Yazardan~
"Hyung, lütfen bana bak. Gerçekten özür dilerim. Sinirlendiğim için ne dediğimin farkında değildim"
Sabahtandır olduğu gibi yine umursanmadı. Kavgadan sonra yol boyunca ağzını açmayan Omega eve girdikleri gibi dolabından eşofman takımı alıp çantaya koymuş, peşinde pervane olan bedeni görmezden gelmişti.
Her ne kadar soğuk nevale olarak görünse, hatta olsa bile kalbine oturmuştu Alfa'nın dedikleri. Yol boyu düşüne durmuştu.
Gerçekten bir Alfa onu beğendi diye mi sessiz kaldı? Her şeyden önce lanet olası bir Alfa'dan beğeni beklemiş miydi ki?
Her ikisinin cevabı dakik bir hayırken kırılmaması elde değildi.
Çantayı sırtına takıp odayı terk ettiğinde kolundan tutup gitmesini engellemeye çalışan Alfa'yı itekleyip çıkışa doğru yönelmiş, "Jimin, özür dilerim! Öyle demek istemedim" diye bilmem kaçıncı özrünü dileyen bedene kulaklarını tıkamamıştı hissizce.
Onun parlak gözlerine bakmak istemiyordu. Bakarsa affedeceğini biliyordu Omega. Jungkook özünde masum birisiydi çünkü. En azından Jimin için...
Kısa sürede arabaya binip iş yerine doğru sürmeye başlamıştı. Kırmızı ışıkta durmak zorunda kaldığında gözleri aynayı bulmuştu anında.
Hiç olmayan saçları, kırış alnı, sönmüş gözleri, özensiz teni, çatlamış dudakları.
Sinirleri bozulduğundan gülmeye başlamış, ancak bu gülüş sinirlerini bozduğundan gözyaşları yanaklarına süzülmüştü.
Kendinden ölesiye nefret ediyordu. Yaşamak bir yüktü ona. Bir insanın kendi canına kıymasını saçma bulmasıydı herhâlde çoktan uçurumdan atlamıştı.
Sanki inadına daha çok üst üste geliyordu her şey. Tüm sürünün onu aşağılaması yetmiyormuş gibi bunu aile fertlerinin de çekinmeden yapması tüm yaşam hevesini bitiriyordu.
Jungkook'un öyle demesi son damla olmuştu. Her ne olursa olsun kocasıydı ve gururuna dokunmuştu. Gerçek eşi, aralarında aşk bağı olmadığını savunsa anlayış gösterirdi.
Ama her şeyden önce ikisi kuzendi. Nasıl oluyor da onu anlamaya çalışmıyordu aklı almıyordu.
Düşündü ve gözyaşlarını sinirle silmişti. "Suç sende geri zekâlı! İncinmiyormuşsun gibi davranırsan tabi amına koyarlar!"
Kulaklarını sağır edecek şekilde bağırıp gaza bastığında kısa zamanda iş yerine gelmişti. Bugün maç olduğundan daha açmamıştı mekanı. Öğrencileri yoktu ve yalnız başına stres atacaktı.
Her yerin ışığını açmaya gerek duymadan sadece boks yapacağı alanın ışığını açmıştı. Taşan sabrından dolayı eline boks eldiveni giymemişti bile.
Yaptığı ilk şey bağırarak boks torbasına sert bir yumruk atmak olurken devamı da kendiliğinden gelmişti.
Nefret ediyordu her şeyden. Ve hıncını çıkarmak için sadece boks torbasını kullanıyordu. Bir arkadaşının olmasını, onunla dertleşmeyi dilerdi.
Fakat yoktu kimse. Koskoca dünyada öyle yalnız hissediyordu ki. Bu hissin haddi hesabı yoktu.
Ailesinin sevgisine bile inancını yitirmişti. Ona acıdıklarını düşünüyordu. Babası perişandı yalnız kaldığı için. Kız kardeşi kendi derdinde olan birisiydi. Nişanlısıyla tüm gün gezer tozardı. Annesiyse...
Kardeşini kaybetmemişti o gün sadece. Annesi de beraberinde gitmişti. Konuşmaz, hislerini ifade edemez olmuştu. O annesinin dizine yatmamış, annesi onun dizlerine yatmıştı çocukken bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bluebell Jikook
Fanfiction"Yaşlı bunak! Seninle evlenmesem evde kalmıştın sonsuza kadar!" [Jikook] [Omegaverse]