8.

123 3 0
                                    

İyi okumalar..

Ne demiştim?

Evet evet tam olarak onu sevdiğimi söylemiştim.

Bazen ne söylediğimi bilmiyordum ama çok doğru yere basmıştım.

Yutkunduğunu gördüm ve bana dönmemek için çaba sarf ettiğini.

"Utanmış olamazsın değil mi?" gülmemek için kendimi zor tuttuğum sesime yansımıştı.

"Niye utanacağım ki? Araba kullanıyorum."

"Peki." kıkırdamadan edememiştim.

Ve zaten birkaç dakika sonrasında at çiftliğindeydik.

Heyecanla kapıyı açıp indim ve gülümseyerek etrafa bakmaya başladım.

"Çok güzel değil mi?" özlemiştim burayı.

"Öyle." büyülenmiş sesiyle ona döndüğümde etrafa değil bana baktığını görmüştüm. Utandığımı gizlemek amacıyla hızlı hızlı konuşmaya başladım.

"Çocukluğumda her hafta sonu geliyorduk buraya. Bi atım vardı hatta. İsmini bile ben koymuştum ama hala burada mı bilmiyorum."

"İsmi Kajuydu. Böyle açık renk tüyleri vardı o kadar güzeldi ki anlatamam. Hala buradaysa sana onu göstermek istiyorum. Gel hadi." hemen ardından elinden tutup çekiştirmeye başladım.

"Kaju mu?" gülümseyerek başımı salladım.

"Evet, kajuya çok benziyordu ve annesinin adı Bademdi. Yeni doğmuştu ayrıca. Beş yıl önce falan." Sonunda birlerini gördüğümde durdum. Karşımdaki adamı tanıyordum.

"Merhaba." gülümseyerek bize doğru gelmeye başladı.

"Hoşgeldiniz. Ahu, cidden sen misin?" yutkunup başımı salladım. Buraya Turan amca bakıyordu, gelen adam ise Turan amcanın oğlu ve benimde eski sevgilimdi. Benden iki yaş kadar falan büyüktü. Her hafta sonu çiftliğe geldiğimizden de sürekli onu görüyordum ve etrafımdaki en yakışıklı erkekte oydu.

"Selam." kuru bir selam verip yanından geçmeyi planlıyordum ki beni durdurdu.

"Hangi rüzgar attı seni buraya? Yıllardır gelmiyorsun." Bakışlarım Uygar'a değdiğinde tam olarak kim olduğunu çözmeye çalışıyordu.

"Uygar bu Polat, Turan amcanın oğlu. Turan amca da çiftliğe bakan kişi zaten anlatmıştım ya sana yolda."

"Evet hatırlıyorum. Memnun oldum." sesi o kadar soğuk çıkmıştı ki anlamlandıramadım.

"Kaju nasıl? Burada mı hala?" Polat gülümsedi ve hevesle başını salladı.

"Evet burada, seni çok özledi. Hepimiz seni çok özledik. Sen yokken bakımını tamamen ben üstlendim. Yine de hala seni arıyor." Bakışlarımı Uygar'dan çekemiyordum. Zaten çok yakışıklı olmuştu fakat şu an Polat'ın her bir kelimesinden sonra daha çok kasılıyor ve kaşlarını çatıyordu. Bu sebeple gözlerimi ondan ayıramamıştım. Ne oluyordu?

Polat'a cevap vermeden usulca Uygar'ın dibine girip kolunu çekiştirdim.

"Ne oldu? Rahatsız olduğun bir şey mi var?" bana bakmasıyla anında yumuşayan bakışlarıyla şaşırıp kaldım. Kıskanmış mıydı?

"Bu çocuk tüm gün bizim peşimizde olmayacak değil mi?" güldüm. Kıskanmıştı.

Beni kıskanmıştı.

"Ne? Neden gülüyorsun, Ahu gözlerin parıldıyor resmen." sitem eden sesi daha da keyiflenmemi sağladı.

"Hiç, gülmüyorum. Hadi Kaju'ya bakalım."

TUTSAK// yarı textingWhere stories live. Discover now