I🪻

3.2K 225 40
                                    


Vaktiyle yaşlı Jeon tarafından arazisi yarıya bölünmüş Jeon sürüsü pekte farklı güne uyanmamıştı. Serin, çok güneşli olmayan hava hakimdi.

Farklı güne uyanan kişiler bundan habersiz, farklı düşüncelerle gecelerini sabah edenlerse sebep kârdı.

"Ağabey, sen ne dediğinin farkında mısın? Ben bunu Jungkook'a nasıl yaparım?"

Yaşça küçük, ancak hatırı büyük ölçekte sayılır adam sabahın köründe kapısına dayanan ağabeyinin dedikleri yüzünden beyninden vurulmuştu sanki. Böyle bir konuşmanın olacağını beklememişti asla.

Ancak epey vakittir bunu düşünen büyük "Gözünde büyütüyorsun. Babam ikimize de toprak bıraktı ve göçtü dünyadan. Tanrı'ya şükürler olsun ki, dünya malı için birbirimizi ezecek kardeşler olarak büyümedik biz. Bir soy isim ile iki sürünün anılması mantıksız. Ettiğim teklifle sürüleri birleştirelim. Büyük oğlun Gunwoo sürünün lideri olur, evlenip çocuk sahibi olduğunda" diyerek derin nefes aldığında stresle alnını ovmuştu Jeon Joonwoo.

"Bak ağabey, anlıyorum ben seni. Hatta çok güzel fikir sürülerin birleşmesi. Ancak ben oğlumu nasıl evlendiririm Jimin ile? Sanki bilmiyorsun kedi-köpek gibi kavga eder onlar sürekli"

Tüm gece her şeyi düşünmüş, gerekirse tüm gururunu ayaklar altına almayı göz önünde bulundurmuş Siwoo için boş laflardı bunlar.

Sırtını geriye yaslayıp "Zorunda olmasam gelir miydim kapına? Son saldırıda ölüyordum neredeyse. Ve o an düşündüğüm tek kaygım Jimin oldu. Kime emanet edip göçecektim dünyadan?" diye sormasıyla yutkunmuştu Joonwoo.

Ağabeyinin ölümün kıyısından döndüğü her hatırladığında bolca şükranlarını iletirdi Tanrı'ya.

Bakışlarını üzgün şekilde kaçırdığındaysa devam etmişti büyük Alfa.

"Jimin, Omega erkek. Sık görülmeyen bir ruhla doğuldu. Hangi sürüye teklif ettiysem de hiçbiri kabul etmedi kendi Alfa oğullarıyla evlendirmeye. Yanlış anlama sakın. Oğlumun elinde kalmadım ben. Ancak ölümün kıyısındayken onun yalnız başına kalacağı gerçeği daha çok canımı acıtmıştı. Kanayan yaram değil!"

Siwoo iki çocuk sahibiydi. Ve onlar Omega'ydı. Bir lider olarak asla bunu sorun etmemiş, hatta mutlu olmuştu.

Ancak seneler geçtikçe Jimin ile ilgili kaygıları başlamıştı. Omega kızı harikulade geleceğini kurabilecekti. İstediği kadar çocuğu olacak, sevdiğiyle mutlu mesut yaşayacaktı.

İlk göz ağrısı, canından değerli oğluysa artık 28 yaşında olmasına rağmen bir kez olsun kızgınlığa girmemiş, sürü tarafından kısır olarak belirlendiğinden hiçbir talibi olmamıştı.

Tüm bahtsızlıklar onun oğlunu bulmuştu sanki. Nadir doğulan Omega erkek olması yetmiyormuş gibi üstüne de kısır olmasıyla tüm hayatını etkilemişti oğlunun.

"Ağabey, ben Jungkook'u nasıl ikna ederim evlenmeye? Ayrıca Soyaa izin verir mi? 'Oğlumu kısır Omega ile evlendirmem' der, alemi yakar..."

Duyduğu cümleyle bakışları öyle sertleşmişti ki, Joonwoo devamını getirmedi bile. Söz konusu oğlu olduğunda ağabeyi karşısındakinin kim olduğunu umursamazdı.

Jimin için karşısına geçmiş, ikinci oğlu ile evlenmesini isteyecek kadar gururunu hiçe saymıştı adam.

"Dört Alfa oğlun, iki Omega kızın var Joonwoo. Bir çocuğunu mu çok görüyorsun? Sana her şeyimi veriyorum! Tüm arazi senin, ardından oğlun Gunwoo'nun olacak. Yönetim, yetki ve dahası. Sürü tamıyla sizin olacak ancak sen bir oğlunu feda edemiyorsun ağabeyin için"

Gerçekten kırgın hissediyordu Siwoo. Eğer o gün ölseymiş düşündüğü gibi kimse sahip çıkmayacakmış oğluna. Dalından kopmuş yaprak misali savrulacakmış öylece.

