12.

84 1 0
                                    




İyi okumalaaarrr...


Doktor: Hadi hastaneye gel.

Doktor: Sen sanki biraz hasta gibisin.

Doktor: Bi kontrol edelim hadi gel.

A: Ne gelicem ya

A: Dün çok sinirlerimi bozdun hiçte gelemem

Yalandı çünkü zaten gelmiş hastane kapısının önünde bekliyordum. Aynı zamanda da kıskançlıktan deliriyor ve yerimde duramıyordum. Hastanedeki hemşireler benim doktorumu konuşuyordu. Hepsi de çok güzel kadınlardı.

"Kızım adam mükemmel ya. Bir gülümsemesine bile tav oluyorum resmen." yanındaki kızın da kıkırdadığını duydum.

"Bugün nöbetçi ve bende onun yanında çalışacağım. İnanır mısın çok heyecanlıyım." gerçekten heyecanlı çıkan sesiyle kaşlarım çatıldı.

A: Sana inanılmaz sinirliyim.

Doktor: Tamam ya özür dilerim çok panik yaptırdım biliyorum. Ama ne yapayım özledim!

"Sevgilisi var mı acaba ya, biliyor musun sen?" ofladım. Kocam elden gidiyordu.

"Yoksa eğer yürüyeceğim." elim ayağım titremeye başladığında dengemi kaybettim. Hemen yanlarında olduğum için de hızla bana doğru geldiler. Of ama ya!

"Hanımefendi, iyi misiniz?" başımı salladım. Kocamdan hoşlanan kadın kolumdan tutuyor ve iyi olup olmadığımı soruyordu. Sizin yüzünüzden diyemedim.

"Başım döndü sadece."

"Acile girelim bi tansiyonunuza bakalım. Gelin lütfen." Ve beni acile doğru yürütmeye başladı.

Acil kapısından girdiğim gibi Uygar'la göz göze gelmiştik ve panikle oturduğu yerden kalkıp yanıma adımladı.

"Ahu, noldu? İyi misin?" benim konuşmama izin vermeden konuşan hemşireyle ters ters bakmaya başlamıştım. Uygar hemşireye bakmıyor gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Hasar tespiti yapıyordu sanki. Aklıma kadının yürüyeceğim dediği gelince sinirlerim tekrar kendini gösterdi. Ne demekti kocama yürümek. Dudaklarım büküldü. Ya o da karşılık verirse? Sonuçta bizde sevgili değildik ki...

"Noluyor?" Uygar'ın sorusuyla ağladı ağlayacak hale gelmiştim. Hemşire hala kolumu tutuyordu. Hızla beni tutan kolundan ayrılıp ona doğru adımladım.

"Uygar." titreyen sesimle konuşup ona sarıldığımda hiç beklemeden karşılık vermişti. Tam bu andan sonra nerede olduğumuz etrafımızda kimlerin olduğu ve bakışlar asla umrumda değildi. Onun kolları arasında her şey soyutlanıyordu.

"Niye ağlıyorsun bebeğim, bir şey mi oldu?" ağlıyor muydum ki? Bebeğim mi? Ne?

"Ağlamıyorum ki." başımı hafifçe göğsünden çekip ona baktım. Gülüp belimdeki ellerini yanaklarıma getirdi ve gözyaşlarımı sildi.

"Neyin var peki? Hani gelmiyorum demiştin." güldüm.

"Aslında gelmiştim. Sonra bir şeyler duydum, sinir olunca da elim ayağım tutmadı. Tansiyonum çıktı bence."

"Ne duydun?" tam dudaklarımı aralamış konuşuyordum ki arkamdaki hemşire boğazını temizledi. Ona doğru dönüp sırtımı Uygar'ın göğsüne yasladığımda bir eli belime gitmişti tekrar.

"Tansiyonunuzu ölçelim isterseniz?" Gülümseyen suratına ters ters baktım.

"Yok teşekkür ederim iyiyim ben." Hemşire titreyen ellerini saklamak için cebine soktuğunda güldüm. Bir bana bir Uygar'a bakıyordu.

"Bu akşam nöbetçisin değil mi?" tekrar ona döndüm.

"Evet güzelim." ardından arkama doğru baktı.

"İdil ben molaya çıkıyorum. Gelirim birazdan." İsmi İdil'di.

"Tabii zaten dışarıda hasta yok merak etme." hayran hayran çıkan sesiyle sabır çektim.

Acilden çıkıp bahçede bir banka oturduktan sonra hızla bana döndü.

"Anlatın bakalım Ahu hanım neye sinirlendiniz?" aklıma gelince kaşlarım çatıldı.

"Neye olacak, yakışıklılığına." söylediğim şeyle kahkaha attı.

"O hemşireler dışarıda seninle ilgili konuşuyordu. Yok işte sevgilisi var mı yoksa yürüyeceğim sonra bu gece nöbetçiymişsin de yanında çalışıyormuş çok heyecanlıymış falan filan. O kadar sinirliyim ki sinirden orda bayılıyordum bir de yardım ediyor ya." sinirli ve hızlı hızlı söylenirken gülüşü beni durdurdu.

"Sende gülüyorsun yani. Hoşuna gidiyorsa söyle Uygarcığım." başını iki yana salladı.

"Hoşuma giden tek şey sensin. Ve bu halin." tüm sinirim uçup gitmişti.

"Biraz daha sinirli kalmama izin veremez misin ya?" ettiğim sitemle daha çok gülüp beni kolunun altına alıp kendine çekti.

"Sevgilim yoksa mı yürüyecekmiş?"

"Evet niye soruyorsun? Yürüsün mü diyeceksin? Zaten çok güzeldi, ismi de güzelmiş. İdil." oflayıp Uygar'dan uzaklaştım. En azından uzaklaşmaya çalışmıştım ama izin vermemişti.

"yürüyemez ki."

"Neden? Sevgilin mi var!" sesim yükseldiğinde güldü.

"Var tabi, senin haberin yok muydu?" Kolunu üzerimden ittim.

"Salak salak konuşma ya."

"Nasıl haberin yok anlamadım yani."

"Kimmiş senin sevgilin?" kalbimin sesini duyuyor muydu acaba? Yerinden çıkabilirdi her an. Neyseki hastanedeydik.

"İsmi Ahu, o bahsettiği hemşireden de bu dünyadaki bütün kadınlardan da daha güzel hatta. İsmi de öyle." Devam ediyor gibiydi ama ben anlayamıyordum.

Gözlerimin kararması ve Uygar'ın kollarına yığılmam bir olmuştu.

TUTSAK// yarı textingWhere stories live. Discover now