iyi okumalarr,
Oturduğum yerde sabırsızca ekranda ismimin belirmesini bekliyordum. Daha fazla dayanamayacaktım ve kendimi yerlere atıp bayılma numarası yaparak acile giriş yapacaktım.
Resmen şu koridorlarda her gece bekleye bekleye gençliğimi çürütmüştüm. Gözlerim neredeyse kapanmak üzereydi fakat uykudan mı yoksa gerçekten halsiz düştüğümden mi emin olamıyordum.
Gecenin ikisinde mide bulantım ve ani halsizliğimle babamı kaldırıp hızlı bir şekilde hastaneye getirtmiştim kendimi. Ve neredeyse iki saattir sıra bekliyordum. Sonunda ekranda sıramı görmem gerekirken benden bir sonraki sırayı gördüğümde kalkıp hızla içeri girdim. Daha fazla dayanamamıştım o kadar saçma bir sistemleri vardı ki!
Yanımda kucağında bebeği ile duran bir kadın vardı sanırım benden sonraki kişi oydu.
"Ahu Aral hanginiz?" karşımdaki genç adama bakıp cevap verdim.
"Benim." kaşları çatıldı ve dudaklarını araladı.
"İki saattir sesleniyorum neden gelmedin?" Doktorun yakışıklı yüzündeki gözlerim donup kaldı duyduklarımla.
"Kusura bakmayın doktor bey fakat sisteminizden daha kötü bir şey yok şu anda bu hastanede. Ekranı takip ediyoruz doğal olarak ve ekranda benim sıramı atlayarak geçiyorsunuz bir de üstüne seslendim diyorsunuz. Dışarıdaki karmaşada ve bu kadar uzak mesafede nasıl seslendiğiniz duyulabilir ki? Nöbettesiniz anlıyoruz ama bunca insan size canını emanet ediyor sizin nöbete kalınca yaptıklarınıza bakın. Hoş değil!" sinirle söylendikten sonra doktor şaşırdı ve bir şey söyleyemedi.
"Mide bulantım var birkaç kez de istifra ettim. Aynı zamanda titriyorum ve kemiklerim sızlıyor. Ve üzerimde inanılmaz bir halsizlik var." doktor üzerinden şaşkınlığını atamadan şikayetlerimi sıraladığımda daha da şaşırmıştı. Aynı anda şaşıran diğer bir kişide muhtemelen arkamda duran babamdı.
"Dört numaraya geç lütfen geliyorum." bir şey söylemeden dediği yere geçip oturdum ve bekledim. önce boğazımı kontrol etti. Ardından durdu ve etrafına bakındı.
"Ateşine bakalım," ve ardından fısıldadığını duydum.
"Ateş ölçer,"
"Ateş ölçerim nerede benim?" sesli söylediği şeyle gülsem mi sinir mi olsam bilememiştim. Eli ayağına karışmıştı. Masadan ateş ölçeri alırken birkaç şeyi yıkmış ama sağ salim yanıma gelebilmişti.
"Ateşinde normal. Bir de sırtını dinleyelim stetoskopu alıp geliyorum." ve ardından aynı şeyleri tekrar yaşadı. Her yeri dağıtıp geri geldi. Tam babam bize dönmüş yanıma adımını atacaktı ki perdeyi babamın yüzüne çekip kapattı. Sırtımı açamamıştım ellerimi tuttu.
"İzin verir misin?" kibar sesiyle birlikte ellerimi hızla çektim.
"Tamamdır, gel ilaç reçeteni yazayım." başımı sallayarak peşinden ilerledim. O masasına oturduktan sonra onu izlemeye başladım. Uzun boyluydu, hemde baya uzun boyluydu. Ayrıca yakışıklıydı. Seside aynı şekilde yakışıklıydı... Ses yakışıklılığı büyüktür her şey der ve susarım. Ayrıca diksiyonu mükemmel ötesiydi ve konuştukça insanı içine çekiyordu.
"Ahu, dinliyor musun? İlaçları anlatıyorum." başımı sallayarak onayladım. Neyi dinliyor muydum?
"Pardon dalmışım, hala iyi hissetmiyorum da." o sırada adamın yakışıklılığı karşısında evde kusup kusup akmış rimel ve dağılmış saçla karşısında durduğum aklıma geldiğinde kendimden utanarak yüzümü buruşturdum.
YOU ARE READING
TUTSAK// yarı texting
Genç KurguBazı hayaller gerçekleşirken bazıları da içimde ölüyordu. Bir çiçeğin solması gibi solan hayallerimle tamamen baş başa kalmış durumdaydım. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ _______ Bu kitapta olan hiçbir terim, olay veya tıbbi hiçbir olay ve olaylar bütünü gerçek...