- - ┈┈∘┈˃̶༒˂̶┈∘┈┈ - -
Christian babasından aldığı telefonla birlikte aceleyle eve geldiğinde, içindeki yaşanabilecek şeylerin ihtimaline karşı olan korkuya hakim olamıyor hâldeydi.
Büyük bahçedeki taşlı yolu arşınlayıp kapıyı anahtarıyla açarken; en azından açmayı denerken, ellerinin titrediğini yeni fark ediyordu.
Sesinden anlamıştı bir şeyler olduğunu; kısa ve öz konuşmuş, nerede olduğunu sorsa da aldığı cevabı önemsemeyip eve çağırmıştı onu. Christian ise karargâhta olduğunu söylemek gibi bir aptallık yapmamıştı şaşırtıcı biçimde.
Gerçi, bunu söylemesi ayrı, söylememesi apayrı bir dertti. Zira görevden geldiğinden ve hastanelik olduğunden beri kendi evindeyken, annesinin tabiriyle omegasına gitmiyorken işe gittiğini söylemesi şaşırtıcı olurdu.
Kapıyı nihayet açıp içeri girdiğinde herkesin evde olduğunu biliyordu; babası, annesi, Karen.. Herkes evdeydi ancak sanki kimse yokmuş gibi sessizdi ortalık. Koridor sonunda bulunan salondan loş sarı bir ışık geliyordu, kalan her yer karanlıktı.
O da antrenin ışığını açmakla uğraşmamıştı. Belki karanlıkta yok olurum diye bekledi iki saniye kadar, sonra üzerindeki koyu gri takımın ceketini çıkartıp portmantoya astı.
Ayağındaki hafif topuklu botlar koridor boyu yürüdüğü mermerler üzerinde tok topuk sesleri çıkartmıştı bu sırada.
Salona ulaştığında önce annesinin ifadesiz, ancak bir o kadar da umutsuz yüzünü gördüğünde anlamıştı. Neyi anladığını kendisi de bilmiyordu ancak anlamıştı işte.
Birkaç adım daha attığında sol yanında bulunan abajur arkasında kalmış, annesinin hemen karşısındaki üçlü koltukta oturan kuzenini, Karen'ı görmüştü.
Göz göze geldiklerinde Christian onun zayıf bedenine bir göz atmış, ardından ayrıldığı mahzun gözlerle yeniden birleşmişti gözleri.
Ona nasıl baktığını bilmiyordu, kestiremiyordu ancak Karen kendisine hiç de iyi bakmıyordu o an. Sanki ağzını açmadan 'buradan dönüş yok' demiş ve yeniden sessizliğe bürünmüş gibiydi.
Sahiden, buradan dönüş yoktu.
Bakışlarını ondan ayırdığında salonun köşelerinde duran abajurların sarı ışıklarıyla oluşan loş ortamın biraz daha karanlık kalan, dışarıdaki karanlığı yansıtan duvar boyu uzanan camla özdeşleşmiş tarafında kalan bedeni gördüğünde durmuştu. Zar zor attığı bir kaç adımı da artık atamayacağını düşünüyordu.
Çocukluğundan beri elinde olmadan oğlunu küçümsemiş ve sevgisini ondan esirgemişti. Kendisi gibi gücü elinde tutmayı hiç mi hiç öğrenememişti Christian.
Onun bir yerlere gelebilmesi için razı olduğu Jeon'ların oğluyla olan evliliğini bile eline yüzüne bulaştırmıştı. Christian, Jeongguk'tan gördüğü ilgili birkaç güzel sözün kölesi olmuştu kısa sürede.
Her an daha fazlası için bir şeyleri feda edecek kıvama geldiğinde bunu aşk sanmıştı. Omega yas tutup kendisinden destek alırken onun savunmasız halinden faydalanmıştı, daha fazlası için.
Dışarıdan güçlü bir alfa gibi gözükse de, hatta bir Komutan olsa bile yeterince takdir görmemişti, babasından bile. Bundan sebep en ufak ilgiye muhtaçtı.
Esasında acınası hâldeydi.
Evliliğinin getirdiği ilgiyi fark ettiğinde gözü dönmüştü. Herkes onun omegasına hayrandı, dolaylı yoldan kendisi de ilgi görmeye başlamıştı. Omegası ona bir koltuk, bir ünvan, bir rütbe bahşederken dahi daha fazlasına aç hâldeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fade into you :: taegguk
Fiksi PenggemarJeongguk, komutan eşini göreve yolcu etmek için gittiği karargâhta kocası yerine göreve gelen Komutan Kim Taehyung'u evinde misafir etmek durumunda kalır. delta kim & omega jeon