Kendisi olsaydı tek saniye düşünmez, kabul ederdi kardeşinin teklifini. Ki, kendisi Jimin'in Gunwoo ile evlenmesini istememişti bile.

Akıllı adamdı ve kardeşinin Gunwoo'yu lider olarak yetiştirdiğinin farkındaydı. Onun gelecek hayallerine engel olacak değildi.

"Anlamıyorsun ağabey. Sana her şeyimi veriyorum derken kastettiğin bunlar bile değil. Jimin! Senin her şeyin o. Sen nasıl oğlunun geleceğini düşünüyorsan ben de oğlumun geleceğini düşünüyorum"

Hiddetle ayağa kalkmıştı küçük olan. Kabul edeceği, düzeltecek olursa kendisinin vereceği karar değildi bu. Ama ağabeyi anlamak istemiyordu sanki.

Saçlarını sinirle geri tarayıp ses tonunu yükseltmemeye özen göstererek "Her şeyden önce Jimin beş yaş büyük oğlumdan. Jungkook oğlunla evlenirse çocuğu olmayacak. Ben bunu evladıma nasıl reva bilirim?" diye sorduğunda karşısındaki bedenin hayal kırıklığıyla dolan gözlerini görmek boğazına koca bir düğüm oturmasını sağlamıştı.

Hiçbir şey dememişti ağabeyi. Fakat öfkeyle anlık olarak unuttuğu geçmiş dikenli el olup vicdanını sıkarken sessizce yerine oturmuştu.

Ağabeyinin geçmişi yüzüne haykırmasını, kadir bilmez birisi olduğunu vurgulamasını isterdi. Ama tüm gururunu hiç sayan adam bakışlarını kaçırarak "Sorun değil. Mühürlenmezler. Jungkook baba olmak isterse başkasıyla mühürlenir" dediğinde utançla yutkunmuştu.

Tüm her şeyi göze alarak karşısına çıkmıştı adam. Kendine yedirmediği her hâlinden belliydi ancak yine de devam ediyordu onu da kahretmeye.

"İstediği gibi baba da olur, gerçek Omega'ya sahip. Fakat ölürken bileyim ki, oğlum gece bir yuvanın yastığına baş koyacak. Sürü onu kimsesiz bilip yokluğumda itip kakmayacak"

Derin nefes almıştı Joonwoo. Gerçekten çaresiz görünüyordu ağabeyi. Her şeyden önce içinin acıdığı konu yeğeninin gördüğü zorbalıktı.

Elbette kimse ona dokunmaya cesaret edemezdi. Ama bir ortama girdiği zaman yargılayan bakışlar bile yeterdi. Saklı kapılar ardında Omega'nın hakkında neler konuşuluyordu kim bilir.

Susturamadığı vicdanıyla "Tamam, dediğin gibi olsun" diyerek derin nefes verdiğinde Siwoo yerinden kalkmıştı hızla. Sıkıca kendisine sarılarak "Teşekkür ederim kardeşim" deyip saçlarını okşamasıyla ağlamamak için zor tutmuştu kendini küçük olan.

Koca çınarın belinin bükülmesinde onların da suçu vardı. Ne zaman hatırlasa geceler uyuyamazdı.

Seneler önce Siwoo'nun karısı Haarin üçüncü hamileliğinde Alfa bebeğe sahipken sürüye saldırı olduğunda hiç düşünmeden onun üçüncü oğlu olan Yu-jun'u kurtarmak için kendini feda etmişti.

Uzun uğraşlar sonucu kadın hayatta kalsa bile bebek kurtarılamamış ve bir daha bebek sahibi olamayacağı haberiyle sonsuz sessizliği kazanmıştı.

Bebeğini kaybeden kadın senelerdir konuşamıyordu. Lakin ne ağabeyi ne kadın onları suçlamıştı. Haarin ne zaman Yu-jun'u görse mutlulukla sarmalardı bilakis.

Şimdiyse kendisi aynı fedakarlığı yapmaktan korkuyordu.

Çünkü insanlık bazen yürek, esasında vicdan isterdi.

"Yapmam gereken bu. İlk başta çıkıştığım için özür dilerim. Yeğenime sahip çıkmak boynumun borcu"

Söylemesi kolaydı. İşlevi zordu.

Jeon Joonwoo boynunun borcunu ödemeye kalksa üstesinden gelemezdi.

O daha oğlunu evlendirirken sorguluyordu. Onu evlendirirse hayatını mahvedeceğini düşünüyordu. Ancak gerçekten mahvolan kimlerdi unutuyordu sık sık.

Mahvolanlar kesinlikle onlar değildi. Ne sesini ne bebeğini kaybeden kadın, ne de kendini kaybeden Jimin değillerdi çünkü.







Bluebell JikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin