eğer içinde ona karşı biraz şüphe olsaydı.

998 124 23
                                    

- - ┈┈∘┈˃̶༒˂̶┈∘┈┈ - -

Rekabet denen şey; her güzel ve kötü şeyin fazlasının zarar oluşu gibi, fazlayken zarardır.

Rekabet denen şey, insanı hırs küpüne dönüştürür bazen. Rekabet insanı başarıya götürür bazen. Kendinizi haddinden fazla olmayacak şekilde birileriyle kıyasladığınızda bu uğurda size hayal kırıklığı getirir bazen.

Hatta kimine göre bu rekabet ve hırs ruhu iyi bir özelliktir. Tabii ki bu tartışılır bir konu, ancak şuan daha mühim bir mesele vardı ortada. Zira Karen Darcia'nın gözünü bürüyen hırs öylesine korkunçtu ki; bu konuyu daha da tartışılır kılıyordu.

Gözlerinde ki kahve hareler yerini kızıl bir alev topu misali dehşet bir sıcaklığa bırakmıştı ve bunu sadece karşısında ki adam, Dean Jeongguk görüyordu. Jeongguk'un kahve hareleri ise yerini öylesine feci bir soğukluğa bırakmıştı ki, karşısında ki ateş huzmesiyle ölesiye çarpışıyordu.

Ateş ve su misali birbirlerine zıt bu iki karakteri birbirine bağlayan adam olan Dean Christian ise yaptığı hatanın henüz farkında değildi.

Kız duyduğu cümleyle tabağında olan bakışlarını aniden karşısında duran omegaya çevirdiğinde bir süre cevap verememişti. Ellerinde tuttuğu çatal bıçak dahi donup kalırken bakışları keskinleşmişti. Bir şeyleri ölçüp biçtiği, ne cevap vermesi gerektiğini düşündüğü belliydi.

"Ne demek istiyorsun Jeongguk?"

Jeongguk'un kızın üzerinde olan bakışları duyduğu cümleyle nefes verir gibi alayla gülmüş, yüzünde ki alaycı gülümsemeyi silmeden yere indirdiği bakışlarını tekrar Karen'a çıkarmıştı.

Göğsünde bağladığı kolları, dik duruşu ve keskin bakışlarıyla Jeongguk bu akşama güzel bir giriş yapmıştı.

"Ne demek istediğimi biliyorsun Karen, aptalı oynama."

Jeongguk Karen'ın yutkunduğunu fark etmişti. İnsan tehlike anında yutkunurdu ki bu elimizde olmayan ve bizi kolayca ele veren bir detaydır. Tehlike yokken hayat adeta bir oyun gibidir. Menfaat üzerine kurulmuş bu oyunda herkes ancak ve ancak kendi çıkarları için oynar.

Tehlike ise bu oyunu alt üst eder ve oyunun kurallarını baştan yazar. Her şey oyuncular için tam tıkırında ilerlerken yapılanlar tehlike anında pişmanlığa dönüşür esasında.

İnsanların endişesi ise ancak tehlike gelip gidene kadar devam eder. Düzene alışmış insanlar şükürsüzdür, belayı bir kez başlarından def ettiklerinde o bela bir daha onların kapısını hiç çalmayacakmış gibi davranırlar.

Ancak yanılırlar.

Karen Darcia bu ihanet oyununu kendi çıkarları için oynamış olsa da şuan yaptığı şeyle yüzleşmek zorunda olduğu için pişman ve şaşkını oynuyordu.

Boğaz kısmında oynayan yumrudan sonra kızın başı kucağına doğru eğilmiş, elindekileri tabağa bırakırken gözleri usulca kapanmıştı.

Onun her hareketini izleyen Jeongguk ise babasının kendisine dönmesiyle hızla ona çevirmişti bakışlarını. Kimseye belli edemediği o gerginliği bir tek babası anlıyordu. Adamdan aldığı destekleyici o tebessüm biraz daha güç almasına sebep olmuştu.

Babasının bakışları tekrar Karen'a dönerken Jeongguk karşısındakine bakmak yerine diğer tarafa bakmış ve direkt olarak Taehyung'la göz göze gelmişti.

Bakışlarında ki hiçbir çabaya girmeden var olan o keskinlik, sertlik şimdi öylesine bakmıyordu kendisine. Jeongguk bunu hissetmişti ve bu konuda yanılmadığına emindi.

fade into you :: taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin