ARKADAŞLAAAAAARRR MEDYA MİNİK PRENSESİMİZ...
bir önceki bölüm böyle micik durum bildirisi bölümü gibi bir şeydiii. Şimdi artık zaman atlaması ve asıl bölüme artık gelebilirizzz
İyi okumalaaarrrrr..
Portekiz'e geleli tam beş yıl olmuştu, geldiğimde henüz bir aylık hamileydim ve kanserdim. Tedavisi olmayan bir kanser.
Hayatımdaki o şansla ancak tedavisi olmayan bir kansere yakalanabilirdim ya zaten. Tüm bunlar büyük bir kabusun içindeymişim gibi hissettiriyor olsa da sonunda hepsi bitmişti. Neredeyse bir yıl belki daha az bir süre yoğun bakımda kalmıştım. Bebeğimle ilgilenememiştim. Yine de sonunda ona kavuşmuştum ve yoğun bakımdan çıktığımda ona dokunabiliyordum.
Sonunda bugün dönüyorduk. Hep birlikte, Ecem, Özün ve ben, evimize dönüyorduk.
O doğduğunda henüz daha cinsiyetini dahi öğrenemeden komaya girmiştim. Ve cinsiyetini ilk zaman öğrenmediğim için o kadar pişmandım ki. Ama yaşıyordum. Kızıma kavuşmuştum.
Annem ve babam onunla henüz tanışamamışlardı. Ama benim küçük kızım hepsini biliyor ve tanıyordu. Fotoğraflardan olsa da kim olduklarını onun neyi olduğunu biliyordu.
Uçaktan indiğimizde henüz daha kucağımda uyuyordu.
"Ecem taksiyle mi gideceğiz?" Sorumla beni onayladı.
"Yıllar önce onunla konuştuğumda bana her gün bizim eve gittiğini söylemişti. Hala gidiyor mudur? Annem onun hakkında tek bir kelime dahi etmiyor. Emin değilim, Özün'ü oraya götüremem." Ecem'in bakışları bana döndü.
"Ahu, senden asla ayrılmıyor. Bir dakika dahi seni bırakmayacak."
"Bu riski almayacağım. Ne durumda olduğunu bilmiyorum. Neler oldu, sevgilisi var mı evlendi mi bilmiyorum. Eğer böyle bir şey varsa karşısına kucağımda bir çocukla çıkamam. Bunu ona yapamam. Mutluysa mutluluğunu bozamam." Uygar'ı çok özlemiştim. Ve özlemden ölünecek olsa ölürdüm. O kadar çok özlemiştim ki, gözlerimi Özün'ün üzerinden alamıyordum. Babasına benziyordu.
İsmini İlay koymuştum ama tek başına İlay kalmasını istemediğimden Özün ismiyle birlikte koymuştum. İsmini soranlara İlay diyordu ve bu bir tek benim ona Özün dememi istediğindendi. Henüz dört yaşında olmasına rağmen çok bilmiş ifadesinin vücut bulmuş haliydi.
"Bebeğim, uyan hadi."
"Bunu en sonunda öğrenmesi gerekiyor Ahu."
"Yine de şimdi değil. Daha yeni gelmişken değil. Hem Özün onu tanıyor. Onu gördüğü gibi baba diyerek ona seslenecek, ona koşacak. Baba hasreti çekiyor ve babasını gördüğü gibi boynuna atlamak isteyecek. Uygar henüz bilmiyorken bunu ona yapamam. Şimdi değil. Belki orada değildir. En azından ben haber verene kadar takside beklersiniz olmaz mı?" Ecem sıkıntıyla başını sallayarak onayladığında rahatlamıştım.
Uygar'ı biraz tanıyorsam bunu bir alışkanlık haline getirip sürekli uğradığına emindim. Üstelik bugün hafta sonuydu. Kesinlikle oradaydı.
"Eğer giderseniz uyandığında beni görüntülü ararsınız." Ecem yine yalnızca başıyla onayladığında ofladım.
"Ecem, yapma böyle. Söz veriyorum söyleyeceğim. Ama şimdi değil."
"Tamam kahretsin ki tamam." Evin önünde duran taksiyle derin bir nefes alıp Özün'ü öptükten sonra arabadan indim.
Çok heyecanlıydım.
Yıllar sonra evime geliyordum.
Titreyen elimle zile bastım. Birkaç dakikanın ardından kapı Sema abla tarafından açıldı.
YOU ARE READING
TUTSAK// yarı texting
Novela JuvenilBazı hayaller gerçekleşirken bazıları da içimde ölüyordu. Bir çiçeğin solması gibi solan hayallerimle tamamen baş başa kalmış durumdaydım. ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ ~ _______ Bu kitapta olan hiçbir terim, olay veya tıbbi hiçbir olay ve olaylar bütünü gerçek...