güller ve sarmaşıklar.

1K 140 109
                                    

- - ┈┈∘┈˃̶༒˂̶┈∘┈┈ - -

Bazı anlar vardır, bir sonraki adımınızı düşünmeden hareket ettiğiniz ve bütün yaşanılanlar bitip sonunda kendinizle baş başa kaldığınız, 'şimdi ne yapacağım?' dediğiniz anlar..

Oturur ve etrafa bakarsınız, çok canınız sıkkınsa gözleriniz dalar bir yelere; hatta belki bir bakmışsınız yanaklarınızdan boynunuza değin ıslak yollar çizilir.

Ağlar ve ağlarsınız.

Belki ağlamanızın bir sebebi olmaz, ağladıkça içinizdeki sebebini ve nerden geldiğini bilmediğiniz o derdin yükü azalır. Ancak bir çözüm değildir, içinizdeki o garip boşluk hissi sizi asla tam anlamıyla terk etmez ve aksine kendini daha da belli eder bu kendinizle yanlız kaldığınız o anda.

Kısa süreli ilişkilere dahi veda etmek zordur bazen. Hatta bırakın bir insanı; bazen bir eşyaya dahi veda etmek koyarken, bir kimseye veda etmek nasıl koymazdı insanoğluna?

Durup bir şarkı açarsınız, yeniden yaşaran gözlerinize yakışır; bir dal sigara yakarsınız, yanlızlığınıza ve karmaşık duygularınıza yaraşır, dumanı hayava doğru mavi mavi raks ederek süzülür..

Sizi büyük yıkıma uğratacak olaylara tepki vermediğimiz, veremediğimiz anlar olur. Bu anlar ki; bazı zamanlar yer ve zaman uygunsuzdur, bazı zamanlar da yanınızda bulunan kişiler.

Bu yıkıma tepkisiz kaldığımızdan olsa gerek, o saniyeden itibaren dakikaya, dakikadan saate, saatten güne, günden günlere ve haftaya, haftadan..

Jeongguk biraz önce yanlız başına bırakıldığı bu koca evde küçücük kaldığını hissediyordu. Küçüldükçe küçülüyor ancak etrafındaki her şey ona dar geliyor gibiydi.

Sonbaharın getirdiği o gri karanlık hava kısa süre içinde evin içine de çökmüştü ancak ışık açmaya lüzum duymamıştı. Biraz önceki öfkesine tezat olarak oldukça sakindi.

Christian'ın tüm eşyalarını toplayarak onu bu evde yanlız bırakarak terk etmesine, giderken parmağındaki alyansı onun eline tutuşturmuş olmasına tepkisizdi.

Jeongguk bu dünyada ki en berbat hislerden birinin, birinden vazgeçmek istemezken vazgeçmen gerektiğini bilmek olduğunu sevdiği adam sayesinde öğrenmişti.

Bu onun için can yakan bir tecrübeydi. Ancak o bu hissi ve verdiği acıyı asla unutmayacaktı.

Bu ihanetin acısı en başında şok edici olduğundan hissedilmemişti. Fakat şok etkisi yavaştan geçmeye başlayıp yerini farkındalığa bıraktığında Jeongguk'un geceleri kabuslarla bölünür, boynu terden ve gözyaşından sırılsıklam olur vaziyete gelmişti.

Zaman belli ki gerçekten her şeyin ilacıydı. Bunu ilk önce annesinin ölümüyle ve sonrasında da aldatılmasıyla anlamış olmuştu.

Jeongguk ağır ağır oturduğu koltuktan kalkıp mutfak kısmına yürüdüğü sırada aniden dengesini kaybedip duvara doğru yalpaladığında bir gürültü kopmuştu. Elleri kendinden bağımsız refleksle üzerinde eşyaların bulunduğu rafı bulduğunda bir şeyi devirmiş olmalıydı.

Jeongguk kırılan cam sesiyle refleks ile kapattığı gözlerini açıp bakışlarını yere çevirdiğinde kırılmış fotoğraf çerçevesine bakakalmıştı. Christian ve Jeongguk'un nikahlarından dudak dudağa oldukları bir fotoğraf cam kırıklarıyla birlikte öylece duruyordu.

Sözün özü bahsi geçen o yıkıcı güç zamandan zamana içimizde büyümeye devam ederken bir an olur ki; en ufak bir işaret sizi yerle bir eder.

fade into you :: taeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin