20. BÖLÜMSON ARZUM
Nilüfer, Son Arzum (Dinlerseniz sevinirim)
Selim Efe, birkaç saniye duraksadıktan sonra hemen merdivenleri çıkıp kapının önüne gelmişti. Arkasından gelen Yusuf olan bitenden haberi yoktu ama Selim Efe'nin bu durumdan hoşlanmadığı bir durum olduğu hissedebildiğini gerginleşen yüz ifadesinden anlayabiliyordum.
Selim Efe, dudaklarını diliyle ıslattığında bir cevap beklercesine sadece Sinan'a bakıyordu. "E," dedi en sonunda sabredemeyerek. Haklıydı, çünkü Sinan onu görmezden gelip sadece ban bakıyordu. "Konuşmayacak mısın?"
Sinan ona yan gözlerle bakarken derin bir nefes alıp verdi. "Anne," diyen oğlumla arkamı döndüm aceleyle. Buradaki gerginlikten etkilenmesini istemiyordum. "Efendim," dedim dizlerimin üstüne çökerken. Ama oğlum bana bakmıyordu, arkamda kalan bir bedene bakıyordu ve kocaman gülümsüyordu. "Sinan abi," diye şen şakrak konuştu. Sesindeki heyecan sanki ortamı daha çok geriyordu.
Yanımdan çekip gittiğinde Sinan'a gittiğini biliyordum. Olduğum yerde ayağa kalkarak bedenimi onlara çevirdim. Sinan onu çoktan kucağına almıştı. "N'aber abim?" Babam... Selim Efe'de onu sahiplenircesine babam derdi. Her neyse, bu saçma düşünceleri kafamdan atmalıydım. "Gel dedin, geldim bak. Şimdi anneye bakacağız, durumunu öğreneceğim ve onu iyileştireceğiz."
Kaşlarım anında çatılırken, "Gel dedin?" diye konuştum, kendimi sakin tutmaya çalıştığım için sesimde hafif bir baskınlık vardı. "Bu ne demek?"
İkisinin de gözü bana dönerken Selim Efe bir şey demeden içeriye geçip girdi. Bu benim ağırca yutkunmama neden oldu. Kırılmıştı. Bize. Bunu hissedebiliyordum ama ben bir şey yapmamıştım, bunu biliyordu. Belki de bu yüzden daha çok kırılmıştı. Oğlum dediği, saydığı çocuğun annesine yetersiz geldiğini hissettiğinden...
Ellerim kaşınıyordu, tırnaklarımla tenime batırarak sanki kazırmış gibi kaşımak istiyordum. Stres yapmıştım. Daha anca biraz topladık derken bir kez daha dağılmaya gücüm yoktu. Gözlerimi sımsıkı kapatıp açtığımda karşımda duran üçlüye baktım. Yusuf gitmemişti ama bir şeyde demiyordu, arkada duruyor sessizce bizi dinliyordu.
"Neden geldin bir çocuğun lafıyla Sinan? Sana ne dedi bilmiyorum ama ben iyiyim. Hatta bu zamana kadar hiç bu kadar iyi olmamıştım." Gözlerine baktığımda onda hep Ufuk'u görüyordum. Ufuk'un merhametli hali. Ama o Ufuk değildi, o Sinan'dı. Bu kadar birbirleri andırması dilimde ekşi bir tat oluşturuyordu. "Sinan," dedim derin bir nefes verirken. "Buraya gelmen yanlış."
Sinirle güldü Sinan. "Ne yanlış Meltem? Sevdiğim bir kişi için endişelenip gelmem mi? Yoksa kendi apartmanımda o sevdiğim kişinin oğluyla kucaklaşmam mı?" Kaşlarını kaldırdı. Bu apartmanda mı yaşıyordu? Bu kadarı tesadüf olamazdı. "Yoksa," diye devam ettiğinde yutkunmak istedim ama nefesimi tutmaktan öteye gidemedim. "Rüzgar'ın senin için endişelenip bana güvendiği için beni çağırması mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tarumar
General Fiction•TAMAMLANDI• Meltem aşık olduğu adamdan bilerek hamile kalıp, evlenir. Ailesi onu bir kalemde silerken o sevdiği adama kavuşmasının mutluluğu yaşıyordur ama her şey göründüğü kadar tozpembe değildir. Meltem evlendikleri ilk akşamdan itibaren hiçbir...