl?" diye mırıldandım. Hem uykum vardı hem de merakla konuşmaya inadına devam ediyordum. O ise bunun farkında olmasına rağmen sesini çıkarmıyor, bana yayk uyduruyordu. Bu durum beni çocuk gibi gülümsetmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
TARUMAR
Fiction généraleMeltem aşık olduğu adamdan bilerek hamile kalıp, evlenir. Ailesi onu bir kalemde silerken o sevdiği adama kavuşmasının mutluluğu yaşıyordur ama her şey göründüğü kadar tozpembe değildir. Meltem evlendikleri ilk akşamdan itibaren hiçbir şeyin normal...